Kuranı Kerim cehennem azabı ile ilgili ne söylüyor? Cehennem azabı ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Bu yazımızda cehennem azabı hakkında her şeyi bulabilirsiniz, İşte ayet ve hadislerle cehennem azabı...

Cehennem'e dûçar olacağı kesinleşmiş kimselerin azabı bir olmayıp, herkes kendi haline göre muhtelif azap çeşitleri ile cezalandırılacaktır. Bunların bir kısmı ayet-i kerîmelerde şöyle haber verilmektedir:

"Şüphesiz ayetlerimizi inkar edenleri, gün gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah azîz ve hakîmdir." (en-Nisa, 56)

"Onlar için Cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de (yine Cehennem ateşinden) örtüler vardır. İşte Biz, zalimleri böyle cezalandırırız!" (el-Aʻraf, 41)

"Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (yine ateşten) tabakalar vardır! İşte Allah kullarını bu azaptan sakındırıyor. Ey kullarım, Ben'den korkun (takva sahibi olun)!" (ez-Zümer, 16)

"Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün (acıklı bir feryad içinde):

«Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov!» derler." (el-Ahzab, 66-68)

Bunlar, ne dehşetli manzaralardır! Yüzün bir o tarafı bir bu tarafı ateşin en koyu yerine arz edilmekte, hem de o şiddetli ateşin, vücudun her noktasına, yüzün her zerresine ulaşmakta olduğu bir durumda iken… Kafirler de yorgun ve pişman bir halde, zelil bir şekilde ve yalvarırcasına günahlarını îtiraf ediyorlar. Ümitsiz bir ses tonuyla, kendilerini bu fecî akıbete sürükleyen önderlerine acı bir öfke ve kinle lanet yağdırıyorlar!..

CEHENNEM AZABI NASIL YAŞANACAK?

Yine Cenab-ı Hak, Cehennem azabıyla ilgili ayet-i kerîmelerde şöyle buyurmaktadır:

"…İnkar edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar sular dökülür. Bununla, karınlarının içindeki (azaları) ve derileri eritilir. Bir de (başlarına vurulmak üzere) onlar için demirden gürzler, topuzlar vardır! Iztıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve (kendilerine); «Tadın bu yakıcı azabı!» (denilir)." (el-Hac, 19-22)

"Şüphesiz Biz, kafirler için zincirler, (boyna ve ellere geçirilen) demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık." (el-İnsan, 4)

İbn-i Abbas -radıyallahu anhuma-, bir kişinin:

"Hiç şüphesiz Biz'im nezdimizde (onlar için demirden hazırlanmış) ağır bağlar, prangalar ve yakıcı bir ateş vardır. Boğaza duran bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır!" (el-Müzzemmil, 12-13) ayetlerini okuduğunu işitince, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in düşüp bayıldığını haber vermişlerdir. (Beyhakî, Şuab, I, 522/917; Ali el-Müttakî, VII, 206/18644)

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, bir hadîs-i şerîflerinde Cehennem azabıyla ilgili olarak:

"Cehennem ateşi, içindekileri yakarak vücutlarını yemeye başlar, kalplerine kadar varınca durur. Cehennemliklerin vücutları eski hallerine döner. Ateş tekrar onları yakarak yemeye başlar ve kalplerine kadar ulaşır. Bu azap, ebediyyen bu şekilde devam eder. Bu hal, Allah Teala'nın; «(Hutame) Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir ki ta kalplere kadar işleyip yakar.» ayet-i kerîmelerinde haber verdiği haldir." buyurmuşlardır.

CEHENNEMLİKLERİN YİYECEĞİ

Kafir ve günahkarların Cehennem'deki yiyeceği ise, "zakkum ağacı"dır. Âyet-i kerîmelerin ifadesiyle, Cehennem'in dibinde yetişen, tomurcukları şeytanların başlarına benzeyen, yendiğinde açlığı gidermediği gibi karında aynen erimiş maden ve çok sıcak bir su gibi kaynayacağı bildirilen bu ağaç, onların yiyeceklerinden biridir.

