Meşal, İstanbul'da düzenlenen 'Ahdü'l-Kuds: Tasfiye ve Soykırıma Karşı Ümmetin İradesinin Yenilenmesi' adlı konferansta konuştu.
Gazze'nin yönetimine yönelik dış müdahale girişimlerini reddetiklerini vurgulayan Meşal, 'Filistinliler kendi kendini yönetir. Gazze üzerinde hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz.' dedi.
İsrail'in bölgeyi kendi ajandasına göre şekillendirmeye çalıştığını belirten Meşal, bunun 'gerçek bir tehdit' olduğunu belirterek, 'Artık ümmetin Kudüs'ü özgürleştirme ve Müslüman ve Hristiyan kutsal değerleri geri kazanma kararı almasının zamanı geldi' ifadesini kullandı.
Meşal, Filistin direnişinin korunmasının ve Batı Şeria'nın Yahudileştirme, yerleşim ve zorla göç ettirme politikalarından kurtarılmasının zorunlu olduğunun altını çizerek, Filistin halkının yanında durulması gerektiğini dile getirdi.
İsrail'in hiçbir zaman bölge için dost ya da güvenilir bir ortak olmayacağını vurgulayan Meşal, Washington ve Tel Aviv'in Gazze'nin geleceğine dair planlarına da tepki gösterdi.
Son günlerde İsrail basınında yer alan, ABD'nin kısa süre içinde Gazze'yi 'geçici' olarak yönetecek bir komite kurmayı planladığı yönündeki haberlere değinen Meşal, bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Ateşkese rağmen süren ağır abluka ve insani felaket konusunda da konuşan Meşal, 'Gazze'de soykırımın en kanlı sahneleri durmuş olabilir ancak açlık, abluka, sınırların kapatılması, yardımların engellenmesi ve halkın cezalandırılması halen devam ediyor' dedi.
Meşal, uluslararası toplumun İsrail ve liderlerini yargı önüne çıkarmak için çaba göstermesi gerektiğini belirterek, 'Bu yapıyı soykırım suçlusu bir oluşum olarak görmeli ve ona göre muamele etmeliyiz.' ifadelerini kullandı.
Hamas'ın yurt dışı sorumlusu Meşal, İsrail hapishanelerindeki 9 bini aşkın Filistinli esirin serbest bırakılması için daha fazla uluslararası baskı çağrısında bulundu.
Gazze'deki resmi kaynaklara göre, İsrail'in ateşkesi ihlal eden saldırılarında 360'dan fazla Filistinli hayatını kaybederken yüzlercesi yaralandı.
İsrail'in 8 Ekim 2023'te başlattığı saldırılar iki yıl boyunca devam etmiş ve çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 70 binden fazla Filistinlinin ölümüne, 171 binden fazlasının ise yaralanmasına yol açmıştı.


