0
22 Kasım 1963'te, Texsas'ta, Dealey Plaza'da, Lee Harvey'in 6 buçuk milimetrelik İtalyan Carcona silahından çıkan kurşun Amerika Birleşik Devletlerinin 35. başkanı John F. Kennedy'in sonu olacaktır. Beyaz Saraydaki 3 yıla yakın Kennedy başkanlığı ABD tarihine damga vuracak mahiyettedir. Olayları biraz daha derinden inceleme fırsatı bulabilirseniz aslında, ABD'de gerçekleşen olayların dünyanın dört bir tarafındaki diğer ülkelerden kopuk olmadığını göreceksiniz.
Haydi biraz daha iddialı konuşayım, ABD'yi anlamayan Türkiye'yi anlayamaz...
President Kennedy, kendisi ile aynı akıbeti paylaşan diğer başkanların yolundan giderek ölüme adım adım yürüdü.
Çünkü o paranın sultanlarına meydan okudu.
Başkanlığa seçilmesinin hemen ardından Rothchild ailesine ait ABD Merkez Bankasının hükümdarlığına son vermek isteyen Kennedy, bize çok da yabancı olmayan bir tanımlama ile karşılaşıyor.
Diktatör!!!
Sistemin kaşarlaşmışları (bu kaşarlar bazen sağcı, bazen solcu, bazen liberal formlarda karşınıza çıkabilir) sistemi değiştirmek isteyenlere dört bir taraftan diktatör suçlaması ile saldırıya geçmektedir ve Kennedy de bundan azade değildir.
4 Haziran 1963'te Président John F. Kennedy, Merkez Bankasının, dolayısıyla Rothschild parasının yerine geçecek olan paranın basılması için "Executive order 11, 110"ı imzalar. 2 ve 5 dolarlar şeklinde olmak üzere toplamda 4 milyar dolar dolaşıma girer. Baskıya giren 10'luk ve 20'lik banknotlar ise hiç bir zaman piyasaya sürülemez çünkü Président Kennedy suikasta uğramıştır.
Rothschild'in doları ile oynayan bir diğer başkan daha bertaraf edilmiştir...
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Çin Merkez Bankası, iki ülke arasındaki ticarette yerel para kullanımı bağlamında 30 Kasım'da ilk para takasını yaptı.
Bu gerçekleşebilmişse Gladyo'nun dişleri sökülmüş demektir.
Dişlerinin söküldügü an bunların en tehlikeli oldukları andır. Bunu, kaybettiklerini anladıkları zaman Japonya'ya atom bombası attıklarında gördük.
Tayyib'in dolara kafa tutması elbette Gladyo'nun affedebileceği bir hata değil.
Bunun öcünü mutlaka alacaktır.
Sağcı, solcu, liberal, etnikçi, mezhebci ve dinci kaşarlar zaten uzun zamandır Cumhuriyet tarihinin en özgürlükçü başbakanına, cumhurbaşkanına karşı "diktatör" kartını oynuyorlar. Şiddetin dozunu artırmakta bir beis görmediler.
Daha ne görebiliriz?
Göreceğimiz daha çok şeyler olabilir.
Japonya'ya atom bombası atan Gladyo Türkiye'ye mi atmayacak?
Fakat görmezlikten gelinemeyecek bir gerçek var ki; Tayyib'le başedemediniz oğlum...
**
Kürt halkının acil beklentileri
Selçuklu'nun, Osmanlı'nın ve Türkiye'nin kurucu haklarından olup sonuncusunda İttihatçı'ların satışına gelen Kürtlerin, halkın hükümetinden acil beklentileri var. Acil beklentileri var çünkü bu hükümet onların hükümeti.
Bir de Tayyib, paşa torunu olmadığı için burun kıvıran, mavi gömlek, kasket giyen paşa torunlarını Kürt halkına solcu, sosyalist diye yutturan çakma Kürtler var tabiki... Onların beklentisi ise acil bir darbe!
Organik Kürtlerin ilk beklentisi Anayasada Kürt kimliğinin tanınması. Kürtçe eğitimin yaygınlaştırılması, bu bağlamda Kürtçe kitapların ve müfredatın hazırlanıp geliştirilmesi. Kürtçenin hayatın her alanında kullanılmasının önünün açılması.
