Mülk suresinin okunuşu nasıldır? Mülk suresinin meali nasıldır? Mülk suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Mülk suresi 30 ayeti kerimedir. Mülk suresinde Allah'ın yüceliğini ve üstün kudretini zikrederek başlayan sure, ölüm ve hayatın hikmetini bildirir. İşte Mülk suresinin okunuşu ve anlamı...
Mülk sûresi Mekke'de nazil olmuştur. 30 ayettir. İsmini, birinci ayette geçen اَلْمُلْكُ (mülk) kelimesinden alır. تَبَارَكَ (tebareke) kelimesiyle başladığı için, Tebareke Suresi diye de isimlendirilmiştir. Ayrıca sûre, kendisini okuyanları kabir azabından koruduğu yönündeki bir rivayetten hareketle اَلْوَاقِيَةُ (Vakiye: koruyucu), اَلْمُنْجِيَةُ (Münciye: kurtarıcı), اَلْمَانِعَةُ (Mani'a: engelelyici) ve اَلْمُجَادِلَةُ (Mücadile: savunucu) isimleriyle de anılır. Kur'an-ı Kerîm'in bu sûreyle başlayan 29. cüzü, "Tebareke cüzü" olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 67, nüzûl sırasına göre ise 77. sûredir.
Resûlullah (s.a.s.) Mülk sûresinin faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:
"Kur'an-ı Kerîm'de otuz ayetlik bir sûre vardır ki, okuyan kimseye şefaat eder ve onun günahı bağışlanır. Bu sûre Tebarekellezî bi-yedihi'l-mülk'tür." (Ebû Davûd, Ramazan 10; Tirmizî, Fezailü'l-Kur'an 9)
"Mülk sûresi kabir azabına karşı bir engel ve bir kurtarıcıdır, insanı kabir azabından kurtarır." (Tirmizî, Fezailü'l-Kur'an 9)
TEBAREKE SURESİNİN FAZİLETİ VE OKUMANIN FAYDALARI
Resûlullah (s.a.s.) Mülk sûresinin faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:
"Kur'an-ı Kerîm'de otuz ayetlik bir sûre vardır ki, okuyan kimseye şefaat eder ve onun günahı bağışlanır. Bu sûre Tebarekellezî bi-yedihi'l-mülk'tür." (Ebû Davûd, Ramazan 10; Tirmizî, Fezailü'l-Kur'an 9)
"Mülk sûresi kabir azabına karşı bir engel ve bir kurtarıcıdır, insanı kabir azabından kurtarır." (Tirmizî, Fezailü'l-Kur'an 9)
Peygamberimiz (s.a.s.), 32. sûre olan Secde sûresiyle beraber bu Mülk sûresini okumadan istirahata çekilmezdi. (Tirmizî, Fezailü'l-Kur'an 9)
TEBAREKE SURESİNİN NUZULÜ VE KONUSU NEDİR?
Mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci sûredir. Tûr sûresinden sonra, Hakka sûresinden önce Mekke'de nazil olmuştur.
Konusu, Allah Teala'nın yüceliğini ve üstün kudretini zikrederek başlayan sûre, ölüm ve hayatın hikmetini bildirir. Cenab-ı Hakk'ın kainatta tecellî eden kudret delillerine dikkat çekerek, O'nun insanları yeniden dirilteceğini, dolayısıyla inananların mükafat görüp, kafirlerin cezalandırılacağını haber verir.