Sonra bu yemeğin ardından kendilerine kaynar su ile karıştırılmış bir içecek verilecektir. Onlar da içleri yandığından, susuz kalmış bir deve gibi bu sudan içeceklerdir. Lakin içtikçe susuzlukları daha da artacaktır. Ardından da çılgın ateşe atılacaklar ve üzerlerine de yine kaynar sular dökülecektir.

İbn-i Abbas -radıyallahu anhuma-:

"Cehennem zakkumundan bir damla Dünya'ya indirilecek olsa, bütün insanların yiyecek ve içecekleri ifsad olurdu."buyurmuştur.

Cehennem ehlinin, eza ve cefa verici bir diğer yiyeceği ise Kur'an-ı Kerîm'de şöyle tasvir edilmektedir:

"O gün birtakım yüzler zelildir. Çalışmış fakat boşuna yorulmuşlardır. Kızışmış bir ateşe atılırlar. Onlara kaynar su kaynağından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur. O ise ne besler ne de açlığı giderir." (el-Ğaşiye, 2-7)

Buradan, şiddetli bir açlığın da Cehennem azabının ayrı bir türü olduğu anlaşılmaktadır.

CEHENNEMLİKLERİN İÇECEĞİ

Cabir -radıyallahu anh- şöyle anlatır:

"(Yemen'in) Ceyşan (şehrin)den bir adam geldi. Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e beldelerinde içtikleri, mısırdan yapılan ve Mizr adı verilen bir içeceği sordu.

Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-:

«–O sarhoşluk veriyor mu?» diye sual ettiler.

Adam:

«–Evet.» dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

«–Her sarhoşluk verici şey haramdır. Allah -azze ve celle- 'nin, sarhoşluk verici şey içene "Tıynetü'l-Habal" içireceğine dair ahdi vardır.» buyurdular.

Oradakiler:

«–Ey Allah'ın Rasûlü! "Tıynetü'l-Habal" nedir?» diye sordular.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

«–Cehennem ehlinin teridir veya Cehennem ehlinin usaresidir (kan ve irinidir).» buyurdular." (Müslim, Eşribe, 72; Ebû Davûd, Eşribe, 5)

Yine Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Kibirli kimseler, kıyamet günü insan sûretinde, küçük ve kırmızı karıncalar kadar haşrolunacaklardır. Zillet her taraflarından onları saracaktır. Cehennem'deki «Bûles» adı verilen bir zindana sürükleneceklerdir. Onları ateşlerin ateşi kuşatacak ve Cehennem ehlinin «Tıynetü'l-Habal» denilen kan, irin ve pisliklerinden içirileceklerdir." (Tirmizî, Kıyamet, 47/2492; Ahmed, II, 179; Buharî, el-Edebü'l-Müfred, no: 557)

Hasan-ı Basrî Hazretleri:

"Cehennemliklerden akan kan ve irinden bir kova Dünya'ya dökülse, yeryüzünde hiç kimse kalmaz, hepsi ölürdü." buyurmuştur. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 52/34145)

Abdurrahman bin Yezîd şöyle anlatır:

"Ata el-Horasanî g ile birlikte gazaya çıkardık. Gecelerini namaz ile ihya ederdi. Gecenin üçte biri veya yarısı geçtikten sonra çadırından bize seslenerek:

«‒Ey Abdurrahman, ey filan, ey falan!.. Kalkın, abdest alın, namaz kılın! Şu geceyi ibadetle değerlendirmek ve şu gündüzde oruç tutmak; Cehennem'de kan ve irin içmekten ve demirden elbiseler giymekten daha kolaydır! Acele edin, acele edin! Kendinizi kurtarın, kendinizi kurtarın!» der ve tekrar namazına devam ederdi." (Bkz. Beyhakî, Şuab, IV, 528, V, 417; Ebû Nuaym, Hilye, V, 193; Ahmed, Zühd, s. 309)

GÜNAHKARLARI CEHENNEMDE NE BEKLİYOR?

