Röportaj

Bir İstanbul beyefendisi: HALUK PERK

Kültür varlıklarını korumaya ve bilim dünyasına birçok katkıda bulunan avukat, koleksiyoner, müzeci ve yazar merhum Haluk Perk ile kısa bir süre önce bir araya gelerek gerek bilim ve gerekse kültür hayatına dair birçok konuyu konuşmuştuk.

Kültür varlıklarını korumaya ve bilim dünyasına birçok katkıda bulunan aynı zamanda bir İstanbul beyefendisi olan avukat, koleksiyoner, müzeci ve yazar Haluk Perk, ölümünden kısa bir süre önce gerçekleştirdiğim söyleşiyi siz okurlarımla paylaşmak istedim. O gün merhum Haluk Bey nezaket gösterdi ve Avcılar’da bulunan Haluk Perk Araştırma Müzesi'nde buluştuk. Kendisinin bu bitmez enerjisi ile topladığı klasik koleksiyonlarını kitaplaştırmasını ve sergileyerek sanatseverlerle buluşturmalarına varan ne varsa konuştuk.

Kitapları oldukça fazla. Konuları arasında; Anadolu Hamam Kültürü, Berberler, Sünnetçiler, Kızılay Tarihi, 27 Mayıs 1960 Tarihi, Anadolu’da Ticaret, Göz ve Diş Hekimliği Tarihi gibi alanlar var. Aynı zamanda Eşrefoğulları ve Alaiyye Beyliği sikkeleri, Anadolu’daki İlk Tunç Çağ buluntuları, antik dönem tıp aletleri, diplomalar, mükâfat belgeleri, şifa tasları, tılsımlar, mühürler ve hat sanatı gibi birçok konuda yayınları mevcut. Haluk Perk, topladıklarını kıskanan klasik koleksiyonculardan değil. Hem topluyor hem kitaplaştırıyor hem de sergileyerek, müze açarak cömertçe paylaşıyordu.

BİNLERCE ESERİ BİLİM DÜNYASINA KAZANDIRDI

Haluk Perk'in uzun yıllar asistanlığını yapan Halime Erdoğan cenaze töreni sırasında onun birçok projede imzası bulunduğunu belirterek akademik çalışmalarını yüksek lisansla taçlandırdığını, avukatlığın yanı sıra kültürel mirasın korunması adına pek çok projede öncülük yaptığını söyledi. Erdoğan, kültür varlıklarını koruma misyonuyla yeni projeler geliştiren Perk'in müzecilik ve koleksiyonculuk alanında ülkesine bilinç kazandırmak için çaba sarf ettiğini vurgulayarak, "Çok sayıda müzeye eser bağışlamış, sergilere destek olmuş ve onlarca makale yazmış Haluk Perk, üniversitelerde de dersler vererek bilgi ve deneyimlerini genç nesillere aktardı ve binlerce eseri bilim dünyasına kazandırdı. Hem dernekler hem de kendi müzesi aracılığıyla oluşturduğu büyük miras, onun vizyoner kişiliğiyle daima hatırlanacak." ifadelerini kullandı.

BÜTÜN MEDENİYETLERİN MÜHÜRÜ VAR

Anadolu kültürümüz oldukça zengin tarihi eserler açısından, değil mi?

Evet, belli konularda ve Anadolu kültürünü daha fazla nasıl anlatabiliriz diye düşündük. Hangi objelerle daha iyi ifade edebiliriz, ona göre ilerledik. Mesela mühür konusunda bende Anadolu’nun bütün medeniyetlerinin mühürleri var. Neolitik dönemden günümüze kadar örnekleri içeren bir çalışma yaptım. Sadece mühür ölçeğinde bile Anadolu medeniyetlerinin röntgenini çekebilecek bir koleksiyon oluştu. Tıp aletleri ve ağırlıklar için de aynı şekilde kronolojik olarak çalıştık.

TIP ALETLERİ DÜNYA ÇAPINDA BİR KOLEKSİYON

Türkiye’nin birçok şehrinde sizin desteklediğiniz, hatta bizzat kurulmasına yardım ettiğiniz müzeler var. Samsun’daki tıp müzesi de bunlardan biri.

Tıp aletleri koleksiyonum dünya çapında bir koleksiyondur. Koleksiyon oluşturmak benim için bir oyun gibi. Oyunda nasıl seviye atlanırsa, koleksiyonda da öyle. Tematik gruplar oluşturmaya başladım. Mesela bir tane hokka getirmişlerdi, çok hoşuma gitti. Araştırınca Süleymaniye işi olduğunu öğrendim. Şu anda Türkiye’nin en zengin Süleymaniye koleksiyonuna sahibim. Bu eserlerle Osmanlı dönemindeki İstanbul’u anlatan bir grup oluşturdum.Yaklaşık 8 ay önce elime bir bez parçası geçti; çeyizlik olarak kullanılmış, üzerinde yazılar vardı. Organik malzeme olduğu için zamanla kaybolacaklarını düşündüm ve toplamaya başladım. 8 ayda 130 parça topladım. Bu çok lokal bir koleksiyon ve kitap hazırlığına başladım.

YALNIZCA GEÇMİŞİN DEĞİL, GELECEĞİN DE HAZİNESİ

Koleksiyonerliğe kendinizi adadınız, yazdığınız kitapların hepsi mi koleksiyonunuz ile alakalı?

