0

Türkiye, siyaset mühendisliğinin yoğun olarak yaşandığı bir ülke… Kasetler, tapeler, cinsel içerikli görüntülerle siyasete yön verilmeye çalışılır, bu ülkede. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin A takımı siyasetten tasfiye edildi. CHP Lideri Deniz Baykal, genel başkanlıktan istifa etti. CHP'nin Genel Başkanlık koltuğu, Kemal Kılıçdaroğlu'na emanet edildi. Bazı dini liderler, pornografik görüntülerle itibarsızlaştırıldı. Siyasetin yanında spora da yön verilmeye çalışıldı. Tüm bu olanlar ve yapılanlar, siyaset mühendisliğinin berrak örnekleri. Ya da milletin siyasi tercihlerine karşı çekilmiş derin operasyonlar...

Son olarak, AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir mühendisliğe girişildi. Tapelerle, montajlanmış ses ve görüntü kayıtlarıyla AK Parti ve Erdoğan tasfiye edilmeye çalışıldı. Başbakan Erdoğan'ın ustaca hamleleri ve milletin basireti sayesinde bu hamle bertaraf edildi.

Aslında, bu topraklarda uygulanmaya çalışılan siyasi mühendislik projelerinin hiç biri tutmadı. Ancak politik mühendislik uğraşısı bir türlü bitmedi. İşte, bu bağlamda sorulması gereken soru, neden siyaset mühendisliğinin bir türlü bitmediğidir. Mühendislik, siyasetin doğasına zıttır, politikayı dışlayan bir eylemdir. Siyaset mühendisliği, halka güvenmeyen, halkı dışlayan, halka rağmen toplumun kaderine hükmetmeye çalışan seçkinlerin, bitmeyen enerjileridir. Kısacası, bu topraklarda siyaset mühendisliğinin bu denli tercih edilmesinin nedeni, halka yeterince güvenilmemesidir.

Tüm bu "siyaset mühendisliği güzellemeleri"ni şundan dolayı yazıyorum; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis'te BDP'lilerle el sıkışırken yumruklu saldırıya uğradı. Bu saldırı, yeni bir siyaset mühendisliği projesidir. Amaç, seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu'nu itibarsızlaştırmak ve CHP'nin başından uzaklaştırmaktır.

Sayın Kılıçdaroğlu, Geçmiş Olsun!

Meşhur bir sözdür; "kılıçla gelen kılıçla gider."

Mühendislik sonucunda gelen, yine bir mühendislikle gider. Değişim ve yenilenme sloganıyla CHP'nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu, bir mühendislik olayı, hatta başarısıdır. Adı sanı pek duyulmamış sıradan bir milletvekilinin Gandi'ye, kurtarıcıya dönüştürülmesi ve yeni CHP'nin lideri yapılması…

Muhafazakar sağ siyaset karşısında siyaset üretemeyen Deniz Baykal'ın pornografik görüntülerle tasfiye edilerek yerine geçen Kılıçdaroğlu da alternatif bir politika ortaya koyamadı. Ve sonuçta "genel seçim görünümlü yerel seçim"de kayda değer bir başarı gösteremedi.

Kılıçdaroğlu'nun sıklıkla söylediği, "CHP'nin yavaş yavaş ve emin adımlarla iktidara yürüdüğü" söylemi gerçeği ifade etmekten uzak bir değerlendirme. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu CHP, muhalefet olmaktan uzak bir görüntü sergiliyor. Peki, yapılması gereken nedir? Kılıçdaroğlu, ne yapmalı?

Kılıçdaroğlu'nun başarısı, öncelikle, 'biz nerede hata yaptık' sorusunu sormaktan geçiyor. Sonuçları başarı görmek ya da göstermeye çalışmak, sadece, gerçeği birazcık öteler. O kadar. Oysa yapılması gereken bu mudur? Her fırsatta Cumhuriyeti kuran Atatürk'ün partisi olduğunu vurgulayan bir politik hareket, Atatürk gibi vizyoner ve cesur bir siyaset üretemediği müddetçe iktidarın alternatifi olamayacaktır. Yapılması gereken; sahici dille, gerçekçi ve uzun soluklu bir siyasi proje ile seçmenin karşısına çıkmaktır.