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hadîs-i şerîflerinde Allah'ı inkar edenlerin, küfürlerinin çeşidine göre Cehennem'de cesetlerinin ve uzuvlarının büyütüleceğini şöyle haber vermişlerdir:

"(Cehennem'de) kafirin azı dişi veya köpek dişi, Uhud Dağı kadar, cildinin ka­lınlığı da üç günlük yol mesafesinde olacaktır." (Müslim, Cennet, 44)

"Cehennem'de kafirin iki omuzunun arası, hızlı giden bir süvari için üç günlük mesafedir." (Müslim, Cennet, 45)

Kafirin Cehennem'de oturduğu yer, Mekke ile Medîne arası kadar olacaktır.

Hiç şüphesiz Cehennem'de kafirlerin cesetlerinin bu şekilde büyütülmesi, onlarla Cehennem'in tamamen doldurulması ve azabı iyice tatmaları içindir.

Düşünmek îcab eder ki karıncayı yaratan da fili yaratan da Cenab-ı Hak'tır. İsteseydi karıncayı fil büyüklüğünde yaratabilir veya fili karınca kadar küçültebilirdi. Yine balinayı da hamsiyi de yaratan O'dur. Cenab-ı Hak için hiçbir zorluk yoktur.

Dolayısıyla Cenab-ı Hak kıyamet günü insanların ebatlarını daha büyük, mesafeleri de daha uzun yaratmaya elbette ki kadirdir. Yani bu tür rivayetler, mübalağa değil, hakîkatin ifadesidir. Bizlere sahih senetlerle gelen bilgileri aynen kabul etmek durumundayız. Daha evvel de ifade ettiğimiz gibi ahireti, dünya şartlarıyla anlamaya çalışmamalıyız. Oranın farklı bir alem olduğunu daima göz önünde bulundurmalıyız.

CEHENNEM ATEŞİ

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Cehennem ateşi, Cehennem ehlinin bazısının topuklarına, bazısının dizlerine, bazısının kuşak yerlerine, bazısının da köprücük kemiklerine kadar çıkar." (Müslim, Cennet, 32, 33)

"Kıyamet günü Cehennem ehlinin azabı en hafif olanı, iki ayağının altına iki kor parçası konularak bunların tesiriyle beyni kazan ve güğüm gibi kaynayan kimsedir."[9] "…Bununla birlikte o, hiç kimsenin kendisinden daha şiddetli bir azap görmediğini zanneder. Halbuki kendisi, Cehennemliklerin azabı en hafif olanıdır." (Müslim, Îman, 364)

Katade -radıyallahu anh- şöyle demiştir:

"Bir kimse Cehennem'e sadece bir kovanın suya daldırılıp çıkarıldığı an kadar bile girse, bu bile çok büyük bir azaptır." (İbn-i Ebi'd-Dünya, Sıfatü'n-Nar, s. 108, no: 164)

CEHENNEMDEKİ EN BÜYÜK AZAP

Cehennem ehlinin giriftar olacağı en büyük azap ise, Cemalullah'ı temaşa ve Allah'ın rahmet nazarına mazhar olma nîmetlerinden mahrum bırakılmaları olacaktır.

Nitekim ayet-i kerîmede şöyle buyrulur:

"Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Rab'lerinden (O'nu görmekten) mahrum bırakılacaklardır." (el-Mutaffifîn, 15)

Cehennemlikler, aynı şekilde Cenab-ı Hakk'ın rahmet nazarına da nail olamazlar. Ebû İmran el-Cevnî şöyle buyurur:

"Allah Teala bir insana nazar ederse, mutlaka ona rahmet eder. Cehennem ehline de bakmış olsaydı, onlara da mutlaka rahmet ederdi. Lakin Cenab-ı Hak onlara bakmayacağına hükmetmiştir." (Ebû Nuaym, Hilye, II, 314)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Cehennem'de azap gören bazı günahkarların hallerini ise şöyle haber vermişlerdir:

"Mîrac gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının içi yılanlarla doluydu ve bunlar dışarıdan görünüyordu.

