Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Kasım 2022

Putin nasıl ikna oldu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahıl Koridoru’nu tekrar hayata geçirmesi Putin ile bir telefona baktı.

Bunun nasıl başarıldığını merak edenlere söyleyeyim.

Formül basit...

Putin ile Erdoğan’ın “kaderi” de “hedefleri” de ortak...

Putin’in yükselen Çin’e karşı Kafkaslar ve Orta Asya’da Türkiye’ye alan açması, denklemi büyük ölçüde değiştirdi.

15 Temmuz 2016’dan önce canciğer kuzu sarması olunan Çin ile Kuşak Yol Girişimi, Ortak Füze Savunma Sistemi Üretimi, Ortak Kalkınma Bankası projeleri konuşulurken sonrasında Türkiye ile kademeli olarak soğumaya başlayan ilişkilere dikkatli bakınca durum az çok anlaşılıyor.

Gerek “Türkiye Modeli” ile ekonomik alanda gerek ise “Şanghay İşbirliği Örgütü” ile dış politikada alan açma girişimlerine odaklanınca Çin ile Türkiye arasındaki “sessiz rekabetin” çoktan başladığını görmek mümkün.

Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı Yeniden Asya Girişimi de aslında süreci özetleyen başka bir ifade...

Yani, “Yeniden Asya” denilerek aslında “Yeniden Çin” denilmemiş oluyor.

Doğu Türkistan’ı baskılayarak kendisine travma hâline getiren Çin’in içselleştirdiği Türk korkusunu düşününce, Tayvan meselesinde ABD’yi karşısına almaktan çekinmeyen tavrının neden Türkiye’ye karşı kırıldığı daha iyi anlaşılabilir.

Görünmeyen ama kıran kırana süren Türkiye ile Çin arasındaki rekabet gündeme gelmese de, Orta Asya’da Afganistan üzerinden Türkiye’ye karşı oluşturulan baskı ile de alan kapma yarışının başladığının farkına varılabilir.

Çin’in, Kazakistan ve Tacikistan’ın yanında Türkmenistan ve Özbekistan ile hızla geliştirdiği iyi ilişkiler Rusya’nın açtığı alana karşı “Türkiye’ye set çekmek” olarak değerlendirilmeli.

ABD ve NATO tehdidinin yanında doğudan da Çin üzerinden tehdit algılamasını sınırlandırmak isteyen Rusya, yeni coğrafyalara açılarak kaybını fazlasıyla telafi etti.

Suriye ve Libya üzerinden genişleme alanlarının katma değeri yüksek ve rakiplerini rahatsız edecek noktalara odaklaması, tehditleri uzaklaştırma noktasında Türkiye’nin önleyici stratejisiyle oldukça benzeşiyor.

Yani Rusya, oyunu rakibin sahasında kurmaya başladı.

Küba füze krizinin ABD üzerinde oluşturduğu baskıyı hatırlayınca strateji olarak etkin bir noktadan yaklaşıldığı daha iyi anlaşılabilir.

Venezuela’da çıkan olaylarda Türkiye’nin tutumu da bu dengelerin tam ortasında yer alıyor.

Yani arka planda büyük bir sinir harbi var.

Batı tarafından dışlanan ve Batılıların ikircikli hallerini suratlarına vurduğu için rahatsız olan bu devletlerin uzun süreden beri Erdoğan’ı istememesi ile Putin’in açıkça tehdit olarak ilan etmesi iki liderin kaderini kesiştirdi.

Bu nedenle Ukrayna melesinde de alan bulun Türkiye, Tahıl Koridoru’nda da bir anda karşılık bulabiliyor.

Politik manevralarla dolu bu oyunda en büyük sorun ABD doları...

Doların rezerv para olması ve enflasyondan büyük ölçüde arındırılmayan başka bir rezerv para çıkma ihtimalinin olmaması tüm düzeni sıkıştırıyor.

ABD’nin askeri teknolojilerinin yanında ekonomisini taşıyacak üretimi petrol ve doğal gaza odaklaması ihracat kalemlerinde yeni bir oyun kurmasına izin verse de Rusya’nın Türkiye'yi bir gaz üssü haline getirme vaadi bunun da ötesine geçebilir.

Bu karmaşık oyunda sürekli birbirlerine karşı el yükselten rakiplerin bir taraftan da birbirlerinin ellerini bozduğu o görünmeyen savaşı bilmeden, ne iç politika ne de dış politikayı kavramak mümkün değil.

Tüm bu hengamede istikameti ortaya koyan şeyin devlet aklı olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor.

Ne Erdoğan’ın ne de Putin’in tek başına bir düzen kurmaya gücü yetmez.

Devletlerin çıkarlarının uzlaşması önümüzdeki dönemlerde iş birliği alanlarının artması sonucunu getirecektir.

Bu nedenle dış politikadaki bu uyumun devam etmesi için iç politikadaki istikrarın devam etmesi de devlet tarafından istenebilir.

Ama bu hiçbir şeyin garantisi değil.

Demokrasinin güzel tarafı da bu...

Dış politikaya düzgün bir eleştiri ve çözüm getiremeyen "muhalefetin daha iyisini bilmediği gerçeği" bir tarafta dursa da iç politikada rahatlama sağlanmazsa devlet aktör değiştirerek dışarıdaki oyunu sürdürülebilir.

Muhalefetteki bazı siyasi partilerin duruşları çok iyi izlenmeli...

Verilen mesajların bazıları devlete, bazıları da dışarıya...

Ziyaretler sadece görüntü...

Aktör değişimi fırsatında, küfesinde daha fazlasının olduğunu göstermek esas mesele aslında...