Enam suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Surede hayvanlara tapan insanlar anlatılmıştır. Dolayısıyla deve, koyun ve sığır gibi hayvanlara enam denildiği için sure bu adı almıştır. Hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuran'da 6. sırada yer alan Enam suresinin okunuşu nasıldır? Enam inin Arapça okunuşu nasıldır? Yanınızda Kuran yoksa bu içerikten Enam suresi Arapça okunuşuna kolayca ulaşabilir, Enam suresini rahatça okuyabilirsiniz. İşte Enam suresi Arapça ve Türkçe okunuşu....

En`am 1 (Mealleri Karşılaştır): Elhamdu lillahillezî halakas semavati vel arda ve cealez zulumati ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim ya'dilûn(ya'dilûne).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَجَعَلَ ٱلظُّلُمَٰتِ وَٱلنُّورَ ۖ ثُمَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.

En`am 2 (Mealleri Karşılaştır): Huvellezî halakakum min tînin summe kada ecela(ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne).
هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن طِينٍ ثُمَّ قَضَىٰٓ أَجَلًا ۖ وَأَجَلٌ مُّسَمًّى عِندَهُۥ ۖ ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَ

O öyle bir Rab'dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O'nun katındadır. Siz ise hala şüphe ediyorsunuz.

En`am 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve huvellahu fîs semavati ve fîl ard(ardı), ya'lemu sirrakum ve cehrekum ve ya'lemu ma teksibûn(teksibûne).
وَهُوَ ٱللَّهُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَفِى ٱلْأَرْضِ ۖ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ

Halbuki O, göklerde de Allah'tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.

En`am 4 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma te'tîhim min ayetin min ayati rabbihim illa kanû anha mu'rıdîn(mu'rıdîne).
وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ ءَايَةٍ مِّنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ

Onlara Rablerinin ayetlerinden hiçbir ayet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler.

En`am 5 (Mealleri Karşılaştır): Fe kad kezzebû bil hakkı lemma caehum, fe sevfe ye'tîhim enbaû ma kanûbihî yestehziûn(yestehziûne).
فَقَدْ كَذَّبُوا۟ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ ۖ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنۢبَٰٓؤُا۟ مَا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Nitekim hak (Kur'an) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir.

En`am 6 (Mealleri Karşılaştır): E lem yerev kem ehlekna min kablihim min karnin mekkennahum fîl ardı ma lem numekkin lekum ve erselnes semae aleyhim midraren ve cealnal enhare tecrî min tahtihim fe ehleknahum bi zunûbihim ve enşe'na min ba'dihim karnen aharîn(aharîne).
أَلَمْ يَرَوْا۟ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ مَّكَّنَّٰهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّن لَّكُمْ وَأَرْسَلْنَا ٱلسَّمَآءَ عَلَيْهِم مِّدْرَارًا وَجَعَلْنَا ٱلْأَنْهَٰرَ تَجْرِى مِن تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَٰهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَنشَأْنَا مِنۢ بَعْدِهِمْ قَرْنًا ءَاخَرِينَ

Onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.

En`am 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev nezzelna aleyke kitaben fî kırtasin fe le mesûhu bi eydîhim le kalelezîne keferû in haza illa sihrun mubîn(mubînun).
وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَٰبًا فِى قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ

(Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, "Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir" diyeceklerdi.

En`am 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve kalû lev la unzile aleyhi melek(melekun), ve lev enzelna meleken, le kudıyel emru summe la yunzarûn(yunzarûne).
وَقَالُوا۟ لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌ ۖ وَلَوْ أَنزَلْنَا مَلَكًا لَّقُضِىَ ٱلْأَمْرُ ثُمَّ لَا يُنظَرُونَ

Bir de dediler ki: "Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!" Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak edilirlerdi.)

En`am 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev cealnahu meleken le cealnahu raculen ve le lebesna aleyhim ma yelbisûn(yelbisûne).
وَلَوْ جَعَلْنَٰهُ مَلَكًا لَّجَعَلْنَٰهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِم مَّا يَلْبِسُونَ

Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk.

En`am 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe haka billezîne sehırû minhum ma kanû bihî yestehziûn(yestehziûne).
وَلَقَدِ ٱسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُوا۟ مِنْهُم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

(Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.

En`am 11 (Mealleri Karşılaştır): Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kane akıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ ٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ

De ki: "Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün."

