Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2487.27
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 May 2021

Ortadoğu'daki hareket balkanları vurdu

“Yeniden Büyük Amerika” söylemiyle seçilen ve ABD Başkanlığı koltuğuna oturan Trump’ın döneminde Rusya’nın düşman olmaktan çıkarılıp Ortadoğu’da yeni bir düzen kurma anlayışı hâkim olmuştu.

Selefi Barrack Obama’nın Arap Baharı ile uygulayıcısı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin -resmi olarak açıklanmayan ama fiili olarak devam ettiren- takipçisi olarak Ortadoğu’ya bakan Donald Trump, Körfez devletleri başta olmak üzere herkesin kendi derdine düştüğü bir düzen inşa etmişti.

Bir avuç ayrıcalıklı kesimin krallık olarak sefasını sürmeye devam etmek istemesi Trump’a korku duyularak yaklaşılmasına neden oldu.

Suudi Arabistan, darbe ile yönetimin değişme ihtimalini yok etmek için taht sıralamasını değiştirdi ve oğul Muhammed bin Selman (MbS) veliaht prens ilan edildi.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gönüllü bir şekilde rotaya girerken Mısır’da Sisi’nin yaptıklarını ve Mursi’ye olanları hep birlikte izledik.

İsrail’in İbrahim Anlaşması, bölge ülkeleriyle yaşanın “daimi düşmanlığı” dönüştürecek yeni bir barış döneminin mimarı olarak görüldü ve tüm tebrikler Trump, Netanyahu ve damat Kushner’e gitti.

Anlaşmaya Araplardan gelen destek tabii ki ABD’nin o muhteşem ötesi demokrasisine olan özenmeden dolayı değil.

BOP’un getireceklerinden duyulan kaygı bölgeyi şekillendirdi.

Neticede “Deli” diye kabul edilen Kaddafi’nin nasıl da bir anda yok edilebildiğini gördüler.

İran ile ilişkisi esas sebep olmasına rağmen El Cezire Televizyon kanalındaki yayınların Krallık karşıtı olarak algılanması bahanesi ile Katar bile dışlandı.

Bu aşamada yapılabilecek tek strateji; “o kadar güzel bir hizmet sunulmalı ki onlar gidip yeni biri o koltuklara otursa bile bu kadar büyük bir teslimiyet görülememeli” oldu.

Asıl mesele İsrail’in talebi ve ABD’nin uygulaması ile İran’ın bölgedeki etkinlik alanının yok edilmesiydi.

Irak’ı dağıtılması ve Sunni Blok’un parçalanması birinci hedefti.

İran’ı büyüterek Şii-Sünni kavgası çıkarma hesapları tutmadı ve Hizbullah yoluyla ucu İsrail’e uzanan bir Şii Hilâli politikası vücut buldu.

Türkiye’nin İran’ın yanlışlarına rağmen İran’ı yedirmemesi ve bölgedeki dengeleri alt üst ettirmemesinin nedeni iyi okunmalı.

Türkiye’nin Erdoğanlı yıllarda ortaya koyduğu “en cesur” tablo bu oldu.

ABD’nin ve İsrail’in bölgeyi dizayn eden BOP’un planlarını yok etmek.

Tabii ki bunu yapabilmek için planların detaylarına da ulaşmak gerekiyor.

BOP Eşbaşkanlığı bir tesadüf değil.

Bir hizmet ise hiç değil.

Türkiye’nin son 20 yılında hiçbir şey öyle görüldüğü kadar basit gerçekleşmedi.

Son 20 yıl içinde Türkiye’ye en büyük zararı veren tek mesele Suriye oldu.

Esed babasına nazaran daha demokrat ve reformcu bir kişiliği vardı.

Erdoğan ile yakınlaşma ve Suriye-Türkiye bütünleşmesi Türk töresinin Erdoğan’a verdiği misyon oldu.

Düşman uyumuyor tabii.

Buna fırsat verilmedi.

Esed içeride Baas yönetimine direnemedi ve sonucu hepimiz biliyoruz.

Son 20 yılda Türkiye’nin yükselişini kesmek isteyen durumu basitleştirmek için Erdoğan’ın sözde “diktatör” yaftasına ulaştırılacağı bir yol kurguladı.

Güvenlik endişelerini öne çıkartacak adımlar attılar.

Çözüm süreci baltalandı, bombalar patlatıldı. Reina’da bile katliam yaparak ülkenin zenginlerine mesaj verildi.

Türkiye’yi en büyük korkusu ile dizginlemeye çalıştılar: Serv Anlaşması...

Türkiye’nin hafızasından bir türlü silemediği bir travma.

BOP’un rafa kalktığını düşünenler çatışmaların yaşandığı haritalara ve ülkelerin pozisyonlarına bir daha baksın.

Hiçbir şey rafa kalkmış değil.

Aksine Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezi gerçek olurcasına Evanjelistlerin Tanrı’yı kıyamete zorlamak için Siyonistlerle Armagedon’u hayat geçirme planlarının yeni bir yansıması da Balkanlarda kendisini gösterdi.

Türkiye’nin Arnavutluk, Kosova, Kuzey Makedonya ve Bosna Hersek’teki varlığı Slovenya Başbakanı Janez Jansa’nın Batı Balkanlardaki istikrarsızlığa çözüm olarak sunduğu “Batı Balkanlar-Daha ileriye” başlıklı resmi olmayan belge ile yok edilmesi planı dolaşıma sokuldu.

Bu belge ne kadar Janez’e ait.

Bunu zaman gösterecek.