Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Aralık 2021

TÜİK olayı devleti yoruyor

Kanun devletlerinde her şey kurallar şeklinde ortaya koyulur.

Hukuk devletlerinde ise her olay kurallara bağlanamayacağı için olaylar olgulara dayandırılır.

Olgulara göre de kararlar verilir.

Türkiye bir “hukuk devleti” olarak yönetilmekte olduğu için kanunların herhangi bir sınırlayıcılığı olmadığı müddetçe hukuka aykırı iş ve işlemlerden kaçınmak vatandaş ve kamuyu temsil edenlerin ortak yükümlülüğüdür.

TÜİK’in enflasyon oranlarını açıklamasından sonra internet sitesindeki ibareyi mesnet alarak bir saat sonrasında kuruma ani bir ziyarette bulunmak isteyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tavrını engelleyecek kanuni bir düzenleme yok.

Buna rağmen Engin Özkoç’un görüşme talebiyle TÜİK’in kapısında bir diyalog gerçekleştirmesi ve “Vatandaşı neden içeri almıyor musunuz?” çıkışının ardından Selin Sayek Böke’nin “İnternet sayfanızda, vatandaşların bilgi talepleri için merkez teşkilatına gelebileceği yazıyor. Bu kapsamda halk adına bilgi almak üzere içeri girme talebimiz var” açıklaması ne kanuni ne de hukuki...

Buna karşın TÜİK’in siyaseten yapılan bu çıkışa kayıtsız kalması ve fırsat vermesi ise bambaşka bir sorun oluşturmuş.

Yaşananları CHP’nin “değişen siyasal iletişim stratejisinin” devamı niteliğinde bir adım olarak değerlendirmek gerekiyor.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına güvenmeyen ve daha fazla olması gerektiğine inananları yanına çekmek isteyen siyasetçiler olabilir.

Yalnız baskın yoluyla yapılanın iyi bir kamu yöneticiliği olmadığı ortada...

Zira Sosyal Sigortalar Kurumu’nda 6 yıl genel müdürlük yapan bir kişinin kamu kurumlarında her daim iş yükü olduğunu bilmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz.

Kendi döneminde böyle bir şey yapılsa Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı acaba ne olurdu?

Bunun dışında koca kurumun kapıya garip bir dayıyı dikip Anamuhalefet Partisi’nin Genel Başkanı ile muhatap etmesi de ayrı bir fecaat olmuş.

Bir de üstüne internetteki beyana “Yasa değil bildirim” cevabını vermesi!..

Neyse...

Kamu kurumları hükûmetin kontrolünde ve yönlendirmesinde hareket eder.

Hükûmete bağlı denetleme organlarının dışında Yargı ve Meclis de kamu kurumlarını denetleme yetkisine sahiptir.

Devlete bağlı kurum ve kuruluşların yetkilisi değilseniz ya da yargı kararıyla görevlendirilmiş bir kolluk gücü değilseniz öyle çat kapı kamu kurumlarını denetleyemezsiniz.

Muhalefetin işi hükûmeti denetlemektir.

Vatandaşın vergilerinin hakkını vermek tüm kamu çalışanlarının ortak sorumluluğudur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tüyü bitmemiş yetimin hakkını düşündüklerini ve kılı kırk yardıklarını defalarca kez açıklamışken bir de milletvekillerinin denetleme yetkisi ortadayken bu tarz görüntülerin ortaya çıkması sadece devleti yorar.

CHP’nin bir süredir sertleşen iletişim dilinin altında yatan gerçek ekonominin getirdiği zorlukla birlikte arkasına almak istediği rüzgâr ile alakalı...

Kemal bey keşke Merkez Bankası ziyaretindeki gibi itidalli bir yaklaşım sergileseydi.

Devlet hepimizin...

İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu dizelerine dikkat:

“Hadi gel, yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,

İki kazma kürek, iki de ırgat gerek,

Ancak hadi gel, yapalım şunu geri desen,

Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”

Yeni Fatihler, Yeni Mustafa Kemaller aramayalım. Olanı koruyalım, itibar kazandıralım, geliştirelim.

Dilimizle bütünleştirelim.

Ama hatalara da göz yummayalım.

Devletimizi yıpratmayalım.

Osmanlı kendisini içten tüketince yıkmak için dışarıdakilere yapacak çok bir şey kalmamıştı.

Unutmayalım!