Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Kasım 2022

2'nci nükleer santrali İsveç yapsın

Türkiye’nin ve tüm dünyanın ortaklaştığı konulardan biri resesyon bir diğeri ise enerji krizi...

"Enerji Krizi Türkiye’yi teğet geçti!" diyebiliriz.

Çünkü, ödemeler ertelendi ve halihazırda Avrupa’nın neredeyse yarı fiyatına kullanılan enerji ile avantajlı bir durumda olduğumuz ortada...

Lakin 2019’da 7 milyar dolar fatura çıkan doğal gazda o eşik çoktan 30 milyar doları aştı bile...

Çözüm ise Akkuyu’daki gibi nükleer atılımda saklı.

Avrupa’nın da çıktığı bu sonuç, yakın zamanda tüm dünyanın ortak değeri olmak üzere...

Mısır’da başlayan COP27’nin ana konusu 30 yıldır mücadele gösteren iklim aktivistlerinin merkezine aldığı meseleler olacak.

"Kirleten öder" uygulamasını tarihsel perspektife yaymayı kabul etmeyen gelişmiş ülkelerin COP27’de geri adım atmaya başladığı haberleri iyiden iyiye geliyor.

Sanırım İklim aktivistleri ile nükleer enerji konusunda bir uzlaşma zemini sağlanarak tam bir kazan kazan politikası çıkarılacak.

Zira dünyanın artan dijitalleşme ile gelen yükselen elektrikleşme oranlarının yanında ardı ardına yeni keşiflerle tarihe karışan mesleklerin sayısındaki artışta önemli payı olan otonom üretim sistemlerindeki yayılmayı düşününce, makinelerin enerji açlığı çektiği bir dünyaya hızla gittiğimiz açıkça görülüyor.

Her şey Matrix(!) olmak üzere sizin anlayacağınız.

Milenyumun başında ortaya çıkan bu metaforun makineleşmenin muazzam hızına yaptığı atıfı kimse hafife almamalı...

TOGG’un fabrikasını açtık.

Bu süreçte ise TESLA çoktan otonom sürüş özellikli araçları piyasaya sürmüştü.

Geriye sadece bu araçların yakıtlarını sağlamak kaldı.

Her yere doğal gaz ile çalışan termik santral kuracak hâlimiz olmadığına göre tüm dünyanın tek çözümü bizim için de kaçınılmaz olacak!..

Çok hızlı bir şekilde nükleer santrallerimizin sayısını artırmalıyız.

Sinop ve Trakya’da kurulacak birer santral ile 2035 yılına kadar enerji üretimimizin kabaca yüzde 30’unu nükleer enerjiden karşılamazsak; ya Karadeniz’de yeni bir keşif olması için “gaz duasına” çıkacağız ya da Rusya ile ilişkilerimizi artırarak ilerleteceğiz.

Nükleer enerji konusunda teknoloji transferine niyetli olan tek devletin Rusya olduğu düşünülünce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ile ikinci nükleer anlaşmayı yapması an meselesi olabilir.

Ama her şeye rağmen Güney Kore Başbakanı'na takılarak "Sana geleceğiz, seninle işimiz var." dediğini unutmamak gerekiyor.

Nükleer santrallere göre eskimiş bir teknolojiyi Türkiye’ye kuran Rusya’nın yaptığı şey menfaatini maksimize etmekse bu sektörü oluşturamamış olmak Türkiye’nin eksikliği...

Özel sektör çok önemli...

Bir an önce nükleer enerji üretiminde daha küçük ölçekli nükleer santral yapılmasına ön ayak olacak özel teşebbüslere teşvikler ve izinler verilmeli...

Devlet mekanizması ile yürütülecek bu sürecin politikadan uzaklaşması zor gibi görünüyor.

COP27 bu anlamda politikacıların sıkıştırdığı alanları çözecek politikalara imza atmayı sağlayacak gibi bir havada geçiyor.

Bir yandan da bambaşka bir gündem ve fırsat var.

İsveç Başbakanı’nın ziyarete geldiği bir süreçte NATO’ya üyelik Türkiye’nin rızasının alınmaya çalışıldığı vakitte denklemi değiştirmek Türkiye'nin önceliği olmalı.

Tamam askeri silahlar için yasaklar kaldırıldı.

Ama esas mesele her zaman için ekonomi oldu.

Hatta Türkiye gibi üretim üssü olan bir ülke için enerji olmazsa olmaz demek...

O zaman NATO şartı için nükleer bir güç olan İsveç ile bir anlaşma yapmak neden masaya getirilmesin?

Alan açmak ve yeni pazarlık sahaları oluşturmak Türkiye’nin kazanımlarını maksimize etmek için kaçınılmaz olmalı...

Amaç tam bağımsız, enerji ve üretim üssü Türkiye ise fırsatlar asla ama asla tepilmemeli...