MÜLK SURESİNİN (TEBAREKE) TEFSİRİ
1. Kainatın mutlak mülkiyeti ve hakimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O'nun her şeye gücü yeter.
Allah Teala, çok mübarektir. Yani nihayetsiz bir azamet ve kudret sahibidir. Sıfat ve fiilleri itibariyle herkesten üstündür. Tüm iyiliklerin ve bereketlerin kaynağıdır. Ezelî ve ebedî kemalata sahip tek zattır. Bütün kainatın hakimiyeti, saltanatı ve hükümdarlığı O'nun kudret elindedir. Dilediğini yüceltir, dilediğini zelil kılar. Dilediğini öldürür, dilediğini diriltir. Dilediğini zengin eder, dilediğini fakir kılar. Ölümü ve hayatı yaratan da O'dur. Yalnız bunları hikmetsiz ve boş yere değil, dünyada insanları imtihan etmek için takdir buyurmuştur. İmtihanın maksadı ise, ömrünü ve kendisine sunulan imkanları en doğru bir şekilde kullanarak en güzel amelleri kimin işleyebileceğini ortaya çıkarmaktır. İmtihanı yapan Allah Teala olduğuna göre, sorulan soruların mahiyetini ve bunlara verilecek cevapların doğruluğunu en iyi bilen de O'dur. O halde kulun bu imtihanda başarılı olabilmesi için, Allah katında neyin iyi neyin kötü, hangi amelin makbul hangi amelin merdut olduğunu bilmesi ve ona göre davranması gerekir. Ayrıca çıkan sonuca göre bir mükafat veya ceza olmasa, imtihanın bir anlamı kalmaz. Demek ki Cenab-ı Hak imtihanın müspet ya da menfi neticesine göre kullarına bir karşılık verecektir. O, bunu yapmaya muktedirdir; kimse O'nu yapacağı bir işten engelleme gücüne sahip değildir. Ancak henüz imtihan süresi bitmeden kötülükten vazgeçip tevbe edenler için de O, sonsuz bağışlayıcı bir Rabdir.
O sonsuz kudret ve sınırsız merhamet sahibi Rab ki:
2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti daima üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O'dur.
Allah Teala, çok mübarektir. Yani nihayetsiz bir azamet ve kudret sahibidir. Sıfat ve fiilleri itibariyle herkesten üstündür. Tüm iyiliklerin ve bereketlerin kaynağıdır. Ezelî ve ebedî kemalata sahip tek zattır. Bütün kainatın hakimiyeti, saltanatı ve hükümdarlığı O'nun kudret elindedir. Dilediğini yüceltir, dilediğini zelil kılar. Dilediğini öldürür, dilediğini diriltir. Dilediğini zengin eder, dilediğini fakir kılar. Ölümü ve hayatı yaratan da O'dur. Yalnız bunları hikmetsiz ve boş yere değil, dünyada insanları imtihan etmek için takdir buyurmuştur. İmtihanın maksadı ise, ömrünü ve kendisine sunulan imkanları en doğru bir şekilde kullanarak en güzel amelleri kimin işleyebileceğini ortaya çıkarmaktır. İmtihanı yapan Allah Teala olduğuna göre, sorulan soruların mahiyetini ve bunlara verilecek cevapların doğruluğunu en iyi bilen de O'dur. O halde kulun bu imtihanda başarılı olabilmesi için, Allah katında neyin iyi neyin kötü, hangi amelin makbul hangi amelin merdut olduğunu bilmesi ve ona göre davranması gerekir. Ayrıca çıkan sonuca göre bir mükafat veya ceza olmasa, imtihanın bir anlamı kalmaz. Demek ki Cenab-ı Hak imtihanın müspet ya da menfi neticesine göre kullarına bir karşılık verecektir. O, bunu yapmaya muktedirdir; kimse O'nu yapacağı bir işten engelleme gücüne sahip değildir. Ancak henüz imtihan süresi bitmeden kötülükten vazgeçip tevbe edenler için de O, sonsuz bağışlayıcı bir Rabdir.
O sonsuz kudret ve sınırsız merhamet sahibi Rab ki:
3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?
4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.
MÜLK SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ
Mülk 1 (Mealleri Karşılaştır): Tebarekellezî bi yedihil mulku ve huve ala kulli şey'in kadîr(kadîrun).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ تَبَٰرَكَ ٱلَّذِى بِيَدِهِ ٱلْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Mülk 2 (Mealleri Karşılaştır): Ellezî halakal mevte vel hayate li yebluvekum eyyukum ahsenu amela(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).
ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْمَوْتَ وَٱلْحَيَوٰةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفُورُ
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.
Mülk 3 (Mealleri Karşılaştır): Ellezî halaka seb´a semavatin tibaka(tibakan), ma tera fî halkır rahmani min tefavut(tefavutin), ferciıl basara hel tera min futûr(futûrin).
ٱلَّذِى خَلَقَ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ طِبَاقًا ۖ مَّا تَرَىٰ فِى خَلْقِ ٱلرَّحْمَٰنِ مِن تَفَٰوُتٍ ۖ فَٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍ
O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahman'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?
Mülk 4 (Mealleri Karşılaştır): Summerciıl basara kerreteyni yenkalib lieykel basaru hasien ve huve hasîr(hasîrun).
ثُمَّ ٱرْجِعِ ٱلْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ ٱلْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ
Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.
Mülk 5 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad zeyyennes semaed dunya bi mesabîha ve cealnaha rucûmen liş şeyatîni ve a'tedna lehum azabes saîr(saîri).
وَلَقَدْ زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَجَعَلْنَٰهَا رُجُومًا لِّلشَّيَٰطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ ٱلسَّعِيرِ
Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Mülk 6 (Mealleri Karşılaştır): Ve lillezîne keferû bi rabbihim azabu cehennem(cehenneme), ve bi'sel masîr(masîru).
وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası!
Mülk 7 (Mealleri Karşılaştır): İza ulkû fîha semiû leha şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).
إِذَآ أُلْقُوا۟ فِيهَا سَمِعُوا۟ لَهَا شَهِيقًا وَهِىَ تَفُورُ
Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.
Mülk 8 (Mealleri Karşılaştır): Tekadu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullema ulkıye fîha fevcun seelehum hazenetuha e lem ye'tikum nezîr(nezîrun).
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ ٱلْغَيْظِ ۖ كُلَّمَآ أُلْقِىَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
Mülk 9 (Mealleri Karşılaştır): Kalû bela kad caena nezîrun fe kezzebna ve kulna ma nezzelallahu min şey´in entum illa fî dalalin kebîr(kebîrin).
قَالُوا۟ بَلَىٰ قَدْ جَآءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ ٱللَّهُ مِن شَىْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍ كَبِيرٍ
Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve 'Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik."
Mülk 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve kalû lev kunna nesmeu ev na´kılu ma kunna fî ashabis saîr(saîri).
وَقَالُوا۟ لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِىٓ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Yine şöyle derler: "Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık."
Mülk 11 (Mealleri Karşılaştır): Fa'terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashabis saîr(saîri).
فَٱعْتَرَفُوا۟ بِذَنۢبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah'ın rahmetinden uzak olsun!
Mülk 12 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiretun ve ecrun kebîr(kebîrun).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ
Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.
Mülk 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve esirrû kavlekum evicherû bih(bihî), innehu alîmun bi zatis sudûr(sudûri).
وَأَسِرُّوا۟ قَوْلَكُمْ أَوِ ٱجْهَرُوا۟ بِهِۦٓ ۖ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.
Mülk 14 (Mealleri Karşılaştır): Ela ya'lemu men halak(halaka), ve huvel latîful habîr(habîru).
أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلْخَبِيرُ
Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Mülk 15 (Mealleri Karşılaştır): Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menakibiha ve kulû min rızkıh(rızkıhî), ve ileyhin nuşûr(nuşûru).
هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ ذَلُولًا فَٱمْشُوا۟ فِى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا۟ مِن رِّزْقِهِۦ ۖ وَإِلَيْهِ ٱلنُّشُورُ
O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır.