Evet, koleksiyon oluşturmaktan büyük zevk alıyorum. Gelecek nesillere aktarabilmek için bir vakıf kurdum. Nasıl daha iyi organize edebiliriz ona bakıyoruz. Koleksiyon yaparken konunun tarihini ve hikayesini bilmek gerekir. Geniş temalar yerine odaklı çalışmak lazım. Mesela resim koleksiyonu yapıyorum deyip her resmi toplamak olmaz. Ben Hattat Halim koleksiyonu yaptım, onunla ilgili yazısından fincanına kadar her şeyi topladım. Muazzam bir koleksiyon oldu, kitabını da yayımladık. Otuzu geçti. Evet. Mesela bu yıl dört yazarla birlikte hazırladığımız bir kitap çıktı. Osmanlı’daki evlilik belgelerini topladım. Bu konuda kulaktan dolma yanlış bilgilerin yayılmasına karşı bir hassasiyetim var. Osmanlı döneminde evlilik akitlerinin ne kadar sağlam ve modern olduğunu göstermek için yaklaşık 100’den fazla belge yayınladık.

MÜZELER: SERGİLERİN ÖTESİNDE

Samsun’da ve Kuşadası’nda Tıp müzenizin olduğunu biliyoruz. Türkiye’de kaç vilayette serginiz var?

Samsun’da var, Çanakkale’de Kızılay’ın koleksiyonunun %80’i bana ait. İstanbul’da Biruni Üniversitesi’nde ecza müzesi var. 9 Eylül Üniversitesi’nde bayrak müzesinde önemli eserlerimiz bulunuyor. Kuşadası’nda deniz ticareti müzesi, Tire’de ise bir eğitim müzesi kurma aşamasındayız. Kurumlarla anlaşmak yerine yer tahsisi istiyorum ya da ben kiralıyorum. İç masrafları da ben üstleniyorum. Ağzımız yandığı için artık ne yapabiliriz ona bakıyoruz.

BİR VAKIF, BİR VİZYON

Son olarak vakıftan bahsettiniz. Vakfın amacı nedir? İleride büyük bir müze olarak mı düşünüyorsunuz?

Arkeolojik eserlerden oluşan bir müzem var. Ama etnografik ve Osmanlı dönemine ait belgeleri, fotoğrafları, objeleri kayıt altına almak ve geleceğe aktarmak için bir vakıf kurdum. Vakıfta emanetler kayıtlı olacak. Daha çok “depo müze” olarak çalışıyoruz. 30’dan fazla yayımlanmış kitabımız var. Yayınlarımız, koleksiyon tanıtımına yöneliktir; derin akademik değil, ama verdiğimiz bilgiler sağlam. Araştırmacılara görsel malzeme sunmak istiyoruz. Mesela İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile, başka bir üniversiteyle de sağlık tarihi üzerine tematik çalışmalar yürütüyoruz. Vakıf araştırmacılara açık çalışıyor.Bizim için yayına değer taşımayan hiçbir eşya koleksiyona alınmaz. Yayınlanabilir olması, bilimsel bir katkı sunması şart.

DÜNYA ÇAPINDA ÖRNEĞİ OLMAYAN BİR PARÇA

Topladığınız eserler nereden geliyor?

Evet, Anadolu’dan. Uykudayken alıyor, araştırıyor, tanıtıyor, büyütüyoruz. Yani eğitiyoruz diyelim. Her eseri bir canlının uzvu gibi düşünün. Bir araya geldiklerinde anlam kazanırlar. Mesela koleksiyonumdaki neşter sapları dünyanın en zengin koleksiyonu oldu. Bu sadece Roma döneminin Anadolu’daki etkisini göstermekle kalmaz, çeşitliliğini de ortaya koyar. Aşağıda mesela 20-30 mangal var, ama hepsi birbirinden farklı. Birebir olanları almıyoruz. Yeni bir şey söylüyorsa, hikâyesi varsa, koleksiyona katkı sunuyorsa alıyoruz. Geçenlerde büyük heyecanla bir Bizans ağırlığı aldım. Dünya çapında örneği olmayan bir parça. Hem bizim koleksiyonumuza hem de Anadolu’daki Bizans medeniyetine katkı sağlayacak bir eser. Bu topraklar bizim, kardeşim. Bu Yunan’ın değil, Anadolu’nun uygarlığıdır diyebileceğimiz eserler bunlar.

HALUK PERK KİMDİR?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni iyi dereceyle bitirdi. 1980’de avukatlık ruhsatını, üç yıl sonra da İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden yüksek lisans diplomasını aldı. 1995’te İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne bağlı koleksiyoncu statüsünü kazandı. 1999’da Arkeolojik Eserler Koleksiyoncuları Derneği’ni kurarak başkanlığını üstlendi. Aynı zamanda Türk Nümizmatik Derneği’nin yönetim ve yayın kurullarında görev yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan kendi adına müze açma izni aldı. Pek çok üniversitede dersler vererek bilgi ve deneyimlerini öğrencilerle paylaştı. Öte yandan çeşitli alanlarda eser toplayan heyecanlı bir koleksiyoncuydu. 20 Ocak 2025’de 66 yaşında İstanbul'da hayatını kaybetti. Büyükçekmece Kuba Camisi Şerifi'ndeki törende, taziyeleri Haluk Perk'in eşi Özlem, kızı Tuliya, oğlu Dağhan ve kardeşi Selçuk Perk kabul etti. Törene, Perk'in sevenleri ve dostlarının yanı sıra sanat dünyasından da pek çok kişi katıldı.