FETİH SURESİ HAKKINDA BİLGİLER
Hicretten sonra gelen ayetler ve sûreler, başka bir yerde vahyedilse bile Medine'de gelmiş sayıldığı için Fetih sûresi de hicretin 6. yılında, Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra, bir gece Mekke yakınlarında, Cum'a sûresinden sonra, Maide'den önce nazil olduğu halde Medine'de gelen sûreler listesinde yerini almıştır. Güvenilir kaynaklarda bulunan şu rivayet, sûrenin inişiyle ilgili önemli bilgiler vermektedir: Hz. Peygamber bir seferinde (Müslim'deki bir rivayete göre Hudeybiye dönüşünde; "Cihad", 97) gece yürürken yanında bulunan Hz. Ömer kendisine bir soru yöneltir; üç kere tekrarladığı halde cevap alamayınca üzüntü ve endişe içinde yanından uzaklaşır. Kendisi hakkında bir ayet gelmesinden korkar. Biraz sonra ona Hz. Peygamber'in kendisini çağırdığı duyurulur. Yanına gelince Peygamber efendimiz Ömer'e, yeni geldiğini bildirdiği Fetih sûresinin ilk ayetlerini okur (Buharî, "Tefsîr", 48/1). Daha detaylı ve sahih olan rivayetlere göre bu olay, Hudeybiye seferinden dönerken değil, Hudeybiye'de savaşmak yerine, ilk bakışta müslümanların aleyhinde gibi gözüken şartlarla sulha karar verildiğinde meydana gelmiştir. Hz. Ömer oldukça heyecanlı ve sert bir üslûpla Peygamberimiz'e birkaç kere, "müslümanlar haklı, onlar haksız oldukları halde neden bu aşağılayıcı barışın yapıldığını" sormuş, "Ben Allah'ın elçisiyim, O, elçisini mahcup etmeyecektir" cümlesinden başka cevap alamamıştı. Bir müddet sonra Peygamber efendimiz Ömer'i çağırdı ve kendisine hem sulhun bir fetih olduğunu açıkladı hem de yeni gelmiş olan Fetih sûresinden bir miktar okudu (Buharî, "Tefsîr", 48/5; Müslim, "Cihad", 94). Buna göre Müslim'deki diğer rivayette geçen "Hudeybiye'den dönerken" kaydını, "barış yapmaya ve umre yapmadan dönmeye karar verilince" şeklinde anlamak, ravinin bunu kastettiğini söylemek gerekecektir.
Konusu
Ana konu Hudeybiye Antlaşması'nın değerlendirilmesi, niyetlendikleri umre ibadetini yapamadan döndükleri için büyük üzüntü ve hayal kırıklığı içinde olan müminlerin teselli edilmesi, bu harekat içinde ve sonrasında olup bitenlerin Allah nezdindeki değerinin açıklanmasıdır. Bu genel çerçeve içinde Hz. Peygamber ve ashabının Allah katındaki durum ve dereceleri, onları ibadetten meneden müşrikler ile yalnız bırakan münafıkların acı sonları hakkında önemli bilgiler verilmiş, bu barışı takip edecek olan fetihler müjdelenmiştir.
Fazileti
Fetih sûresinin değeri ve özelliği hakkında Hz. Peygamber şu açıklamayı yapmıştır: "Bu gece bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve güzel bir sûre gönderildi"; Peygamberimiz bunu söyledikten sonra Fetih sûresini okumuşlardır (Buharî, "Tefsîr", 48/1).
FETİH SURESİ OKUNUŞU ARAPÇA
1. İnna fetahna leke fethan mubîna(mubînen).
2. Li yagfira lekallahu ma tekaddeme min zenbike ve ma teahhara ve yutimme ni'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratan mustekîma(mustekîmen).
3. Ve yansurakallahu nasran azîza(azîzen).
4. Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu'minîne li yezdadû îmanen mea îmanihim, ve lillahi cunûdus semavati vel ard(ardı),ve kanallahu alîmen hakîma(hakîmen).
5. Li yudhilel mu'minîne vel mu'minati cennatin tecrî min tahtihal enharu halidîne fîha ve yukeffira anhum seyyiatihim, ve kane zalike indallahi fevzen azîma(azîmen).
6. Ve yuazzibel munafikîne vel munafikati vel muşrikîne vel muşrikatiz zannîne billahi zannes sev'i aleyhim dairatus sev'i, ve gadiballahu aleyhim ve leanehum ve eadde lehum cehennem(cehenneme),ve saet masîra(masîren).
7. Ve lillahi cunûdus semavati vel ard(ardı),ve kanallahu azîzen hakîma(hakîmen).
8. İnna erselnake şahiden ve mubeşşiran ve nezîra(nezîren).
9. Li tu'minû billahi ve resûlihî ve tuazzirûhu ve tuvakkırûhu, ve tusebbihûhu bukraten ve asîla(asîlen).
10. İnnellezîne yubayiûneke innema yubayiûnallah(yubayiûnallahe),yedullahi fevka eydîhim, fe men nekese fe innema yenkusu ala nefsihî, ve men evfa bi ma ahede aleyhullahe fe se yu'tîhi ecran azîma(azîmen).
