Türk Dünyası’nın küresel ölçekteki stratejik önemi nedir?
Türk Dünyası, bugün yalnızca jeopolitik bir güç merkezi değil; aynı zamanda tarihi bir medeniyet havzası ve geleceğe dair büyük bir imkân alanıdır. Türk devletleri, Asya ile Avrupa arasında enerji yollarının, ticaret koridorlarının ve kültür köprülerin üzerinde konumlanmaktadır. Bu nedenle Türk Dünyası, yalnız coğrafi olarak değil, kültürel ve stratejik açıdan da dünyanın kalbinde yer almaktadır.
Kanaatimce, Türk Dünyası’nın en büyük stratejik değeri, sahip olduğu ortak hafıza, ortak dil ve ortak kültür zeminidir. Bu, diğer siyasi birliklerden farklı olarak bizim tarihi köklerimizden gelen güçlü bir manevi sermayeye sahip olduğumuzu gösterir. Türk Dünyası’nı yalnızca enerji hatları veya ekonomik fırsatlarla açıklamak eksik olur; biz aynı zamanda insanlığa yeni bir medeniyet tasavvuru sunabilecek potansiyele sahibiz.

ÖNCELİK EĞİTİM VE KÜLTÜRDE OLMALI
Türk Dünyasıyla iş birliğinin öncelikli alanları neler olmalı?
Türk devletleri arasında kurumsal ilişkiler hızla gelişiyor. Ancak bu ilişkilerin kalıcı ve güçlü bir yapıya kavuşması için öncelikli alan eğitim ve kültür olmalıdır. Çünkü ekonomik iş birliği elbette önemli ama kültür ve eğitim temeline dayanmayan bir birliktelik uzun ömürlü olmaz.
• Eğitimde iş birliği: Ortak üniversiteler, öğrenci değişim programları, ortak müfredatlar…
• Kültürde iş birliği: Edebiyat, sanat, müzik ve folklor üzerinden ortak bilinç inşası…
• Ekonomide iş birliği: Ancak kültürel temel üzerine oturursa kalıcı değer üretir.
Kanaatimce, Türk Dünyası’nın geleceği eğitim, kültür ve fikir birlikteliği üzerine kurulursa, ekonomik entegrasyon kendiliğinden daha güçlü hale gelecektir.
ORTAK DİL BİLİNCİ
Türk Birliği’nin gerekliliği ve uygulanabilirliği üzerine vizyonunuz nedir?
Türk Birliği, yalnızca bir siyasi birlik değil; aynı zamanda medeniyetimizin yeniden dirilişi anlamına gelmektedir. Tarih boyunca Türk devletleri, farklı coğrafyalarda büyük roller üstlendiler. Bugün geldiğimiz noktada, küresel düzende yükselen krizlere karşı Türk Dünyası’nın birliği insanlık için de bir alternatif sunabilir.
Benim vizyonumda, Türk Birliği önce gönüllerde kurulmalıdır. Ortak hafıza, ortak kültür, ortak dil bilinci… Bunlar bir araya geldiğinde siyasi birlik tabii olarak kendini gösterecektir. Uygulanabilirlik açısından bakarsak, bu birlik aşamalı olarak, eğitimden ekonomiye, kültürden siyasete doğru adım adım gerçekleşmelidir.
KÜLTÜREL DİPLOMASİ
Kültürel diplomasi sizce nasıl bir etki doğurur?
Kültürel diplomasi, Türk Dünyası için en güçlü yumuşak güç aracıdır. Edebiyat, sanat ve kültür üzerinden kurulan ilişkiler, yalnız devletler arası değil, toplumlar arası bağları da güçlendirir.
Bir şiir, bir roman, bir tiyatro eseri ya da bir musiki, sınırların ötesinde ortak duygular inşa eder. Benim düşünceme göre, kültürel diplomasi yalnızca “temsil” değil, aynı zamanda “inşa” faaliyetidir. Bugün Türk Dünyası ülkeleri, birbirlerini edebiyat ve sanat aracılığıyla daha iyi tanımalı, ortak festivaller, kültür merkezleri, edebi buluşmalar bu anlamda stratejik birer diplomasi aracıdır.
