Sanırım, dünya uzun zaman sonra ortak bir meselede ittifak ediyor. İttifakın konusu, Cemal Kaşıkçı'ya (Jamal Khashoggi) ne oldu? sorusu. Suudi Arabistan Konsolosu her ne kadar 'Aaa Cemal mi kayboldu ? Tiyatrosu, oynamaya devam etse de; ortada duran bir vaka var. Cemal Kaşıkçı, konsoloslukta bir şekilde buharlaşıp yok oldu. Uzunca bir süredir, medyada yer teşkil ettiği için detaylara girmeyeceğim ama kesin olan bir şey var; Suudi Arabistan'ın İstanbul temsilciliğinde Cemal Kaşıkçı vahşice öldürüldü. Bu durum ABD'nin en yakın Ortadoğu müttefiki ve dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan Suudi Arabistan'ın, küresel mali sistemin içerisinde yer alan bu suçlamalar, Suud mali aristokrasinin çılgınlığının limitlerini de göstermektedir. Yani mali aristokrasiyi korumak için sınırsız müdahale/barbarlık kaçınılmaz.

ABD ve Avrupalı ​​işadamları ve politikacıların, Kaşıkçı cinayetine verdiği resmi tepkinin temelinde derin bir çelişki var. Anlaşılacağı üzere ABD'nin Ortadoğu'daki savaş stratejisinin de; ve İngiltere'nin dünya finans hegemonyasının da bir bütün olarak, global mali sistemin temeli de Suudi rejimiyle derinden bağlı. Bu girift ilişki, Suud rejiminin Avrupa dahil, son olarak da Türkiye'deki Kaşıkçı cinayetindeki vahşeti de eklediğimizde Suudi şımarıklığının kaynağını gösteriyor. Belki bir vazgeçilmez değil ama ilişkilerdeki derinlik ciddi bir koruma zırhının edinimine yol açıyor. Haliyle yapılan her türlü kanunsuzluk, Suud rejimin yanına kar sağlıyor.

Riyad, aleyhindeki Kaşıkçı cinayet suçlaması, çok sayıda finans ve teknoloji yöneticisini çok sıkıntılı bir konumda bıraktı. Bazıları Suudi Arabistan'da milyonlarca dolarlık yatırım yapıyor; bazısı da milyarlarca dolar Suudi parasını yönetiyor. Bununla birlikte, Suudi rejiminin tepesindekilerin (Prens Selman veya Kral) Kaşıkçı cinayetinin bilgileri dahilinde olup olmadığı; varsa da, ne kadar dahil olduğu? sorusu büyük bir tartışma ortaya çıkarıyor. ABD'li senatörler, dün küresel Magnitsky yasasını çıkarmakla tehdit ettikten sonra, Suudi borsaları % 7 düştü. Bu durum kraliyetin, olası mali sarsıntı yaşaması durumunda, rejimin varlığını, kraliyet içerisinde bir taht kavgasını da beraberinde getirebilir. Dolayısıyla ABD-İngiltere rekabeti de işin içine girerse; Suud Kraliyeti ve topraklarının, bir yol ayrımına girmesi ihtimaller arasında.

Küresel finans baronları Suudi Arabistan başkenti Riyad'da bu ay için planlanan "Çöl Davosu" olarak bilenen finans konferansına akın ediyor. Konferansa katılmak isteyenlerin arasında ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, JP Morgan CEO'su Jamie Dimon ve BlackRock yatırım şirketi CEO'su Lawrence Fink bulunuyor. Ancak konferans daha başlamadan Suudi Arabistan aleyhine bir takım mesajlarda çıktı. İngiltere, Almanya ve Fransa dışişleri bakanları, "Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kalkmasıyla ilgili sorumlulukları bulunanların ve Suudi hükümetinin eksiksiz ve ayrıntılı bir yanıt vermesini bekliyoruz'' açıklamasını yaptı. CBS televizyonunda konuşan Donald Trump, Kaşıkçı Cinayetini "Korkunç ve iğrenç" olarak tanımlarken sorumluların ağır ceza verilmesi gerektiğinden bahsetti. Fakat, Suudi Arabistan'a silah satmaya devam edeceğini söyledi. Yani ABD'nin 'ne yapmak istemediğini' söyledi. Suudi Arabistan'da karşı atağa geçerek, Bahreyn, Ürdün, Mısır ve BAE'e bir takım destek mesajları verdi(rdi).

Bu açıklamalar konferansın prestijine, Kraliyetin güvenirliğinin sorgulanmasına neden oldu. Zira bu konudan oldukça çekinen Prens Selman, Suudi Arabistan'ın genç ve eğitimli nüfusuna, klas ve uluslararası itibarlı işler bulamazsa; petrol ağırlıklı Suud ekonomisinin çeşitlendirilmemesi halinde, ülkenin mahkum edileceğini biliyor. Dolayısıyla da bir sonraki okların hedefinde, kendisinin olacağının da farkında. Diğer bir denklem ise Doğu blokunda. Mesela bugüne kadar Çin, Hindistan ve Rusya'dan da herhangi bir açıklama gelmedi. Anlaşılan ABD'nin Suud Krallığını savunan açıklama ve soruşturmaya dahil olma arzusundan Riyad'ın Rusya ile daha yakın bir hizaya girmesini engellemeyi hedefliyor. İki gündür Suud-ABD karşılıklı yaptırım restine rağmen eğer Washington, Riyad'a yaptırım uygularsa, yalnızca Riyad'ı cezalandırmakla kalmaz, kendi ekonomisini (ABD) ölüme terk eder. Gerçi Trump, işin bu noktaya getirmeyeceğinin sinyalini verdi. Ancak ABD'nin Suudi Arabistan'dan bir miktar daha haraç alacağı kesin. Avrupa ise, şuan için tehdit etmekle kaldı. Zannımca, ABD-Avrupa arasında bir Kaşıkçı'nın kanı üzerinden ekonomik bir kapışma an meselesi. Suud rejimi, bonkör para saçarak bu cinayeti örtbas edemez. Çünkü suçüstü yakalandı.

Açıkçası bugün Suud yetkililer, Türk devletinin İstanbul konsolosluğunun aranmasına müsaade ettiler ama Kaşıkçı'nın bedenin bulunmasından ziyade Suudi Arabistan'a fatura edilecek hesabın, kim tarafından tahsiline geçiliyor. Yani ABD-Avrupa arasında tahsilat kavgasının bitmesi bekleniyor. Ancak Cemal Kaşıkçı'nın bedenin bulunması, bir cinayetin faalinin ortaya çıkmasından daha çok, Kaşıkçı'yı uluslararası kamuoyunu vererek/sunarak, Suudi Arabistan'dan kepçeyle alınacak dolarların muhasebesi yapılıyor. Bu yüzden de Suud rejimi, cinayetle ilgili net bilgi vermiyor. Sanırım Türkiye'de birazcık bu dengeleri gözetmek istedi ve dengeli bir siyaset izleyerek Ne Suud, ne ABD, ne Rusya ile kötü olmadı. Kanaatimce süreci de Türkiye'de iyi yönetiyor.

ABD ve Avrupalılar son derece ikiyüzlü bir şekilde Kaşıkçı cinayetine sessiz kaldılar. Mutlaka samimi bir şekilde, bu cinayetin faillerini merak edenler ve sorgulayanlarda oldu. Ancak cinayetin ses ve görüntü kayıtları dahil ortadayken; Kaşıkçı'nın bedeni sadece global finans çevreler arasında bir pazarlık konusundan öteye gitmeyecektir.