Ben:

«–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?» diye sordum.

«–Bunlar faiz yiyenlerdir!» cevabını verdi." (İbn-i Mace, Ticarat, 58)

Yine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Mîrac'a çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve sadırlarını tırmalayan bir topluluğa rastladım.

«–Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?» diye sordum.

«–Bunlar, (gıybet ederek) insanların etlerini yiyen ve onların ırzlarına (şeref ve haysiyetlerine) dil uzatan kimselerdir.» cevabını verdi." (Ebû Davûd, Edeb, 35/4878; Ahmed, III, 224)

"ALLAH BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLAR"

Kulu Allah'ın rahmetinden uzaklaştırıp gazab-ı ilahîye dûçar eden günahlara dalmış olanlar, bir an evvel nedamet gözyaşlarıyla tevbeye sarılmalı, ilahî rahmetten asla ümit kesmeyip samimiyetle af dilemelidirler. Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (ez-Zümer, 53)

Camilerde cenaze namazlarından önceki vakit namazının ardından müezzin efendiler ekseriyetle bu ayet-i kerîmeyi tilavet ederek elleri duaya kaldırırlar. Evet, Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez, O bütün günahları affeder. Lakin bunun bir şartı vardır. O şart da hemen peşinden gelen ayet-i kerîmede şöyle ifade buyrulmaktadır:

"Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslîm olun, sonra size yardım edilmez." (ez-Zümer, 54)

Yani vakit kaybetmeden hemen tevbe ederek Cenab-ı Hakk'a yönelmek ve ölüme günahlar içinde yakalanmamak îcab eder.

Cenab-ı Hak kullarından "tevbe-i nasûh" yani ihlaslı/samimî bir tevbe istemektedir. Kulun vazifesi, günahından nefret ederek ve ona bir daha dönmemeye azmederek pişmanlıkla tevbeye yönelmek; ardından da tevbesinin kabûlü için daima Cenab-ı Hakk'a iltica etmektir. Kulun tevbesini, Rabbimiz dilerse kabul buyurur. Zira duaların ve ibadetlerin kabûlü gibi, günahların affı da O'nun dilemesine bağlıdır.

Diğer taraftan; "nasıl olsa tevbe ederim ve affolunur" düşüncesiyle günahlara dalmaktan da son derece sakınmak gerekir. Zira bu, nice insanın içine düştüğü şeytanî bir tuzaktır.

Cenab-ı Hak, kullarını bu azap tuzağına sürüklenmekten îkaz sadedinde, ayet-i kerîmelerde şöyle buyurmaktadır:

"Ey insanlar! Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!" (Fatır, 5)

"Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin! Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O aldatıcı şeytan da, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın." (Lokman, 33)

Demek ki Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin sonsuz olduğu gibi, azabının da son derece şiddetli olduğunu hiçbir zaman unutmamak lazımdır. Zira Cenab-ı Hak "Rahman" olduğu gibi, aynı zamanda "Kahhar"dır.

Âyet-i kerîmede tavsif edildiği üzere Cenab-ı Hak:

"Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin olandır!.." (el-Mü'min, 3)

Dolayısıyla Cenab-ı Hakk'ın lûtfu gibi kahrının da, cemali gibi celalinin de her an tecellî edebileceğini düşünüp daima takva üzere bir kulluk hayatı yaşamaya gayret etmek elzemdir.

Birçok ayet-i kerîmede bildirildiği üzere Allahʼın rahmetinden ancak kafirler ümit keserler. Lakin Ferîdüddîn Attar gʼin Pendname'sindeki ifadesiyle; "Allahʼın azabından korkmadan yaşayanlar da müʼmin değil, mutlak kafirdirler."

Muhabir: Yazar Silinmiş