D. MEHMET DOĞAN YOL AÇICIDIR
Fikir dünyamızın müstesna isimlerinden Merhum D. Mehmet Doğan’ın Türk Dünyası çalışmaları hakkında değerlendirmeniz nedir?
Merhum D. Mehmet Doğan, Türk Dünyası için yalnızca bir yazar değil, aynı zamanda bir fikir ve medeniyet işçisi idi. Onun dil, kültür ve medeniyet konusundaki gayretleri, Türk Dünyası’nda kültürel birlik bilincinin tohumlarını atan bir çaba oldu. Türkiye Yazarlar Birliği’ni kurarken de hep bu vizyonla hareket etti.
Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni gibi otuz küsür yılı aşkındır Türk dünyasındaki en uzun soluklu kültür ve edebiyat faaliyetine öncülük etmiştir D. Mehmet Doğan. Bu ve benzeri yol açıcı faaliyetlerle Türk Dünyasına dair, fikri izini takip ettiği Mehmet Akif ve Nurettin Topçu’nun muvaffak olamadığı mühim bir vazifeye yol başçılık yapmıştır.
Bugün bize düşen görev, Doğan’ın bu mirasını dil, kültür ve medeniyet merkezli çalışmalarla sürdürmektir. Özellikle Türk Dünyası gençliğine yönelik projeler, Doğan’ın en çok arzuladığı adımlardandı. Onun medeniyet tasavvurunu, bugünün dünyasında daha güçlü bir şekilde yeniden inşa etmek bizim borcumuzdur.
ORTAK HAFIZA
TÜRKSOY ve Yazarlar Birliği gibi kurumların kültürel birlik konusunda rolü nedir?
TÜRKSOY, Türk Dünyası’nın kültürel diplomasi merkezi haline gelmiştir. Türkiye Yazarlar Birliği ise fikrî ve edebî düzeyde bu misyonu taşımaktadır. Benim düşünceme göre bu iki kurum, birlikte hareket ettiğinde Türk Dünyası’nın ortak hafızasını kurumsallaştıran bir rol üstlenir.
Bir yanda edebiyat ve fikir dünyasının kurumsal çabaları, diğer yanda kültürel diplomasinin resmi yapısı birleştiğinde hem toplum düzeyinde hem de devletler düzeyinde güçlü bir etkileşim ağı ortaya çıkar. Bu, yalnızca kültürel bağ değil, aynı zamanda stratejik bir güç unsuru da olacaktır.
AKADEMİK İŞ BİRLİKLERİ
Siz aynı zamanda akademi alanında da önemli çalışmalara imza atıyorsunuz. Türk dünyasına yönelik Akademik iş birlikleri nasıl zenginleştirilebilir?
Akademik iş birliklerinin derinleşmesi için üç adım görüyorum:
1. Ortak araştırma projeleri: Tarih, kültür, sosyal bilimler, teknoloji…
2. Ortak müfredat ve dersler: Türk Dünyası tarihi ve düşüncesini üniversitelerimizde ders olarak okutmak.
3. Öğrenci-akademisyen değişimi: Türk Dünyası öğrencileri birbirlerinin ülkelerinde okumalı, hocalar ders vermeli.
Böylece yalnızca bilimsel üretim değil, aynı zamanda ortak bir akademik dil de gelişecektir. Bu akademik entegrasyon, kültürel birlikteliği de kalıcı hale getirecektir.
GELECEĞİN İNŞASI
Türkiye Cumhuriyeti devleti TİKA ve YTB gibi kurumlarla Türk dünyası başta olmak üzere geniş bir coğrafayada faaliyet sürdürüyor. Bu çalışmaların büyük birlikteliklere katkısı nedir?
TİKA ve YTB, Türk Dünyası’nda Türkiye’nin yumuşak gücünün en görünür kurumlarıdır. TİKA, kalkınma projeleriyle; YTB ise eğitim burslarıyla Türk Dünyası’na katkı sağlamaktadır.