En`am 12 (Mealleri Karşılaştır): Kul li men ma fîs semavati vel ard(ardı), kul lillah(lillahi), ketebe ala nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ila yevmil kıyameti la reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum la yu'minûn(yu'minûne).
قُل لِّمَن مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ قُل لِّلَّهِ ۚ كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ ٱلرَّحْمَةَ ۚ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

De ki: "Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?" "Allah'ındır" de. O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

En`am 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve lehu ma sekene fîl leyli ven nehar(nehari), ve huves semîul alîm(alîmu).
۞ وَلَهُۥ مَا سَكَنَ فِى ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ

Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

En`am 14 (Mealleri Karşılaştır): Kul e gayrallahi ettehızu veliyyen fatırıs semavati vel ardı ve huve yut'ımu ve la yut'am(yut'amu), kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve la tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
قُلْ أَغَيْرَ ٱللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ ۗ قُلْ إِنِّىٓ أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ

De ki: "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim." De ki: "Bana, (Allah'a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma (denildi)."

En`am 15 (Mealleri Karşılaştır): Kul innî ehafu in asaytu rabbî azabe yevmin azîm(azîmin).
قُلْ إِنِّىٓ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّى عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

De ki: "Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım."

En`am 16 (Mealleri Karşılaştır): Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımeh(rahımehu), ve zalikel fevzul mubîn(mubînu).
مَّن يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُۥ ۚ وَذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْمُبِينُ

(O günün azabı) kimden savuşturulursa, gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur.

En`am 17 (Mealleri Karşılaştır): Ve in yemseskellahu bi durrin fe la kaşife lehu illa huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve ala kulli şey'in kadîr(kadîrun).
وَإِن يَمْسَسْكَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُۥٓ إِلَّا هُوَ ۖ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Şayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O'ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

En`am 18 (Mealleri Karşılaştır): Ve huvel kahiru fevka ıbadih(ıbadihî), ve huvel hakîmul habîr(habîru).
وَهُوَ ٱلْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْخَبِيرُ

O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.

En`am 19 (Mealleri Karşılaştır): Kul eyyu şey'in ekberu şehadeh(şehadeten), kulillahu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hazal kur'anu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallahi aliheten uhra, kul la eşhed(eşhedu), kul innema huve ilahun vahidun ve innenî berîun mimma tuşrikûn(tuşrikûne).
قُلْ أَىُّ شَىْءٍ أَكْبَرُ شَهَٰدَةً ۖ قُلِ ٱللَّهُ ۖ شَهِيدٌۢ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ ۚ وَأُوحِىَ إِلَىَّ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانُ لِأُنذِرَكُم بِهِۦ وَمَنۢ بَلَغَ ۚ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ ٱللَّهِ ءَالِهَةً أُخْرَىٰ ۚ قُل لَّآ أَشْهَدُ ۚ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَٰحِدٌ وَإِنَّنِى بَرِىٓءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ

De ki: "Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur'an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik etmem." De ki: "O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım."

En`am 20 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne ateynahumul kitabe ya'rifûnehu kema ya'rifûne ebnaehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum la yu'minûn(yu'minûne).
ٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يَعْرِفُونَهُۥ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَآءَهُمُ ۘ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

En`am 21 (Mealleri Karşılaştır): Ve men azlemu mimmeniftera alallahi keziben ev kezzebe bi ayatih(ayatihî), innehu la yuflihuz zalimûn(zalimûne).
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِـَٔايَٰتِهِۦٓ ۗ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ

Kim Allah'a karşı yalan uydurandan, ya da O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.

En`am 22 (Mealleri Karşılaştır): Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekaukumullezîne kuntum tez'umûn(tez'umûne).
وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوٓا۟ أَيْنَ شُرَكَآؤُكُمُ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ

Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah'a ortak koşanlara, "Nerede, ilah olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?" diyeceğimiz günü hatırla.

En`am 23 (Mealleri Karşılaştır): Summe lem tekun fitnetuhum illa en kalû vallahi rabbina ma kunna muşrikîn(muşrikîne).
ثُمَّ لَمْ تَكُن فِتْنَتُهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ وَٱللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ

Sonunda onların manevraları, "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz (O'na) ortak koşanlar değildik" demelerinden başka bir şey olmayacaktır.

