0
Cehennem ayetlerinin varlığı, insanın haramlar sınırlarında dolaşmaması adına çok güzel… Evet… Kim, Allah'ın hudutlarını çiğnerse affedilmediğinde karşısına ateşle döşenmiş ve insanı alev topu içine alan bir mekanda kendisini bulur…
İnsanların cehennemi dikkate ve ciddiye almaları adına söylenmiş cehennemi tasvir eden bazı ayetler vardır… Bu ayetler insanın içinde dehşet bire etki bırakır ve insan o zaman anlar ki iş ciddiye alınmış…!
İşte o ayetlerden biri;
"Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler"[1]
Ateş ve yüz…
O yüz insanın şahsiyetinin toplandığı bir mekandır… Bazen hak karşısında güldüğü, bazen dalga geçtiği, bazen sırıttığı o yüz dondurmanın yalandığı gibi ateş tarafından yalanır…! Her yalamada kafa iskeleti ortaya çıkarken dünyada sırıtan dişler yine sırıtmış olur… Ama bu kez sahibinin iradesi dışı gelişen bir sırıtmadır…
İlk parti başarıyla sonuçlanmış ve ikinci kez yalanması için yeni yüze ihtiyaç vardır ve o yüz tekrardan cehennem ateşine servis edilmesi için tekrardan yaratılır… Ve ateş dalgası ikinci kez uğrarken engel olmak ne mümkün…!
Bu ayeti Üstat Seyyid Kutub şöyle yorumlar;
Öbür dünyada amellerin terazi ile tartılma olayı; Kur'an'ın tasvirli ifade yöntemi uyarınca sunuluyor; anlamlar elle tutulur gibi somutlaşıyor, sahneler adeta canlıymış gibi sergileniyor.
Ateşin yüzleri yalaması, bu durumda dişlerin sırıtarak ortaya çıkması, şeklinin çirkinleşmesi, renginin bozulması sahnesi, iç karartıcı, sıkıntı verici ve acı bir sahnedir.
Şu tartıları hafif gelenler, her şeylerini kaybetmişlerdir. Bir kere kendilerini kaybetmişlerdir. İnsan kendini de kaybettikten sonra neye sahip olabilir ki? Nesi var artık? Kendisini bile kaybetmiş, kişiliğini kaybetmiştir, bundan önce hiç var olmamış gibi.
Burada bir olayı anlatma üslubu bir yana bırakılıyor, doğrudan hitap üslubuna geçiliyor. Bu sayede -bunca korkunçluğuna rağmen- adeta elle tutulacak olan somut azap, işittikleri azarın, kınamanın, ayıplamanın yanında çok basit kalıyor. Ve biz sanki şu anda seyrediyor gibiyiz, uzayıp giden o karşılıklı konuşmayı gözlerimizle görüyor gibiyiz.