0

Son zamanlarda Müslümanların birbirini vurma alanlarından biri de Kur'an Müslümanlığı kavramı üzerinden olmaktadır. Allah'ın kitabının, vahyin merkeze alındığını söyleyen, Kur'an'ın rehberliğine ve hakikatlerine vurgu yapan bir grubun, bu söylediklerine hiçbir Müslümanın itiraz etmesi mümkün değil. Hangi Müslüman Kur'an'ın okunmasına, anlaşılmasına, yaşanmasına karşıdır?

Ancak mesele sadece Kur'an değil! İş bu kavramı kullandıktan sonra başlıyor. Çünkü bu haklı ve doğru ifadelerden yanlış bir sonuca varılmaktadır.

Kur'an Müslümanlığını dile getirenlerin söylem ve eylemlerine baktığımızda şu hususlar göze çarpıyor:

Psikolojik Tavır: Bu kardeşler kendilerini en doğru Müslüman, diğerlerini başkalaşmış/şirke bulaşmış bir dine inanmış insanlar olarak görmekte, adeta ellerine Kur'an'ı alarak bir psikolojik üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu iddiayı savunanlar maalesef tipik bir harici mantıkla, Kur'an'ı sadece bayraklaştırmakta, sloganlaştırmaktadır.

Oysa herkeste Kur'an var.

Hadis'e Bakış: Hadis alanı başlı başına bir sorun. Binlerce alimin titiz inceleme, araştırma ve sorgulama sonucu belirlediği, sahihiyle zayıfını-uydurmasını belirlediği hadisleri sözüm ona çürüğe çıkararak güdük bir din anlayışı ortaya çıkarmaktadırlar. En temkinlisi, ibadet ve muamelat alanında Efendimiz (as)'in hadisleri ve uygulamalarıyla şekillenen fiili durumu yerine getirmekte, cesur olanları ise Peygamber Efendimizin sünnetine hiç uymayan şekillerle ibadet yapabilmekte, binlerce hadisi bir çırpıda reddedebilmektedir.

Hz. Peygamberin Konumu: Hadislere olan bu mesafeli bakış ve güvensizlik, sünnetin ve dolayısıyla Hz. Peygamberin dindeki konumuna da olumsuz bir yaklaşımı da beraberinde getirmektedir. Nitekim bu iddiadakilerin en büyük zaaf ve çıkmazı, Efendimiz Aleyhisselam'a bakış açılarıdır. Onun örnek ve rehberliğikabul edilmekle birlikte Hz. Peygamberi, adeta 1400 yıl öncesine havale eden fiili bir durum vardır. Sanki Allah Resulü (sav) geçmişte kalmış, günümüz Müslümanınca uygulanacak bir örnekliği olmayan bir şahsiyete dönüşmüştür. Sözde Peygambere bağlılık var ancak Hz. Peygambere itaat ve örnek alma anlamında tam kaçış, O'nu devre dışı bırakış var. Ki bu ciddi bir sorundur.

Mezhep Reddi: Bunların önemli bir kısmına göre mezhepler, dinin yerine geçmiş, imamların adata peygamber gibi görüldüğü, Müslümanlar için en büyük tehlike ve sapma olan mekteplerdir. Zararlıdır, ortadan kaldırılması gereken kurumlardır. Herkes Kur'an'a bakarak dinini yaşayabilir, Allah ile kul arasına kimse girmemelidir.

Akılcılık: Akıl her zaman fazlasıyla devrededir. Tartışılmaz bir ölçüdür. Akla uymayan rivayetler reddedilir (zaten rivayetlerin önemli bir kısmı akla terstir), ayetler bile akıl süzgecinden geçirilir, zahiren akla uymayanlar tevil edilir. Adeta akıl, vahyin önüne geçirilir. Akıl elbette vahyi kavramada bir rehberdir. Ancak esas olan akl-ı selim ile ayet ve hadisleri kavramadır. Modern/çağdaş/seküler anlayışın aklı kutsadığı günümüzde vahyin doğru anlaşılmasında, her zamankinden daha çok selim akla ihtiyaç duyulmaktadır.

Oryantalist Etki: Bu akımın mottosu oryantalist ve modernist yapı ve zihniyettir. Avrupalı müsteşriklerin son iki yüzyılda başlattığı çalışmalar önemli referanslardır ve çağdaş dünyaya izah ve kabulde zorlanılan İslami hakikatler, girilen kompleks deryasında itinayla yıkanır, süzülür.

Biz bu yazımızla asla niyet okuma ve samimiyet testinden kimseyi geçirme gibi bir duruma girmeden, düşülen büyük bir tehlikeye işaret etmek istedik. Bu yol Kur'an yolu değildir.

Evet Kur'an Müslümanlığı bir projedir. Ancak İslam düşmanlarının geliştirdiği, sürdürdüğü maalesef kimi Müslümanların da sahiplendiği tehlikeli bir proje. Yapım ve yönetmenliğini uluslararası güçlerin yürüttüğü sonu felaket olan bir proje.

Kur'an'a bağlılık ve Kur'an savunuculuğu nasıl bir felaket olur? İtirazını duyar gibiyim.

Hadisi, sünneti, Hz. Peygamber'i sözde değilse bile uygulamada devre dışı bırakan, mezhepleri elinin tersiyle reddeden, tekfirci anlayışa kolayca yönelen, 1400 yıllık geleneği, sahih-batıl demeden elinin tersiyle yiten, Müslümanlar arasında bir ihtilaf unsuru olan, İslam karşıtlarına şirin görünmeye çalışan, insanları ibadet hayatından soğutan; dışlayıcı, ötekileştirici bir dil kullanan bu kardeşlerimize yol yakınken dönmelerini tavsiye ederiz. Gelin Allah ile Peygamberin arasını ayırmayın, Kur'an ve sünnet bütünlüğünü bozmayın. Geleneğin hurafelerini birlikte ayıklayarak sahih olanına sahip çıkalım, sahabenin, selefi salihinin, ulemayı kiramın ve arifan-ı ümmetin yolundan ayrılmayalım. Gelenek savunucularında var olan yanlışları elbirliğiyle düzelterek, ümmeti İslam'ın hakikatleriyle, sahih itikadıyla buluşturalım.