Bilindiği gibi topluluklar sosyal mecralar üzerinden kolayca harekete geçirilebilmektedir. Bunun örnekleri çok sayıda mevcut. Bu bağlamda Gezi'den bu yana Türkiye'ye medya yığınağı yapan Batılı ülkeler, kuşatmayı ileriye taşıyıp ilk kez ortak kanal kurdu. İngiliz BBC, Amerikalı VOA ve Fransız France24, Alman DW'nin öncülüğünde Youtube'den ortak Türkçe yayın yapmaya başladı. Her 4 kuruluşun devlete ait olması medya operasyonunun boyutlarını açıklıyor.

Gezi olaylarından bu yana sınır ötesinden organize bir şekilde Türkiye karşıtı yayınlar yapan yabancı basın-yayın kuruluşları, hedeflerini bir adım öteye taşıdı. İlk olarak FETÖ'cüler tarafından kurulan internet sitelerini fonlayan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, şimdi kendi mecralarıyla doğrudan 'Türkçe' içerik üretmeye başladı. Buna ek olarak Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD'nin devlet kanalları da büyük bir ortaklık kurarak 'Türkçe' dijital yayına başladı.

Gezi'de test ettiler!

Yabancıların Türkçe yayınları çok eskiye dayansa da yayınlar daha çok 'sosyo-kültürel' içerikliydi. Gezi olayları ile birlikte içeriklerde büyük bir değişim yaşandı. Gezi olaylarında Taksim'den 24 saat canlı yayın yaparak sokak olaylarını kışkırtan küresel medya organları, ardından doğrudan ve dolaylı olarak Türkiye'yi kuşatma harekatına hız verdi.

Bir ayağı Körfez'de!

Türkiye karşıtı kuşatmanın bir ayağını Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri fonlu medya organları oluşturdu. Suudi Arabistan sermayeli 'Saudi Resarch and Marketing Group'a (SRMG) bağlı Al-Awsat, Türk okuyuculara hitap etmek için bir haber sitesi kurdu. Şarkul Avsat adıyla yayın hayatına başlayan sitenin haber içeriklerinde FETÖ için "Gülen Hareketi" ve PKK'nın Suriye uzantısı YPG için ise, "Ankara'nın PKK'nın bir uzantısı olarak gördüğü Halk Koruma Birlikleri (YPG)" ifadesi kullanılıyor. SRMG'nin diğer adımı ise satın aldığı İngiliz yayın organı 'The Independent' üzerinden Türkiye'ye kanca atmak oldu. Geçtiğimiz günlerde "Independent Türkçe" adıyla yayına başlayan sitenin yazar kadrosu içinde Türkiye karşıtı kışkırtıcı yorum ve haberleri ile tanınan Robert Fisk de var.

FETÖ'cülere açık destek!

BAE'nin dev bütçeli "Al-Arab Publishing House" adlı şirketi de Türkiye'ye yakından ilgi gösteriyor. Şirket, çoğunluğunu FETÖ'cülerin oluşturduğu, yayın yönetmenliğini firari Yavuz Baydar'ın yaptığı Ahval News'i fonluyor. Firari FETÖ'cüler de Ahval'in BAE tarafından fonlandığını sık sık zikrediyor. İngiltere merkezli şirketin çatısı altında Al-Arab Gazetesi, The Arab Weekly, Al Jadeed ve Middle East Online da sık sık Türkiye'yi hedef alan yayınlara imza atıyor.

Birleşik Aymazlık Emirlikleri Veliaht Prensi Zayid'e her ay brifing!

Şirketin yönetim kurulu başkanı olan Haitham El-Zobaidi'nin her ay Birleşik Arap Emirlikleri Veilaht Prensi Muhammed bin Zayid el-Nahyan'ın ofisini ziyaret ettiği ve aylık raporlar sunarak direktif aldığı iddia ediliyor. Dubai merkezli Körfez Haber (Gulf News) BAE'nin denetimindeki bir başka medya kuruluşu. Gulf News'in bağlı olduğu holdingin başında BAE bürokrasisi ve bakanlıklarında görev yapmış isimler bulunuyor. Türkçe yayın yapan "korfezhaberi.com"un holdingle bağlantısı olabileceği iddia ediliyor.

ABD'de ikinci ayak!

Medya kuşatmasının bir ayağını da ABD oluşturuyor. ABD'de etkinliklere sunucu/spiker gönderecek kadar FETÖ'ye yakın olan FOX televizyonu, Türkiye'deki yerel yayınında da muhalefetin yayın organı gibi çalışıyor. Kanal sık sık kışkırtıcı haberleriyle gündeme geliyor. Ekonomimize yönelik manipülatif haberleriyle tanınan ABD şirketi Bloomberg'in de Türkiye'de ortaklıkları bulunuyor.

Neden TRT yok?

DW-BBC-VOA-France 24 bunlar devlet destekli uluslararası kanallar. Şimdi sorarım, devlet destekli bu kanallar Türkiye'de yayın yapacaklar madem, neden Türkiye'nin devlet kanalı TRT'yi dahil etmediler? Ortak hazırlanacak haberler çok ilginç olurdu.

Bu konsorsiyum sadece Türkiye için!

Bu majör dört yayıncının diğer ülkelerin dillerinde ve sadece bir dilde ve o ülkeye yönelik yayınları var mıydı? Yok.

Youtube internet platformu ülkemizde ve dünyada milyonlarca insan tarafından takip edilmekte, bilgi ve benzer informasyonun sınırsızca tüketildiği ucu bucağı olmayan bir heyula. Nasıl ve nereden baktığınıza bağlı olarak hem fayda, hem de zarar verebilecek bir portal. İnsanımızda ne yazık ki, bu bilgi bankasını; sınırsızca, sorgulamadan ve filtre etmeden kullanmaktadır.

Bu projemiz tutarsa TV'ye de geçeriz diyorlar!

Proje, Deutsche Welle'nin 2018-2021 yıllarını kapsayan görev planlaması dahilinde yer alıyor. Planlamaya ilişkin metinde "Ümitlerin aksine Türk hükümeti otoriter bir çizgi izlediği konusunda artık kuşkuya yer bırakmıyor" ifadeler yer alıyor. Kurumdan yapılan açıklamalarda Deutsche Welle Genel Müdürü Peter Limbourg'un Nisan ayının başında projeyi Alman meclisinde tanıttığı, "milletvekillerin de projeyi destekledikleri" ifade ediliyor. Projenin tutması durumunda aynı isimle televizyon kanalı da kurulabileceği dile getiriliyor.

Amaç ne olabilir?

Kitleler sosyal medra üzerinden kolayca harekete geçirilebilmektedir. Bunun örnekleri çok sayıda mevcut. Macron, sarı yeleklileri durduramıyor, engelleyemiyor. Sosyal medya üzerinden anında ve hızla organize olup harekete geçebiliyorlar. Ülkemizde de bu konuda olumsuzluklar yaşanabilir. Devletin ilgili birimleri bu gelişmeleri görüyordur inşallah. En azından benzer bir platformun bir kontrası illa ülkemizde de oluşturulmalıdır. Ülkeler artık her zaman topla tüfekle zapt edilmiyor. En ucuz ve zahmetsiz olarak sosyal medya yeterli geliyor. Mısır , Libya, Yunanistan, Sudan, Fransa daha niceleri...

Dışişlerimiz bu ülkelere, +90 Youtube kanalı ve nereden çıktı bu Türkçe merakınız diye sormalı.

Evet, ülke olarak gözümüzün biri açık uyumak zorundayız!