Mülk 16 (Mealleri Karşılaştır): E emintum men fîs semai en yahsife bikumul arda fe iza hiye temûr(temûru).
ءَأَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ ٱلْأَرْضَ فَإِذَا هِىَ تَمُورُ
Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor.
Mülk 17 (Mealleri Karşılaştır): Em emintum men fîs semai en yursile aleykum hasıba(hasiben) fe se ta'lemûne keyfe nezîr(nezîri).
أَمْ أَمِنتُم مَّن فِى ٱلسَّمَآءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ
Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz!
Mülk 18 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kane nekîr(nekîri).
وَلَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!?
Mülk 19 (Mealleri Karşılaştır): E ve lem yerev ilet tayri fevkahum saffatin ve yakbıdn(yakbıdne), ma yumsikuhunne iller rahman(rahmanu), innehu bi kulli şey'in basîr(basîrun).
أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٰٓفَّٰتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا ٱلرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَىْءٍۭ بَصِيرٌ
Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahman tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.
Mülk 20 (Mealleri Karşılaştır): Emmen hazellezî huve cundun lekum yensurukum min dûnir rahman(rahmani), inil kafirûne illa fî gurûr(gurûrın).
أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ ٱلْكَٰفِرُونَ إِلَّا فِى غُرُورٍ
Yahut Rahman'dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkarcılar ancak bir aldanış içindedirler.
Mülk 21 (Mealleri Karşılaştır): Emmen hazellezî yerzukukum in emseke rızkah(rızkahu), bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).
أَمَّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُۥ ۚ بَل لَّجُّوا۟ فِى عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.
Mülk 22 (Mealleri Karşılaştır): E fe men yemşî mukibben ala vechihî ehda emmen yemşî seviyyen ala sıratın mustekîm(mustekîmin).
أَفَمَن يَمْشِى مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِۦٓ أَهْدَىٰٓ أَمَّن يَمْشِى سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi?
Mülk 23 (Mealleri Karşılaştır): Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem'a vel ebsare vel ef'ideh(ef'idete), kalîlen ma teşkurûn(teşkurûne).
قُلْ هُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ ۖ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
De ki: "O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!"
Mülk 24 (Mealleri Karşılaştır): Kul huvellezî zereekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
قُلْ هُوَ ٱلَّذِى ذَرَأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
De ki: "O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak O'nun huzurunda toplanacaksınız."
Mülk 25 (Mealleri Karşılaştır): Ve yekûlûne meta hazel va'du in kuntum sadikîn(sadikîne).
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
"Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
Mülk 26 (Mealleri Karşılaştır): Kul innemel ilmu indallahi ve innema ene nezîrun mubîn(mubînun).
قُلْ إِنَّمَا ٱلْعِلْمُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
De ki: "O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım."
Mülk 27 (Mealleri Karşılaştır): Fe lemma reevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hazellezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيٓـَٔتْ وُجُوهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَقِيلَ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَدَّعُونَ
Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, "İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir" denir.
Mülk 28 (Mealleri Karşılaştır): Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men maıye ev rahımena fe men yucîrul kafirîne min azabin elîm(elîmin).
قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِىَ ٱللَّهُ وَمَن مَّعِىَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ ٱلْكَٰفِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
De ki: "Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helak etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?"
Mülk 29 (Mealleri Karşılaştır): Kul huver rahmanu amenna bihî ve aleyhi tevekkelna, fe se ta'lemûne men huve fî dalalin mubîn(mubînin).
قُلْ هُوَ ٱلرَّحْمَٰنُ ءَامَنَّا بِهِۦ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ
De ki: "O, Rahman'dır. O'na iman ettik, yalnızca O'na tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!"
Mülk 30 (Mealleri Karşılaştır): Kul e re'eytum in asbaha maukum gavren fe men ye'tîkum bi maîn maîn(maînin).
قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَآؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَآءٍ مَّعِينٍۭ
De ki: "Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?"





