Bin yıldır süren ve ikinci bin yılda da devam eden haçlı seferlerini engelleyen hep bizim ecdadımız oldu.

İlk bin yılda, Papalığın düzenlediği ve her anlamda desteklediği haçlı seferlerinin ulaşmak istediği son nokta Kudüs'tü. Haçlıların bu hedefini engelleyen hep Türkiye çamının kökleri oldu.

Haçlı seferleri, yerini Küresel Güç seferlerine bıraktı...

1948 yılında İsrail'in kurulması ile dengeler değişmeye başladı. Günümüze kadar haritalarını adım adım büyüttüler. Nasıl mı? İşgalle, kanla, göz yaşıyla, katliamlarla. 60'larda 'işgal et ve Yahudiyi mesken et' politikalarına adım adım başlamışlardı ve yine o dönemlerde ABD ile ilişkileri Dwight D. Eisenhower ve Lyndon B. Johnson ABD'li Başkanların döneminde, küresel sermaye çevresinde kurulmaya başlanmıştı.

Böylelikle haçlı seferlerinde papalık devre dışı kalmış yerineyse Küresel Güçler devreye girmişti. Onların hedefindeyse, Türkiye'nin Güneydoğusunu da içine alan Kürdistan Devleti'nin temelini atmak ve bu sayede Tevrat'ta yazan Nil'den Fırat'a büyük Yahudi Devleti'ni kurmak, ardındaysa son nokta da gene Kudüs vardı.

Ancak Kudüs'ün ele geçirilmesi yetmiyor artık. Kudüs'deki Mescidi Aksa yıkılacak, yerine daha önce orada olduğu öne sürülen Süleyman Tapınağı yeniden yapılacak.

Peki onların bu hedeflerini engelleyen ne? Türkiye tabi!

Türk milletine Allah tarafından verilen üç kutsal emanet vardı: Ve onlar İstanbul'daydı. O üç kutsal emanet Kuran-ı Kerim, sancak ve kılıç.

İşte bu üç kutsal emanetin verdiği manevi gücü Türklerin elinden alırsan, Kudüs yolu da açılır, diğer hedeflere de ulaşılır.

Şimdi sıra geldi 50 yıllık plana:

ABD Ulusal İstihbarat Konseyi'nin hazırladığı "Küresel Trendler 2030" raporu tahmini senaryoları değil Washington'un orta vadeli tasarılarını içeriyordu. Bu nedenle raporda yer alan "önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin bölünme tehlikesi var" ifadesi bir dostun, müttefikin uyarısı değil, ABD'nin hedefini açıklıyordu!

Emekli Amiral Vedii Bilget 24 Şubat 1987'de Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yazısında ABD'nin 1965 yılında "Federe Türk/Kürt Cumhuriyeti" için dönemin başbakanı Süleyman Demirel'in ağzını aradığını yazmıştı.

Bilget'e göre bu cumhuriyet Türkiye, İran ve Irak Kürdistan'ını Türkiye'yle federal bir çatı altında birleştirecekti. Gene dönemin Senato üyesi Sadi Koçaş, anılarında ABD'nin Adalet Partisi ve Demirel'i iktidara getirdiğinde bu federe cumhuriyetten söz ediyor ve bunun hemen yapılmasını öneriyordu. ABD bu tasarıyı tekrar 12 Mart'ta, Erbakan hükümetten uzaklaştırıldıktan sonra 1974'te, bir kez de 12 Eylül sürecinde Türkiye'nin önüne koyuyordu.

Ankara'ya 7 Kasım 1986 günü gelen Savunma Bakan Yardımcısı William Taft çantasında ABD'nin Kürt senaryosunu da getirmişti. Özal kesin bir cevap vermezken Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, böyle bir şeyin olamayacağını kesin bir dille açıklamıştı. Yüzyıl Dergisi'nin 10 Şubat 1991 tarihli "ABD'nin İsrail Tasarısı" başlıklı kapağıyla kamuoyuna duyurduğu habere göre, ABD Körfez Savaşındaki desteğine karşılık Türkiye'ye Kürdistan'ın hamiliğini öneriyordu!

Bu tasarı Çekiç Güç'ün 17 Haziran 1991 tarihli Huzur Operasyonuyla işleme sokuluyor, 36. paralelle Irak'ın kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan eden Çekiç Güç, Bağdat'tan kopardığı bu bölgede Kürdistan'ın temelini atıyordu!

Ve Erbakan'la Tansu Çiller'in kurduğu Refahyol Hükümeti, Çekiç Güç'ü bölgeden çıkmaya mecbur ettiği için, o saat hedefe konuyordu.

Tam bu noktada bir virgül koymalıyım. Çünkü editörüm her defasında uyarıyor yazılarımın uzunluğuyla ilgili. Aslında bu konuyu çok daha geriden, Orta Doğu haritasını değiştiren Sykes-Picot Antlaşmasından itibaren ele almak gerekiyor. Köşemde özet halinde işlemiş oldum ama Youtube kanalımda (youtube.com/melihesatacil) mini belgeseller hazırlayıp paylaşacağım. İlginize...

Gelelim özetle günümüze:

Irak'ın işgali, Irak Bölgesel Kürdistan yönetimini güçlendirip, rahat hareket olanağı sağladı... (Barzani'nin en azından şimdilik itidalli duruşunu da es geçersek haksızlık olur.)

Suriye Savaşı ile Türkiye'nin güneyine YPG koridoru çekmek için DAEŞ bahanesi oluşturuldu ve ABD, YPG'nin destekçisi ve koruyucusu durumunda...

1960'lı yıllardan bu yana, İsrail son 10 yılda Filistin işgalini hızlandırdı ve zorla çıkardıkları Filistinlilerin yerine Yahudi mesken politikası uyguluyor...

ABD derin devleti, İran'la savaş için Trump'ı ve Pentagon'u zorluyor. Özellikle Dış İşleri Bakanı Pompeo ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton gibi silah tüccarlarının adamlarıyla... Ki en son yapılan açıklamada, İran'ın silahlarını uydudan izlemişler ve Irak'taki ABD askerlerine yöneldiğini tespit etmişlermişmiş...

ABD, Türkiye'nin özellikle Rusya ile silah alışverişinden sürekli rahatsızlık duyduğunu dillendiriyor ve hiç olmadığı kadar açıktan ve gizliden ekonomik yaptırımlar uyguluyor...

Tüm bu yaşananlar bölgede sözde 'Büyük Kürdistan' (Türkiye, Irak, İran) federal devleti kurup, kukla gibi oynatarak; Siyonizmin hedeflerinin önündeki tek engel Türkiye'yi etkisiz hale getirmektir!

Türkiye, Türkiye'den kat be kat büyüktür. Farkında olmalı ve ona göre çok çalışıp, tek gözümüz açık uyumalıyız!