Yol anlamına gelen sünnet Peygamber Efendimizin söz ve davranış ve takriridir. Sünnetler hadis kaynaklıdır. Sahih olan hadisler olduğu gibi sahih olmayan hadislerde bulunuyor. Bunların ayrımını yapabilmek adına sizin için bu konuyu ele aldık. Bu yazımızda güzel koku sürmenin sünnet olup olmadığını araştırdık. Peki güzel koku sürmek sünnet mi? Detaylar haberimizde...

Güzel koku sürmek Peygamberimiz (sav), "Her yedi günde bir gusül edip, başını ve bedenini yıkamak ve esansı varsa ondan sürünmesi her Müslüman üzerinde Allah'ın bir hakkıdır" buyurdu.

Resûlullah Efendimizin (asm) hoş ve güzel koku sürünmeleri ile, bu husustaki tavsiyeleri ve kendilerinin tabîî kokuları hakkında kısaca açıklama yapmak gerekiyor.

Tirmizî, bu konu ile ilgili olarak altı vesika kaydetmiştir. Diğer bir kısım temel kaynaklarda ise, konuyu açıklayıcı ve tamamlayıcı mahiyetteki vesikalara da yer verilmiştir.

"Güzel koku sürünme" diye tercüme edebileceğimiz kelime "ta'attur" dur (l). Kelimenin kökü olan " 'ıtr" ise, hoş ve güzel koku (parfüm) demektir. Bunun içine, güzel kokulu her şey girmektedir. Nitekim dilimizde, bu işin ticaretinin yapıldığı yere ıtriyat mağazası (parfumerie) denir.

Fahr-i Kainat Efendimiz (asm) yaradılıştan temizdi. O, hiç bir koku kullanmadıkları halde de mis gibiydi. Ne var ki, Cenab-ı Zülcelal'in kendilerine lütfetmiş oldukları Hak vergisi (dad-ı Hüda) üstünlüklerini hiç belli etmezler ve daima, sıfatsız sıradan bir insanın yapması gereken davranışları sergilerlerdi. İşte, hoş ve güzel koku sürünmeleri de, İnsanlara örnek teşkil edecek davranışları tütündendir.

Hz. Âişe (r.anha) validemiz, Resûlullah Efendimizin (asm) giyim kuşamı ve kılık kıyafeti ile birinci derecede ilgilenen güzide hanımlarındandı. Kendisi, hayatının her safhasında Resûlullah Efendimizi (asm), "bulabildiği en güzel kokular" sürerek giydirirdi. Nitekim O, Veda Haccı'nda da, zerîre adı verilen koku sürerek Hazreti Peygamber (asm)'in ihramını bizzat kendi eliyle giydirdiğini söyler (2).

Peygamber Efendimiz (asm), günlük hayatında, yanında "sükke" tabir edilen bir koku (kutusu) bulundurur ve gerektikçe ondan sürünürdü (3). Özellikle yolculuklarında birlikte götürülmesi mûtad olan eşyaları arasında bir de "koku şişesi" (karûrefüd-dühn) yer almaktadır (4).

Bütün bu ve benzeri vesikalar, Hazreti Peygamber (asm)'in yaşayış tarzı içerisinde güzel kokunun ayrı bir yeri olduğunu göstermektedir.

Resûlullah Efendimizin (asm), ne zaman geleceği önceden bilinmeyen; ancak her an ve her yerde gelme durumu olan manevî misafirleri vardı. Bilhassa vahiy meleği Cebrail Aleyhisselam bunların başında geliyordu. Meleklerin, güzel kokudan ve tertipli giyim - kuşamdan hoşlandıkları ifade edilir.

Öte yandan Hazreti Peygamber (asm)'in; dış devlet temsilcilerinden kabile reislerine, devlet işlerine bakan sorumlu şahsiyetlerden tamamen görgüsüz bedevilere varıncaya kadar, her Allah'ın günü görüşüp temas kurduğu sayısız misafirleri oluyordu. İşte bütün bunlara karşı, giyim - kuşamındaki tertip düzenini her an muhafaza ederlerdi.

Peygamber Efendimizin (asm) bu değişmez davranışlarından ilham almış olmalılar ki, İslam büyüklerinden pek çoğu: "İnsana yakışan, kendi gönlünce yemek; fakat halkın hoşuna gidecek şekilde giyinmektir!.." demişlerdir (5)

Hazreti Peygamber (asm)'in güzel koku ile ilgili davranışlarından biri de, O nun, ikram edilen kokuyu reddetmemesi idi (6). Bu tutumunda, güzel kokuyu sevmelerinin yanında, ikram eden kimsenin durumunu göz önünde bulunduruşunun da rolü vardı. Hadîs metinleri arasında, bu tutumunun gerekçesi de belirtilmiştir:

"Zîra koku, külfetsiz bir ikramdır!."(7)

Nitekim bir başka münasebetle:

"Üç şey vardır ki, hiç reddedilmez: Yastık, güzel koku ve süt!."(8)

buyurmaları da aynı hikmeti taşımaktadır.

