0

Rusya'yı hep sevdim. Benim için Rusya; Dostoyevski'dir, Puskin'dir, Gogol'dur. Bana Rusya mı, ABD mi veya Avrupa mı diye sorsalar, tereddütsüz, Rusya derim. Çünkü Rusya; Prens Mişkin'dir, Alyoşa'dır, Raskolnikov'dur, Karamazov Kardeşler'dir. Çıkarıp atmak istediğim ve fakat bir türlü atamadığım miğfer gibi... Hep, içimde bir yerlerde... Vazgeçemediğim, ardıma bakmadan yürüyemediğim karanlık ve gizemli bir siluet.

Kapitalist dünya, her ne kadar baştan çıkarıcı olsa da, ruhuma hitap etmiyor, etmedi, galiba etmeyecek de. Daha çok sömürüyü, vahşeti, kara kıtanın insanlarını çağrıştırdı bana kapitalizm… Köle olmak zorunda bırakılan insanları… Bunlar, tabii ki sübjektif duygular. Ancak Ben, Rusya'yı sevdim; ama hiç Rus olmadım.

Siyasetten Rusya ile yollarımız tarih boyunca hep kesişti; ama hiç örtüşmedi. Bazen iş birliği ettik, bazen birbirimizi boğazlamanın eşiğine geldik; ama el ve gönül birlikteliğimiz hiç olmadı. Bu ülke, demokratik dünyanın yanında yer almaya karar verdi. Ancak siyasetinin sarkacı bazen Washington'a bazen de Moskova'ya yakın oldu. Türkiye, durum ve şartlara göre, dış politikasını hep güncelledi. Ancak, şimdi yeni bir sorun ile karşı karşıyayız.

Çağımızın Deli Petro'su Putin, küresel dünyada ve bilhassa Ortadoğu'da nüfuzunu artırmak için yeni yollara başvuruyor. Türkiye'nin sınırını ihlal eden Rusya'nın uçağı düşürüldü. Angajman kuralları gereği, ulusal sınırlarını koruyan Türkiye'nin elbette bunu yapmaya hakkı vardı. Rusya veya herhangi bir devlet için kurallar esnetilemez.

Öncelikle hissimi paylaşayım; muhtemelen Putin, Türkiye'nin nabzını yokladı. Erdoğan ve Davutoğlu'nun sınırlarını kontrol etti. Unutmayalım ki, Ukrayna'nın bir kısmını ele geçirdi, dünya sessiz kaldı. Rusya, Kırım'ı işgal etti, küresel ağababaların gıkı çıkmadı. Şimdi, Esed üzerinden Ortadoğu'daki nüfuzunu artırmaya başladı. Pax Amerikana'nın sesi de gittikçe cılızlaşmaya başladı; Türkiye'nin haklı olduğunu ifade etmekle yetindi sadece.

Benim anlayamadığım, içimizdeki Rusların acınası hali… Bir kısmı Rus uçağının düşürülmesinde bir bit yeniği arıyor, bir diğeri Yunanistan örneğine sığınıyor. Eğe'de hemen her gün hava sahamızı işgal eden Yunanlılara angajman kuralları uygulanmıyormuş. Güler misiniz, Ağlar mısınız? İçimizdeki sömürgeci veya organik aydınlara bakacak olursak, Türkiye haksız; muz cumhuriyeti. Vurmaya ne gerek vardı, Rus uçağını… Bırakacaktık, sınırlarımızı delik deşik edecekti. Egemenlik, önemli miydi ki? Ancak bu onurlu ve basiretli halk, bu aydın görünümlü karikatürlere prim vermiyor? Muhakkak izlemişsinizdir; muhabir, Erzurumlu vatandaşa "Rusya gazı keserse ne olur" diye soruyor. Vatandaşın cevabı, organik aydınlara suratına inen bir tokat gibi; "Bundan 20 sene önce doğalgaz mı vardı, biz tezek yakarız, ya Ruslar ne yiyecek." Böyle bir halk olduğu müddetçe, içimizdeki Ruslar, ayrık otu gibi kalmaya devam edecek.