Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2426.00
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Şubat 2023

​Kader değil keder!

Aynı gün Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7,7 ve Elbistan'da 7,6 büyüklüğünde gerçekleşen depremler ne sürprizdi ne de saldırı...

Bazıları HAARP sistemi üzerinden Türkiye’ye saldırı yapıldığını söylerken bazıları da günler öncesinden büyükelçilerin Türkiye’de yaptığı güvenlik uyarılarının bu depremlerin olacağını önceden bildikleri düşüncesine dayandığını söylüyor.

Bazıları da ABD’nin yardım için uçak gemisini bölgeye göndermesini işgal fırsatını değerlendirme olarak görüyor.

NATO üslerinin bulunduğu, NATO tam bağımlı bir Türkiye’nin ABD uçak gemisi ile işgale mi ihtiyacı var Allah aşkına...

Yabancılar görüyor ama bizde hâlâ göremeyen çok kişi var.

Bu yaşanan öyle böyle bir afet değil.

Ne 17 Ağustos ne Van ne İzmir ne de başka bir deprem bu kadar büyük bir hasarı şu ana kadar Türkiye Cumhuriyetine vermedi.

Ortaya çıkan koordinasyonsuzluğun bir nedeni plansızlık ise önemli bir nedeni de afetin çok ama çok büyük olmasıdır.

Bu yaşadığımız afet 2004 yılında Endonezya'ya bağlı Açe'de 9,1 büyüklüğündeki deprem ve ardından oluşan tsunamide hayatını kaybeden 230 bin kişinin yaşadığı afete çok benziyor.

Açe’de haftalarca yaralar sarılamamış, devlet kendisine gelememişti.

Türkiye hem güçlü hem de yalnız değil.

Sadece Avrupa’dan gelen 1500 kişi ve 100 köpekten oluşan uzman ekiple birlikte dost ve kardeş ülkelerden gelenlerle dünyanın dört bir yanından gelen hatırı sayılır bir destek var.

Ekonomisi güçlü ama binaları zayıf ülkemizin en azından kötü gün dostları çok fazla...

Hatta Yunanistan bile gönderdiği ekiple birlikte birçok canın kurtulmasına vesile oldu.

Avrupa'nın hakaretamiz bazı dergileri ahlaksızlaşsa da Miçotakis’in zor günde dayanışma çağrıları takdire şayan bir tutum...

Ama ülkemiz bu kaderi yaşamak zorunda değildi.

Kaderimiz kederimiz olmak zorunda değildi.

Siyasetin toptan başarısız olduğu bir durum ile karşı karşıyayız.

Twitter yasağı bir yana eksiklerin söylenmesine karşı tepki geliştirmek çok yersiz.

Böyle bir günde birlik ve dayanışma içinde olmak zorunda olduğumuz apaçık ortada...

Öte taraftan bazı muhalefet partilerinden gelen açıklamalar ise tam bir fecaat…

Vatandaşın yardım kolilerine milletvekillerinin reklamlarını yapıştırmak mı dersiniz, hiçbir milletvekili ya da belediye personeli sahada değilken ortalığı ayağı kaldıranlar mı dersiniz, yoksa birkaç dönemdir belediye başkanlığı yapan şehirlerin dümdüz olmasını mı dersiniz bilemedim!

Çok öfkeliyim!..

İçim yanıyor!..

Enkaz altında insanların hâlâ sesleri gelirken ve kurtarılmayı beklerken ülkeyi bölenlere çok ama çok kızgınım.

Nedendir bilemiyorum ama basının birkaç yerdeki görüntüleri aktararak ortak yayın yapmasını da anlamış değilim.

Saldırı ihtimallerini bir kısmına cevap vereyim.

Konuştuğum uzmanların bir savaş silahı ihtimalinin imkânsız olduğu yönündeki bilimsel açıklamalarını burada uzun uzun anlatamam ama sözü özü; ABD’nin yıllar önce böyle bir çalışma başlattığını ama başarılı olamadığını bilin yeter!

Seçim döneminin hemen öncesinde böyle bir afet gelmesinin milletvekili seçilebilmek için hiçbir değeri tanımayanlarca fırsat olarak görüldüğünü ve aptal açıklamalarla milletin iyice canını sıktığını bilin isterim.

Vatandaş can derdine düşmüş, bu insan müsveddeleri de milletvekilliği ile için kendini gösterme derdinde...

Ülkemizin yaşadıklarının büyüklüğünü o kadar fazla ki...

Milat Gazetesi’nin felaket boyunca attığı manşetler aslında durumu en güzel özetleyen ifadeler:

MEDET YA RÂB

ZAMANLA YARIŞ

UMUTLAR ÖLMESİN

KURTULUŞ SAVAŞI

Milat’ın manşetleri ve ilahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu sanırım tarihe düştükleri not söylenmesi gerekenleri yürekten güzel bir şekilde dile getirmiş. Bana da her kelimesine katıldığım bu düşünceleri aynen alıntılamak düşer:

“Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir gibidir. Uzmanları dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte onları dinlemek zorundayız. Geçmişte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader akıllı düşünmektir, tedbir almaktır. ‘Akıldan daha büyük tedbir yok diyor’ sevgili Peygamberimiz... Bizim kader anlayışımızda bu vardır. Bütün tedbirleri alacağız, bize rağmen bir hadise olursa yapacak bir şey yok tabii. Bir yıllık binalar yıkılıyor. Demek ki orada bir hile var."