Benim kanaatime göre, bu kurumların projeleri yalnız teknik ve ekonomik katkı değil, aynı zamanda gönül bağı kuran faaliyetlerdir. Bir öğrenciye verilen burs, bir köyde yapılan kültür merkezi, bir üniversitedeki ortak proje, bunlar aslında Türk Dünyası’nın geleceğini inşa eden yatırımlardır.
KÜRESEL AKTÖR
Türkiye’nin Türk Dünyası stratejik vizyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin son yıllarda attığı adımlar -Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması, ortak projeler, kültürel iş birlikleri- stratejik açıdan büyük bir vizyonun işaretleridir. Türkiye, bu süreçte ağabeylik değil, ortaklık rolüyle hareket etmektedir.
Benim vizyonumda, Türkiye bu alandaki stratejik adımlarını üç boyutta geliştirmelidir:
• Kültürel liderlik,
• Eğitim ve akademi öncülüğü,
• Ekonomik iş birlikleri.
Bu vizyon, Türk Dünyası’nı yalnızca bölgesel değil, küresel bir aktör haline getirebilir.
GENÇLİĞE YATIRIM
Türk Dünyası gençliği için hangi projeler öncelikli olmalı?
Gençlik, Türk Dünyası’nın geleceğidir. Bu nedenle onların eğitim, kültür ve edebiyat üzerinden güçlendirilmesi şarttır.
• Ortak gençlik kampları, yaz okulları, öğrenci değişim programları kurulmalı.
• Edebiyat ve sanat festivalleri gençler için birer buluşma alanı olmalı.
• Dijital platformlar üzerinden ortak gençlik projeleri geliştirilmeli.
• Türk-İslam düşüncesi, Abay’dan Akif’e, Yusuf Has Hacib’den Fuzuli’ye kadar ortak büyük isimler gençlere yeni bir ilham kaynağı olarak aktarılmalı.
Kanaatimce, Türk Dünyası gençliğinin “birbirini tanıyan, aynı idealleri paylaşan, aynı medeniyet vizyonuna inanan” bir nesil olması, bütün bu projelerin en büyük kazanımı olacaktır.
UNESCO'nun 43. Genel Konferansı kapsamında alınan tarihi bir kararla, 15 Aralık günü "Dünya Türk Dili Ailesi Günü" olarak ilan edildi. Türk dünyası adına bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Bu kararı, Türk dünyasının en temel ortak paydası olan dilimizin küresel ölçekte bir 'kültürel sermaye' olarak tescillenmesi şeklinde okuyoruz. Türkiye Yazarlar Birliği olarak bu gelişmeyi iki temel düzlemde çok kıymetli buluyoruz: Bu adım, Türkçenin sadece yerel bir değer değil, dünya mirasının ayrılmaz bir parçası olduğunu rasyonel bir zeminde kanıtlamıştır. Bu tescil, dilimizin uluslararası platformlardaki prestijini artırırken, kültürel diploması süreçlerimizde elimizi güçlendiren somut bir kazanım niteliğindedir. Ayrıca, söz konusu tanınırlık, Türkçe konuşan topluluklar arasındaki tarihî ve manevi bağları sembolik bir düzlemden çıkarıp, kurumsal bir iş birliği zeminine taşımaktadır. Farklı coğrafyalara yayılmış olan bu zengin dil mirasının birleştirici gücü, artık uluslararası bir referansla perçinlenmiştir. Türk dilinin medeniyet kurucu etkisinin dünya genelinde tescil edilmesini, Türk dünyası adına stratejik bir kültürel başarı olarak değerlendiriyoruz. Bu gelişme, dilimizin korunması ve gelecek nesillere aktarılması noktasında bizlere hem bir onur hem de büyük bir sorumluluk yüklemektedir." 15 Aralık günü "Dünya Türk Dili Ailesi Günü" olarak ilan edilmesini sağlayan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.




