Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, Berlin'de yaptığı açıklamada, strateji belgesinde AB'ye yönelik eleştirilere ilişkin, 'AB'ye yönelik kısmen eleştirel söylemleri reddediyoruz. İfade özgürlüğü de dahil olmak üzere siyasi özgürlükler, AB'nin temel değerleri arasındadır. Bu konudaki suçlamaları stratejiden çok ideolojik olarak görüyoruz.' dedi.
Jeopolitik analizin de bazı kısımlarında ABD ile aynı fikirde olmadıklarını dile getiren Hille, 'Strateji belgesi, Rusya'yı bir tehdit olarak sınıflandırmıyor. Bu değerlendirmeyi paylaşmıyoruz. NATO'nun ortak analizine bağlı kalıyoruz. Buna göre Rusya, transatlantik güvenlik için bir tehlike ve tehdit oluşturmaktadır.' diye konuştu.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisinin Dış Politika Sözcüsü Norbert Röttgen de strateji belgesini, ABD'nin yeni dış politikasında 'Avrupa için yeni bir dönüm noktası' olarak niteledi.
Röttgen, Alman medyasına yaptığı açıklamada, strateji belgesiyle ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez Avrupalıların yanında yer almadığının görüldüğünü belirtti.
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Franziska Brantner, Funke Medya Grubuna verdiği demeçte, belgenin, Avrupa'nın artık zaman kaybetme lüksünün olmadığı anlamına geldiğini söyleyerek Avrupa'nın, artık kendi egemenliğine yatırım yapması gerektiğinin altını çizdi.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da geçen hafta strateji belgesinde yer alan ifadelere tepki göstermiş, ifade özgürlüğü gibi konularda kimsenin tavsiyesine ihtiyaçlarının olmadığını dile getirmişti.
Wadephul, 'Bu konularda kimsenin bize tavsiyede bulunmasına gerek olduğuna da inanmıyoruz. Bu konu, anayasal düzenimiz tarafından düzenlenmektedir. Bunun için yalnızca yürütme, yasama ve yargı olmak üzere üç hükümet erkine değil, aynı zamanda haklı olarak özgür bir medyaya da sahibiz. Buna büyük önem veriyoruz.' ifadesini kullanmıştı.
ABD'nin ulusal güvenlik stratejisindeki bazı ifadeler Avrupalılar tarafından tepkiyle karşılanmıştı
ABD'nin 5 Aralık'ta yayımlanan ulusal güvenlik stratejisinde, Avrupa'da halihazırda izlenen mevcut politika eğilimlerinin sürmesi halinde, kıtanın '20 yıl veya daha kısa bir sürede tanınmaz hale geleceği' ve ekonomik gerilemenin 'medeniyet silinmesi gibi gerçek ve daha çarpıcı bir olasılığın' gölgesinde olduğu öne sürülmüştü.
'Bazı Avrupa ülkelerinin güvenilir müttefikler olarak kalmaya yetecek kadar güçlü ekonomilere ve ordulara sahip olup olmayacağı henüz belli değil' denilen belgede, Avrupa Birliği (AB) ve bazı ulus ötesi kuruluşların 'siyasi özgürlük ve egemenliği baltalayan' faaliyetlerde bulunduğu, göç politikalarının 'çatışma oluşturduğu' iddia edilmişti.
Avrupa bölgesinin sorunları arasında ifade özgürlüğünün sansürlenmesi ve siyasi muhalefetin bastırılması, doğum oranlarının düşmesi ve ulusal kimlik ve öz güven kaybı olduğu belirtilerek, 'vatansever Avrupa partilerinin' bölgede artan etkisi övülmüştü.
Belgede, NATO ittifakının geleceğine yönelik 'en geç birkaç on yıl içinde bazı NATO üyelerinin çoğunluğunun Avrupalı olmaması oldukça olası' değerlendirmesi yapılarak NATO'nun sürekli genişleyen bir ittifak olduğu algısına son verilmesi gerektiği belirtilmişti.
Avrupa ülkelerinin 'siyasi krize sıkıştıklarında kendilerini yeniden yapılandıramadıkları' savunulan belgede, 'Avrupa, ABD için stratejik ve kültürel açıdan hayati önem taşıyor' denilmişti. Belgede, 'Avrupa'yı göz ardı edemeyiz. Amerikan diplomasisi, Avrupa uluslarının bireysel karakterlerinin ve tarihlerinin pişmanlık duymadan kutlanmasını savunmaya devam etmeli.' ifadesi kullanılmıştı.
Belgede, Avrupa'ya ilişkin bu ifadeler başta Birlik olmak üzere bazı kıta ülkeleri siyasetçileri tarafından tepkiyle karşılanmıştı.