Sadece Kürdistan bölgesinde değil Türkiye'nin her bölgesinde devlet tabelalarından, yazışma belgelerine kadar Kürtçe ikinci dil olarak kullanılmalı. Bankalar Kürtçeyi ikinci hizmet dili olarak müşterilerine sunmalı. Bir devlet bankasının ilk adımı atması yerinde olacaktır. Kürtçeyi yasaklayan parti CHP'nin bankasından bunu beklemek saflık olacaktır...
Türkiye'nin herhangi bir havaalanında anonslar İngilizce yapılıyorsa bu anonsların Kürtçe yapılmaması skandaldır.
Cumhuriyet tarihi boyunca ihmal edilmiş Kürtçenin pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerekmekte. Bunca yılın yarası bu şekilde kapanır.
**
Kürdistan'ın yeniden inşası ve TOKİ
TOKİ Türkiye'nin başına gelmiş en iyi şeylerden biri olsa gerek. Sivil hükümetin yeni bir vizyona kavuşturduğu TOKİ, Türkiye'yi yeniden inşa ediyor.
Türkiye'den hiç çıkmayanlardan iseniz şehirlerimizin nasıl bir felaket içinde olduğunu anlamanız mümkün olmayabilir. Olup bitenin doğal olduğu kabul edilir. Türkiye'den dışarıya adımınızı attığınız anda 90 yıllık Türkiye'nin bir 3'ncü dünya ülkesi olmaya mahkum edildiğini anlıyorsunuz.
90 yıllık bir yalan rüzgarıdır bu.
Şehirler, yaşam alanları bir ülkenin her alanda düzeyini açıklamaya yetiyor. Temiz enerjinin ısınmada ve üretimde kullanılmamasının getirdiği hava kirliliği, şehir yapılaşmasının hiç bir imar kuralına uygun olarak oluşturulamaması, yeşil alansız, spor alansız bir çevre, insanın ön planda olmadığı hatta yok sayıldığı bir anlayış... Bu anlayışın adına ister CHP/MHP Türkiyesi, ister Cumhuriyet, ister İttihatçılık, ister Gladyo'nun ileri karakolu deyin sonuçta kaosa, felakete çıkar.
İşte böyle bir Türkiye'yi yaşanılabilir kılmak için didinen bir kurum var, TOKİ.
Yaptıkları tüm işleri sevdiğimi söyleyemem. Fazlasıyla betoncular. Yaptıkları, yıktıklarının çok ötesinde fakat harika işler değil. Daha özgün çalışmalar başarabilirlerdi. Yeşili, spor alanları daha bol olan projeler geliştirebilirlerdi. Organik yaşam tarzını daha yaygınlaştırabilirlerdi.
Ne yapalım, mühendisimizin, mimarımızın kalibresi bu demek ki. Hükümet değişti fakat eğitim anlayışı hala CHP/MHP'li. Bunu da unutmamalı…
İşte bu TOKİ'nin Türkiye'nin batısından 50 yıl geri olan Kürdistan'ı yeniden inşa etmesi gerekmekte.
30 senelik bir çatışma ortamının harabeye çevirdiği Kürdistan'da TOKİ'nin yapacağı çok iş var.
Şehirlerin tarihi dokusu zedelenmeden yeniden inşa edilmesi çatışma ortamının sona erdirilmesinde etkili bir faktör olabilir. Hükümet Kürdistan'ın imarını belediyelere bırakmamalı. Evet, belki bu yerel yönetimlerin güçlendirilmesi anlayışına aykırı fakat yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için işini bilen, vizyonu olan, projeleri olan güçlü belediye başkanlarına ihtiyaç var ve maalesef bu belediye başkanları namevcut.
İşe yetenekli belediye başkanları yetiştirmekle başlayabiliriz.
Şehircilik ciddi bir mevzu. İhmale gelmez.
**
Söylenmese eksik kalırdı
"Pêpelokên pêşîn kêmî xwe nebîne, tê bi wan dest bi hilkişîna jorê bikî"
"İlk basamakları hor görme, onlarla başlarsın yukarıya çıkmaya"
-Rum Atasözü-