En`am 24 (Mealleri Karşılaştır): Unzur keyfe kezebû ala enfusihim ve dalle anhum, ma kanû yefterûn(yefterûne).
ٱنظُرْ كَيْفَ كَذَبُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ ۚ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ

Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi?

En`am 25 (Mealleri Karşılaştır): Ve minhum men yestemiu ileyk(ileyke), ve cealna ala kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî azanihim vakra(vakran), ve in yerev kulle ayetin la yu'minû biha, hatta iza cauke yucadilûneke yekûlullezîne keferû in haza illa esatîrul evvelîn(evvelîne).
وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ ۖ وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِن يَرَوْا۟ كُلَّ ءَايَةٍ لَّا يُؤْمِنُوا۟ بِهَا ۚ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوكَ يُجَٰدِلُونَكَ يَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ

İçlerinden, (Kur'an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkar edenler, "Bu (Kur'an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil" derler.

En`am 26 (Mealleri Karşılaştır): Ve hum yenhevne anhu ve yen'evne anh(anhu), ve in yuhlikûne illa enfusehumve ma yeş'urûn(yeş'urûne).
وَهُمْ يَنْهَوْنَ عَنْهُ وَيَنْـَٔوْنَ عَنْهُ ۖ وَإِن يُهْلِكُونَ إِلَّآ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

Onlar başkalarını ondan (Kur'an'dan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helak ediyorlar.

En`am 27 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev tera iz vukıfû alen nari fe kalû ya leytena nureddu ve la nukezzibe bi ayati rabbina ve nekûne minel mu'minîn(mu'minîne).
وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ وُقِفُوا۟ عَلَى ٱلنَّارِ فَقَالُوا۟ يَٰلَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ

Ateşin karşısında durdurulup da, "Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve mü'minlerden olsak" dedikleri vakit (hallerini) bir görsen!

En`am 28 (Mealleri Karşılaştır): Bel beda lehum ma kanû yuhfûne min kabl(kablu),ve lev ruddû le adû li ma nuhû anhuve innehum le kazibûn(kazibûne).
بَلْ بَدَا لَهُم مَّا كَانُوا۟ يُخْفُونَ مِن قَبْلُ ۖ وَلَوْ رُدُّوا۟ لَعَادُوا۟ لِمَا نُهُوا۟ عَنْهُ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ

Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi, elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.

En`am 29 (Mealleri Karşılaştır): Ve kalû in hiye illa hayatuned dunya ve ma nahnu bi meb'ûsîn(meb'ûsîne).
وَقَالُوٓا۟ إِنْ هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ

Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz."

En`am 30 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev tera iz vukıfû ala rabbihim, kale e leyse haza bil hakk(hakkı), kalû bela ve rabbina, kale fe zûkûl azabe bima kuntum tekfurûn(tekfurûne).
وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ وُقِفُوا۟ عَلَىٰ رَبِّهِمْ ۚ قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِٱلْحَقِّ ۚ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَرَبِّنَا ۚ قَالَ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ

Rab'lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?" Onlar, "Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah), "Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek.

En`am 31 (Mealleri Karşılaştır): Kad hasirellezîne kezzebû bi likaillah(likaillahi) hatta iza caethumus saatu bagteten kalû ya hasretena ala ma farratna fîha ve hum yahmilûne evzarehum ala zuhûrihim, e la sae ma yezirûn(yezirûne).
قَدْ خَسِرَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِلِقَآءِ ٱللَّهِ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَتْهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا۟ يَٰحَسْرَتَنَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْنَا فِيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ أَوْزَارَهُمْ عَلَىٰ ظُهُورِهِمْ ۚ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ

Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!

En`am 32 (Mealleri Karşılaştır): Ve mal hayatud dunya illa leibun ve lehv(lehvun), ve led darul ahiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe la ta'kılûn(ta'kılûne).
وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ ۖ وَلَلدَّارُ ٱلْءَاخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?

En`am 33 (Mealleri Karşılaştır): Kad na'lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum la yukezzibûneke ve lakinnez zalimînebi ayatillahi yechadûn(yechadûne).
قَدْ نَعْلَمُ إِنَّهُۥ لَيَحْزُنُكَ ٱلَّذِى يَقُولُونَ ۖ فَإِنَّهُمْ لَا يُكَذِّبُو

Muhabir: Yazar Silinmiş