Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.63
Gram Altın
2392.78
BIST 100
10156.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Ekim 2022

Kılıçdaroğlu'nun doğruları ve yanlışları

İktidar ile muhalefet arasındaki atışmanın seçmenin gönlünü alma derdine dayandığını bilmeyen yoktur.

Neticede siyasetçiler bir araba olsa oy da onların yakıtı olurdu.

Yani oy yoksa yol da yok!

O nedenle dönem dönem verirler coşkuyu, ya da basarlar ötekileştirmeyi...

Hayatta her şeyin holiganlığı olduğu gibi siyasetin de holiganlığı olduğu için siyasetçinin bu manevralarını çok ciddiye alan ve gönül verdikleri siyasetçinin sözlerini "hadis" kabul edenler olur.

Bunun din, milliyet ya da Atatürk sevgisi ile de ilgisi yok.

Siyaset böyle işte...

Kılıçdaroğlu ise siyasete Erdoğan’dan sonra girmiş ve seçim üstüne seçim kaybetmiş olmakla birlikte CHP Genel Başkanlığı koltuğunda kalmaya devam edebilmiş bir lider.

Erdoğan’ın mahallesini iyi tanıması ve siyasete genç yaşlarda başlaması büyük bir avantaj.

Kılıçdaroğlu’nun üzerine sinen o bürokratik havanın siyasette getirdiği hantallık nedeniyle birçok pot kırdığı bir tarihi var.

Bir de kendi mahallesinin hastalıklarına kapıldığı dönemler de çok oldu.

Fakat bu başörtüsü çıkışı ve "kendi dışında üyelerinin tamamının sağ gelenekten geldiği masayı teşekkül ettirmesi" gerçekten siyasette bir değişim yaşadığını gösteriyor.

Halk yaptıklarını samimi bulursa sandıkta takdirini gösterecek, yakıtını verecektir.

Ama halkın inanmadığı işlere girişmek kendi mahallesi dışına çıkamayacağı gerçeğiyle yüzleşmesine neden olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde ve AK Parti’nin kurulması arifesinde çıktığı ABD ziyaretleri, yıllar boyunca NATO bünyesinde kalmış bir devletin geliştirdiği bir refleksti.

Aynı uyuşturucu bağımlısı gibi...

Uyuşturucuyu sürekli alınca artık vücut uyuşturucu almadan yaşayamaz hâle gelir.

Normal refleks gösteremez.

Rahmetli Necmettin Erbakan narkozu yemiş vücuda normal tarife uygulamaya çalıştı.

“Un, yağ, şeker var, hadi helva yapalım!” sonucuna ulaşarak önündeki engelleri görmek istememesi mühendisliğin getirdiği bir pratiklik olmakla birlikte hastalıklı vücudun normal yolla tedavisi olduğu düşüncesini savundu.

Ama maalesef yanıldı.

Batı ve NATO bağımlılığının yapıştığı o hastalığı yenmek kolay değil.

Bağımlı olunan şeyi bir anda vücuttan kesince bağımlılığın getirdi halüsinasyonlardan çok daha büyük krizlerle baş etmek zorunda kalırsınız.

Bunun yerine bağımlılıkla tedavi için doktorlar uyuşturucu niteliği olan ilaçlarla yavaş yavaş vücudun alışkanlığını değiştirmeye çalışır.

İşte Erdoğan tam da bunu yaptı.

Hasta vücudun çözümü için bağımlı vücuda uyuşturucu ilaç vermek için tuttu ABD’nin yolunu...

Kimlerle konuştu ne sözler aldı veya verdi bilinmese de sonrasında önü açılan ve Batı ile sorun yaşamayan bir Türkiye gördük.

Oslo ile başlayan 2010’lardan sonra sırasıyla kendi gündemine odaklanan Erdoğan için başka bir senaryo ortaya çıktı.

Bugün ABD ve Batı ile ilişkilerimizi düzeltmek için Erdoğan’ın boyun eğmesi yeterli.

Ama eski bağımlı Türkiye yok artık.

Erdoğan, bunu bildiği için Putin’e ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne giderek boyun eğmek yerine güç göstermeyi tercih ediyor.

Bu çok kıymetli bir şey...

İçerideki paylaşımı eleştirmek, sistemle kavga eden işleyişleri gündeme getirecek birçok başlık var.

Hatta çoğu da haklı eleştiriler olsa da bu paha biçilmez değişimin iyi görülmesi gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti 20 yıl önce olsa aynı mantık çerçevesinde değerlendirilebilirdi ama artık Türkiye’nin eğilmesine gerek yok.

Bugüne göre politikalar geliştiren bir Kılıçdaroğlu’nun daha doğru yol alabileceği gerçeğinin yanında ABD yerine Avrupa’ya yönelik bir geziye çıksa daha faydalı olacağını da söylemek gerekir.

Kılıçdaroğlu’nun bir 20 yılı daha yok.

Erdoğan’ı yenmek istiyorsa onu geçecek hatta ondan çok daha fazla reformist olacak adımlar atmak zorunda...

Başörtüsü güzel bir adımdı.

Anayasa değişikliğine destek vererek bu adımını ileri taşıyabilir ve kendisini eleştirenlere karşı dürüstlüğünü ispat edebilir.

Yeni ve kapsayıcı adımların yanı sıra öngörülemez olan lider Türkiye’nin 2023’ü ve sonrasındaki yönetimi alır.

Geride kalan kaybeder. Benden söylemesi...