0
Diriliş denince hiç kuşkusuz hepimizin aklına her hafta gelmesini iple çektiğimiz heyecanımıza heyecan katan Diriliş filmi gelir. Diriliş filminin sadece bizlerin dirilişine değil İslam Âlemi'nin dirilişine hatırı sayılır uyanışlar kattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Özellikle yurt dışında yaşayanlar bu gerçeği yakinen tecrübe etmektedirler. Yeni sezonu dört gözle bekleyenlerin farklı dillerde "hocam Diriliş ne zaman başlıyor?" anlamındaki sorularıyla karşılaşıyor, bizden olan ama farklı ülkelerin vatandaşlarının daha fazla ilgi göstermelerine ayrı bir mutluluk duyuyor, içten içe seviniyoruz.
Özbekler'in, Türkmenlerin, Kazaklar'ın, Azeriler'in, Uygurlar'ın Diriliş filmini izlemeleri tarihimizin derinliklerindeki "hak ve adalet için mücadele etme" damarını canlandırmasını anlayabiliyor, doğal bir gerekçe bulabiliyorduk kendimizce, ama bir Malay'ın, bir Japon'un, bir Çinli'nin Diriliş'i takipediyor olmasını yadırgıyor olsak da, Afrikalılar'ın özellikle Somalili kardeşlerin çatır çatır Türkçe'yi Diriliş filmini seyrederek öğrendik demelerine hayret etmiyor, gıpta ile bakıyoruz.
Özellikle çikolata renginde, yüzü nurlu Afrikalı kardeşlerimizin aynı şekilde bizim duyduğumuz heyecanı bizlerle birlikte paylaşıyor olmaları hafife alınacak bir diriliş senfonisi olmasa gerek.
Asırlardır sömürülen, değerleri yok edilen dünya mazlumlarının özgürlük hayallerinin gerçeğe dönüşmesine umut olacak dirilişlerin farklı dillerde terennüm edilmesine bizatihi şahit oluyor, çekilen sızının dinmesi için tek yürek olmanın zamanının geldiğini, zalimlere hadlerinin bildirilmesi gerektiğinin şuuruna hepbirlikte varıyoruz.
Dünyanın farklı bölgelerinde ezilen mazlumların kendi hikayelerini yazma vakti gelmiş olmalı. Avcıların yaptıkları zulümlerin, döktürdükleri göz yaşlarının kahramanlık hikayeleri olarak sunulmasına dur demenin zamanı gelmiş olmalı. Diriliş filmi ülkemizde olduğu gibi bütün mazlumların kendi hikayelerini yazmaya kaynaklık edeceğinden hiç kuşkumuz yok.
Geçen gün Başkan Erdoğan Asya'nın kalbi olan Özbekistan'a çok anlamlı bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin çok hayırlara kaynaklık edeceğine inanıyorum. Özbekistan stratejik konum itibariyle gözardı edilemeyecek bir yerde. Kardeşlik ruhumuzun, kültürel değerlerimizin aynı rengi yansıtması "Şanghay Beşlisi" ile stratejik ortaklıkta ciddi foksiyon görebilir.
Tarihte özne olan milletlerin can damarlarının bağlı olduğu Türkistan yurtları, Buhara, Semarkand mübalağasız insanlığın trafo merkezleridir. Bu trafo merkezleri ile bağlantıların güçlü olması yeniden özne olmamıza yardımcı olacak, yeni oluşumlara kaynaklık edecektir.
Özbekistan'ın köklü devlet geleneği, tarihi mirası ve stratejik konumuyla bölgede istikrarın teminatı olduğunu göstermek için gölge ülkeleri ile savaşmazlık anlaşması imzalamış, bu da Asya ülkeleri arasında güven merkezi olmasını sağlamış. Geçenlerde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun ziyareti sonrası Özbekistan vatandaşlarına vizelerin kaldırılmış olması iyi bir başlangıç.
Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılmış bir ziyaretin iki kardeş ülke için çok büyük kazanımları olacak. Çok yakın zamanda Türkiye'den rahatça Semerkand'a, Buhara'ya gidilip gelinecek, sonra Uygur kardeşlerimizle yollarımızı birleşetirecek köprüler kurulacak. Bir kere Asya'da bulunan akrabalarımızla doğrudan bağlantımız gerçekleşecek. Bu bağlar yeni oluşumların da başlangıcı olacaktır.
Rusya'nın Türkiye ile dünden razı ilişkileri geliştirmek istemesi, Çin'in hakeza arayıp da bulamayacağı bir ortağın Asya'da gerçekleştireceği ilişkilerin boyutu, Anadolu'da varlığını muhkemleştirmesi Şanghay Beşlisi'nin Batı'ya dönük stratejilerinde onların ellerini güçlendirecektir. Türkiye gibi güçlü bir ülkenin dostluğunu kazanmak ancak tarih sahnesinde varlığını devamettirmek isteyen ferasetli liderlerin kavrayabileceği bir vizyondur.
Düne kadar dışımızdakilerin bizler için kurgulayacakları projelerle hareket etmeye zorlandığımızdan varoluş mücadelesinde hep ikincil duruma itilmiş, olmamız gereken konumdan farklı yerlerde vakit kaybettirilmiştik. Oysa şimdi kendimiz adına, özümüze uygun projelerle politikalarımızı kendimiz belirleyeceğiz. Biz istersek Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi geliştireceğiz. Yine biz istersek Avrupa'yı peşimizden koşturacağız. Bunun için de kendi yurt dışındaki akraba topluluklarımızla güçlü ilişkiler kurmaya, onlarla ortak projeler geliştirip birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var.
Bir asırdır avcıların hikayelerini dinlemekten usanmış olan mazlum halklar artık kendi hikayelerini anlatmaya başlayacaklar. Bütün mazlum halkların hikayelerinin başlangıç tarihi 15 Temmuz. Yeni hikayeler artık birbirini takip edecek.
Artık Arslanların hikayelerini dinleme vakti geldi.