Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Kasım 2022

Bombaların esas hedefi

İstiklâl Caddesi’ndeki hain terör saldırısının üzerinden 24 saat geçmeden teröristin yakalanması, dosta güven düşmana korku verse de kaybettiğimiz canların acısı tarif edilemez.

“Seçime şurada ne kaldı?” derken çıkan bu bombalama hadisesi adeta 2015 dönemini akıllara getiriyor.

"İktidarı yıpratmak mı?" desek, "Seçim öncesi kamuoyunu yönlendirmek mi?" desek bilemiyor insan...

Ama dış politika olarak birkaç sebep daha var aslında...

Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasıyla Rus tarafından gelen “Gas Üssü” desteği Türkiye’nin iyiden iyiye Avrupa’daki dağıtıcı pazarlardan biri olma rüyasını tekrar canlandırdı.

İsrail gazı ile İran ve Azerbaycan’dan 2030’a kadar gelecek gazlarla birlikte bir de 2035’e kadar Irak’tan da gaz gelme ihtimali, bölgeyi bambaşka bir iklime sokabilir.

Adı sayılan devletlerin nihai pazar olarak Avrupa’yı dillerine pelesenk etmesine rağmen artık esas pazarın Türkiye olmaya başladığı gerçeğini algılamak gerekiyor.

Türkiye bir üretim üssü olmak istiyor.

Hedefine önce Çin olmayı, ardından da Almanya’ya evirilmeyi koydu.

Geç kalmış bir hedef olsa da gelecek planları için üretim gücünü artırmak istemesinin gerekçesi anlaşılır aslında...

Rusya ve Çin ile Kafkaslar’da ve Orta Asya’da ayrı bir denge yürütürken güneydeki Arap devletlerle yükselen ilişkiyi tahkim etmenin yanında Balkanların ve Afrika’nın üretimine ön ayak olma Türkiye’nin esas hedefi olarak konumlanıyor.

Rusya’nın buna destek veren adımları sıklaştırmasına tepki göstermek isteyen YPG’nin saldırı için bir sebebi var.

Başka bir sebep de Yunanistan’ın olsa gerek...

Özbekistan’da Türk Devletleri Teşkilatı 9.Zirvesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin gözlemci üye olarak kabul edilmesi Rum tarafını epey bir telaşlandırdı.

Halihazırda Yunanistan’ın Lavrion kampı ile yürüttüğü PKK yanlısı politikayı ileri taşımak için adım atması çok da garip görünmez doğrusu...

Bir de tüm bunların ortasında iki haftadır süren bütçeye girdiği iddialarının odağındaki uyuşturucu parası yani kara para var.

İddialar sonrasında Sırp mafya babasının gözaltına alınması ve evinde yapılan kazılar sanki PKK’nın kontrol ettiği uyuşturucu trafiğine büyük bir darbe vurulduğu havası oluşturdu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun her ne kadar haftada 5 bin uyuşturucu taciri yakalandığı açıklaması Türkiye’deki dolaşımın korkutucu boyutlarda olduğunu gözler önüne serse de transit geçişe görünenden daha fazla zarar verilmiş olabilir.

PKK/YPG/PJAK’ın bu koridoru kontrol ettiği düşünülecek olursa YPG’nin böyle bir operasyonu düzenlemesi için yeterli sebep olabilir.

Operasyon, İstiklâl Caddesi’nde yapılarak aslında yabancılara büyük bir gözdağı verildiği algısını perçinlediği gibi yabancı misyon ve kiliselere yakın olmasının verdiği başka mesajlar da var.

Özellikle Beyoğlu’nun Rumlar tarafından çok önemli bir tarih barındırması yukarıda adını saydığım herkesi memnun eden bir eyleme imza atılmasını kolaylaştırmışa benziyor.

Endonezya’daki G20’de bu konuda muhataplarına sorular soracağını düşündüğüm Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı zamanda başka bir fırsatı da var.

YPG’nin terör örgütü olmadığını ve DEAŞ’a karşı vatan mücadelesi verdiğini iddia eden Amerikalıların ne kadar da yanıldığını tüm G20 ülkelerinin gözüne sokmak gerekiyor.

Sert ve yıpratıcı bir politika ile terör ve savaşın olduğu coğrafyalarda oluşan ekonomik kaybın herkese verdiği zarar anlatılırsa, aslında toplumun kaybı daha iyi anlaşılabilir.

Zira sadece bir yılda Rusya’nın saldırganlığı karşısında halkına yatırım yapmak yerine silah sanayisine para akıtan onlarca devletin varlığı bile refah dolu bir gelecekten ziyada vergi yüklü bir geleceği bizlere sunuyor.

Resesyon tehlikesinin geçmediği ABD’nin faiz artışını devam ettireceğini söylemek yerinde bir tahmin olacaksa da tüm ülkelerden ABD’ye doğru sıcak para kayışının giderek artacağını anlamak gerekiyor.

Dünyanın sürdürülebilir bir büyüme sağlaması için ucuz kredilere ulaşacağı bir adım atılmalı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Modeli ile büyüme merkezli bir politikaya öncelik verilmesi gerektiğini söylese de Türkiye’nin yakın geleceğinde stagflasyon ile birlikte gelecek acı reçete olacak.

Özel sektörün daralmaya başladığı kamu yatırımlarının ise açığı gidermek için daha fazla devreye girdiği kısır bir döngüye girmeden önce hem Dünya’yı hem de Türkiye’yi ikna etmek gerekiyor.

Bombaların patlamasının bir sebebi de küresel çetelerin Türkiye’nin fazla para ile gitmeye çalıştığı hacim genişlemesine tepki vermek olduğunu düşünenler de olabilir.

Masadaki seçeneklerin tümü bir denklemin gerçekleşme ihtimalini çağrıştırsa da esas gerçek dengesi olmayan bir ekonominin dağılacağıdır.

Enerji merkezi olma hedefinin ayağı yere bassa da Ar-Ge temelli büyümeyi merkeze alan bir ekonominin olmazsa olmaz olduğunu unutmamakta fayda var.

Ya keşfedeceksin ya da keşfedenlere tabi olacaksın.

İşte bütün mesele bu...