11. Se yekûlu lekel muhallefûne minel a'rabi şegaletna emvaluna ve ehlûna festagfir lena, yekûlûne bi elsinetihim ma leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallahi şey'en in erade bikum darran ev erade bikum nef'a(nef'en),bel kanallahu bi ma ta'melûne habîra(habîran).
12. Bel zanentum en len yenkaliber resûlu vel mu'minûne ila ehlîhim ebeden ve zuyyine zalike fî kulûbikum ve zanentum zannes sev'i ve kuntum kavmen bûra(bûran).
13. Ve men lem yu'min billahi ve resûlihî fe inna a'tedna lil kafirîne saîra(saîran).
14. Ve lillahi mulkus semavati vel ard(ardı),yagfiru li men yeşau ve yuazzibu men yeşau, ve kanallahu gafûran rahîma(rahîmen).
15. Se yekûlul muhallefûne izantalaktum ila meganime li te'huzûha zerûna nettebi'kum, yurîdûne en yubeddilû kelamallah(kelamallahi),kul len tettebiûna kezalikum kalallahu min kablu, fe se yekûlûne bel tahsudûnena, bel kanû la yefkahûne illa kalîla(kalîlen).
16. Kul lil muhallefîne minel a'rabi se tud'avne ila kavmin ulî be'sin şedîdin tukatilûnehum ev yuslimûn(yuslimûne),fe in tutîû yu'tikumullahu ecran hasena(hasenen),ve in tetevellev kema tevelleytum min kablu yuazzibkum azaben elîma(elîmen).
17. Leyse alal a'ma haracun ve la alal a'raci haracun ve la alal marîdı haracun, ve men yutııllahe ve resûlehu yudhılhu cennatin tecrî min tahtihal enharu, ve men yetevelle yuazzibhu azaben elîma(elîmen).
18. Lekad radiyallahu anil mu'minîne iz yubayiûneke tahteş şecerati fe alime ma fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esabehum fethan karîba(karîben).
19. Ve meganime kesîraten ye'huzûneha, ve kanallahu azîzen hakîma(hakîmen).
20. Vaadekumullahu meganime kesîraten te'huzûneha fe accele lekum hazihî ve keffe eydiyen nasi ankum, ve li tekûne ayeten lil mu'minîne ve yehdiyekum sıratan mustakîma(mustakîmen).
21. Ve uhra lem takdirû aleyha kad ehatallahu biha, ve kanallahu ala kulli şey'in kadîra(kadîran).
22. Ve lev katelekumullezîne keferû le vellevûl edbara summe la yecidûne velîyyen ve la nasîra( nasîran).
23. Sunnetallahilletî kad halet min kablu, ve len tecide li sunnetillahi tebdîla(tebdîlen).
24. Ve huvellezî keffe eydiyehum ankum ve eydiyekum anhum bi batni mekkete min ba'di en azferakum aleyhim ve kanallahu bi ma ta'melûne basîra(basîran).
25. Humullezîne keferû ve saddûkum anil mescidil harami vel hedye ma'kûfen en yebluga mahıllehu, ve lev la ricalun mu'minûne ve nisaun mu'minatun lem ta'lemûhum en tetaûhum fe tusîbekum minhum maarratun bi gayri ilmin, li yudhılallahu fî rahmetihî men yeşau, lev tezeyyelû le azzebnallezîne keferû minhum azaben elîma(elîmen).
26. İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel cahiliyyeti fe enzelallahu sekînetehu ala resûlihî ve alel mu'minîne ve elzemehum kelimetet takva ve kanû e hakka biha ve ehleha ve kanallahu bi kulli şey'in alîma(alîmen).
27. Lekad sadakallahu resûlehur ru'ya bil hakkı, le tedhulunnel mescidel harame inşaallahu aminîne muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne la tehafûn(tehafûne),fe alime ma lem ta'lemû fe ceale min dûni zalike fethan karîba(karîben).
28. Huvellezî ersele resûlehu bil huda ve dînil hakkı li yuzhirahu alad dîni kullihî, ve kefa billahi şehîda(şehîden).
29. Muhammedun resûlullah(resûlullahi),vellezîne meahû eşiddau alal kuffari ruhamau beynehum terahum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallahi ve rıdvanen sîmahum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi),zalike meseluhum fît tevrat(tevrati),ve meseluhum fîl incîl(incîli),ke zer'in ahrace şat'ehu fe azerehu festagleza festeva ala sûkıhî yu'cibuz zurraa, li yagîza bihimul kuffar(kuffara),vaadallahullezîne amenû ve amilûs salihati minhum magfiraten ve ecren azîma(azîmen).
FETİH SURESİ MEALİ
1 - Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.
2 - Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir.
3 - Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder.
4 - İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.
5 - Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
6 - Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
7 - Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
8 - Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
9 - Ki, Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz.
10 - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir.
11 - yakında a'rabilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
12 - Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
13 - Kim Allah'a ve Rasulüne iman etmezse şüphesiz biz, kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
14 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.
15 - Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: "Bırakın biz de arkanıza düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size: "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
16 - A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
17 - Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla beraber kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
18 - Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükafatlandırmıştır.
19 - Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükafatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
20 - Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin.
21 - Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kadirdir.
22 - Eğer kafirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
23 - Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
24 - O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
25 - Onlar inkar eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle, mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkar edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
26 - O zaman inkar edenler, kalplerine taassubu, cahiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
27 - Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.
28 - Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.
29 - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kafirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.





