Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Nisan 2022

Debelenme siyaseti

Kıştan bahara geçilmesiyle birlikte yaşanan hava değişimleri toplumun da havasını değiştirdi.

Hava değişimlerinin getirdiği hastalıktan kırılan narin bedenleri saymazsak iki yıldır süren zorlu pandemi sürecinin gayrı resmi bir şekilde son bulduğu gerçeği halet-i ruhiyemize yansıdı.

Maskeyi, mesafeyi ayarlama zorunluluğunun getirdiği o otonom sosyalleşme hâlini hemencecik üzerimizden atasımız varmış ki el sıkışmaları bile çarçabuk normalleştirdik.

Yaşananlar gösteriyor ki insanlık ne çok mutluluğu ne de çok üzüntüyü kaldıramıyor.

Bıldırcın etinden bıkanların soğan araması gibi pandemikabusundan bıkanların evlerinden çıkarak baharı kucakladığı bir dünya karşıladı ruhları...

Pencerenin dışarısındaki hastalıksız ve yeşil yaşamı iki yıldır buzdolabında sakladığımız o insan olmanın getirdiği sosyal rekabet ile hemen karartma çabalarına giriverdik.

İçişlerinde sağlanan güçlü güvenlik ortamının getirdiği konfor alanı ile terör örgütlerinin bombalama yaptığı o acı günleri çok şükür ki çabucak unuttuk.

Unuttuk unutmasına da TÜGVA binasına yapılan bombalı saldırıyı görmezden gelecek kadar unutmuş olmamalıydık.

Çünkü aynı olay TÜGVA dışındaki herhangi bir yerde gerçekleşse toplumun dört bir yanında günlerce süren tepkileri konuşuyor olurduk.

İsimleri yıpranan kişi ve kurumların insani meseleler karşısında nasıl da kolayca unutulduğunu görmek gerekiyor.

Düne kadar "türban" denilerek aynı vurdum duymazlık üzerinden birçok insana ardı ardına zulüm gelmemiş miydi sanki!

İşte bu tepkisizlik tehlikeli bir dalganın işareti aslında...

Alametleri iyi okumak gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’nin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmaya baktığınız zaman HDP’nin adını zikrederek keskin çizgilerle terör yapılanması içinde bulunduğu mesajları vermesi bu zamana kadar ortaya koyduğu genel tutumun çok ötesinde...

Üstelik bir de gösterilen kısa videoda savunma sanayisine vurgu yapılması ve bir de İYİ Parti’den istifa ettikten sonra bir süre bağımsız milletvekili olduktan sonra AK Parti’ye katılarak kariyerini sürdürmek isteyen İsmail Ok’un katılım gerekçelerinde aynı dili kullanması tesadüf olmamalı.

Zaten hiçbir zaman hiçbir şey tesadüf değil.

Neden sonuç ilişkisi kuramayanların cevabıdır tesadüf...

Aynı;

Sosyolojik dokuyu anlayamayanların getirdiği teessüf gibi...

Neyse...

Siyaset, baharın gelişi gibi canlı olmak yerine görünen aksine daha durağan bir hâlde şu aralar...

Birçok gelişme olsa da o bilindik koltuk kavgasından başka bir şey şu ana kadar kara kutu ile evlerimize girmiş değil.

Sorunları aşacak çözüm önerilerini duyamayan vatandaşın markette yaşadığı gerçekliği görmezden gelme hâli siyasetçilerin ortak derdi olmuş sanki...

"Vatandaş bir ekmeğe muhtaç!" jargonu ile ülkenin süper gücünden gururlanan bir nitelikten başka bir kap yemeği vatandaşın ruh sofrasına koyan yok!

Yaşananlarda görüldüğü gibi; zor olanın, sorun olmadığı herkesin malumu!

İradeyi külliyenin tecellisine kadar beklemeye niyetlenen vatandaş, beşeriyetin getirdiği fatura, kapatma ve kandil gündemi ile meşgul edilmesinin biteceği günü sayıyor.

Partiler içindeki güç dengeleri önceki dönem siyasetinin normali olmuşken şimdi bir de yeni dönemin normali olarak ittifak içindeki denge arayışları tabloyu iyice içinden çıkılmaz hâle soktu.

Ayrılmak isteyen yapışık ikiz gibi; ayrı bedenlere sahip olmak isteyen ama günün sonunda aynı kaptan yemek yemezse öleceğini fark eden bir siyaset her akşam ekranlardan gelip geçiyor.

Görüşmeler, toplantılar ile siyasilerin getirmeye çalıştığı tüm havaya rağmen vatandaş sahadaki gerçekliğine çözüm arıyor.

Siyasetçilerin uygulanabilir planları devreye alması için hâlâ çok geç değil.

Zira bu yazdan sonra geri dönüşü mümkün olmayan; eylemden uzak, vaade dayalı bir seçim dönemine gireceğiz.

Güveni tesis etmek için sayılı 5 ay var.

Tik tok... Saat işliyor...