Verilen hediyeyi ve yapılan ikramı küçümsememek; bilakis en basit ikramları bile umulmadık bir takdirle karşılamak, Peygamber Efendimiz (asm) için, değişmeyen ve ihmal edilmemesi gereken bir nezaket kuralı idi. Yukarıda sayılanlar birer semboldür. Yoksa, koku reddedilmez de, başkaları reddedilebilir, demek değildir. Seçme imkanı olmayan ikramlar kesinlikle reddedilmemeli, ikram sahibi müşkül durumda bırakılmamalıdır.

Dilimizde, "çam sakızı, çoban armağanı" şeklinde ifadesini bulan tabir de aynı inceliği anlatmaktadır: Çoban, çam sakızı getirir; bu sakız reddedilmez, küçümsenmez. O, büyük bir hüsn-i kabulle alınır; karşılığında da, herkesin kendi şanına yakışır şekilde ağırlanır.

Peygamber Efendimizin (asm), içinde "güzel koku" ifadesi de yer alan bir hadîsi vardır. Üç ayrı noktanın bir ifade bütünlüğü içinde dile getirildiği bu hadîs, esasen İslam kültürüne aşina olan çevrelerce bilinmektedir. Buyuruyorlar ki:

"Dünyada bana, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da, gözümün nuru kılındı."(9).

İslamî kaynaklarda, Hazreti Peygamber (asm)'in kendi tabîî kokuları hakkında da oldukça fazla bilgi yer almaktadır. Özellikle Kadı 'Iyaz, bunları büyük ölçüde bir yerde toplamış bulunmaktadır (10). Resûlullah Efendimizin (asm) bu yönü Şemail'i doğrudan doğruya ilgilendirmemesine rağmen, biz, konu bütünlüğünü sağlamaya yardımı dokunacağı düşüncesiyle, bir kısım vesikalara yer vermeyi uygun bulduk:

Peygamber Efendimiz (asm) sokağa çıktıkları zaman, kokularının o kendine has güzelliği ile çevredeki insanlar tarafından hemen farkedilirdi. Bu durumu, Enes b. Malik (r.a) şöyle ifade etmektedir:

"Resûlullah Efendimiz Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk gibi kokusu hemen sezildiğinden, halk, o yoldan Hazreti Peygamber (asm)'in geçtiğini söylerdi. Bizler, Peygamber Efendimizin (asm) gelişini, kokusunun güzelliğinden anlardık." (11).

Hazreti Peygamber (asm), yaradılıştan temiz olduğu gibi, vücutlarından çıkan fazlalıklarda da, diğer insanlarda olduğu gibi kokuşma yoktu. Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerîf'teki "Terlese, güller olurdu terleri"ifadesi, ashabdan pek çoğu tarafından dile getirilmiştir. Nitekim, Peygamber Efendimizin (asm) terlerini, fırsat buldukça bir cam şişede toplayan sahabî hanımların isimleri bize kadar ulaşmıştır (12).

Öte yandan, Fahr-i Kainat Efendimizin (asm) başını sıvazladığı, yüzünü okşadığı çocukların, üzerlerine sinen o eşsiz kokudan dolayı çevrelerince hemen farkedildikleri gibi, bu neviden şanslıların, bir ömür boyu o kokularını muhafaza ettikleri de kaydedilmiştir. Öyle ki, ashab arasında, ileri yaşlarına rağmen hala dinçliklerini, tazeliklerini ve teravetlerini koruyan kimselerin, bu hallerini, Resûlullah Efendimize (asm) borçlu olduklarını ifade edişleri dikkati çekmektedir.(13)

Konuyla İlgili Rivayetler:

1) Enes b. Malik (r.a) anlatıyor: "Peygamber Efendimizin sükke tabir edilen bir koku (kutu)'su vardı. İcap ettikçe ondan sürünürlerdi."(14)

2) Sümame b. Abdullah (l5) naklediyor: Enes b. Malik (r.a) Hazretleri, kendisine ikram edilen kokuyu kat'iyyen reddetmez ve: "Resûlultah Efendimiz, kendilerine takdim edilen kokuyu hiç reddetmezlerdi." derdi.

3) Abdullah b. Ömer (r.a) anlatıyor: Peygamber Efendimiz: "Üç çeşit ikram vardır ki, hiç reddedilmez: Biri yastık, diğeri koku, öbürü de süt."buyurmuşlardır.

4) Ebû Hüreyre (r.a) naklediyor: Hazreti Peygamber: "Erkeklerin süründüğü kokular, kokusu duyulan ve rengi gözükmeyen türden; kadınların kullandıkları kokular ise, kokusu duyulmayan ve rengi gözüken cinsten olmalıdır." buyurmuşlardır.

5) Bu hadîs-i şerifin metni, yine Ebû Hüreyre'den olmak üzere, değişik bir sened ile başka bir yoldan da rivayet edilmiştir.

6) Ebû Osman en-Nehdî (16) rivayet ediyor : Resûlullah Efendimiz: "Herhangi birinize Reyhan (fesleğen) verilirse almamazlık etmesin. Zîra o, cennetten çıkmıştır." buyurmuşlardır. (17)

Koku sürmek ve koku ikram etmek sünnet olmakla beraber, bunun nasıl yapıldığına dair detaylı bir açıklama bulamadık.

Muhabir: Yazar Silinmiş