Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2390.91
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Temmuz 2020

Sosyal medyanın kalemi kırıldı

Türkiye’de iktidarın ve muhalefetin “millî konular” dışında “ortak düşünce” içerisinde olduğu çok az konu var.

Sosyal medya ise bunlardan bir tanesi…

Birçok ülkede de sosyal medya konusunda şikâyetler var.

Rusya'nın, ABD seçimlerini sosyal medya üzerinden manipüle ederek Trump’ın başkanlığı kazanmasını sağladığı iddiaları dünya gündemine oturmuştu.

O dönem ABD’de başlayan hukuki süreçle birlikte “ifade özgürlüğü” ile “ulusal güvenlik” dengesi tekrar tartışmaya açıldı.

O zamana kadar göz ardı edilen sosyal medya platformlarına, önce ABD’den sonra Avrupa tarafından birçok yeni şart koşuldu.

Sosyal medya platformları da kazandıkları milyon hatta milyar dolarlara zarar gelmemesi için her türlü iş birliğini kabul ettiler.

Ekonomide bir söz vardır: “Aldığınız hizmet karşılığında sizden para talep edilmiyorsa o zaman başka bir hizmeti sağlamak için sunulan ürün sizsinizdir.”

Bu platformlarda fikirlerin “özgürce” beyan edilebileceği algısı oluşturularak bir araya getirilen kitleler bu firmalar tarafından ticari bir araç alarak kullanılıyor.

Büyük kitlelerin yer aldığı platformlar hukuku hiçe sayan menfaatçiler tarafından da kullanım alanı haline geliyor.

Bu durum nedeniyle yabancı güçler tarafından ülkelere karşı bir algı operasyonu aracı olarak kullanılan sosyal medyada kişi ve kurumlara yönelik girişilen itibar suikastları da Türkiye dâhil birçok ülkenin rahatsızlık duyduğu bir gündem maddesi olarak karşımızda duruyor.

Kimisi trolünden şikâyetçi kimisi hakaretinden...

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener de sosyal medyanın bazıları tarafından “hakaret etme aracı” olarak kullanılmasından oldukça rahatsız.

Sanatçı, akademisyen, iş insanı gibi toplumun her kesiminden birçok kişi de sosyal medyanın bu kamburunun bir an önce tedavi edilmesi gerektiğini düşünüyor.

Ama bu durumdan rahatsızlık duyanlar içerisinde olan öyle bir isim var ki attığı adımla artık bu gidişe bir “dur” denilmesi gerektiğinin altını kalın çizgilerle çizdi.

Sosyal medya operasyonlarının son bulmasını isteyen “tüm kesimlerin” sesi olan MHP lideri Devlet Bahçeli tabiri caizse “sosyal medyanın kalemini kırdı”.

Sayın Bahçeli, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yaptığı açıklamada Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak ve yeni doğan yavruları Hamza bebeğe yapılan linç girişiminden “illallah” ederek bu duruma bir son verilmesi gerektiği söyledi.

Hatta konu hakkında yasal bir düzenleme yapılana kadar sosyal medya hesaplarını kullanmayacağını açıklayan Bahçeli’ye partisinden ve milletvekillerinden de destek geldi.

Sosyal medyanın iyi amaçlar için kullanılmasının birçok toplumsal kazanıma kapı araladığını düşünenlerdenim.

Nick name (takma isim) kullanarak ya da sahte isimler üzerinden açılan bot hesaplarla bu işi para kazanmak için bir “ticaret” aracı haline getirenlere veya toplum mühendisliği yapmak için kullananlara müdahale edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Tabi bunu yapmak öyle kolay bir iş değil!

Facebook, Twitter, Instagram, YouTube gibi tüm dünyanın kullandığı sosyal medya platformları uluslararası şirketler tarafından yönetiliyor.

Merkezleri yurtdışında yer alıyor.

Bu durumda yasal düzenlemeler noktasında iş birliği yapılmasını talep etmek yeterli olmayabilir.

Nick name ve bot hesap konusu bu platformlarda hesap açma şartında gerçek veya tüzel kişi olma zorunluluğu getirilerek giderilebilir. Sorunun çözümü için TC kimlik numarasının kullanılması önerileri başka sorunlara kapı aralar. Bunun yerine telefon numarası şart koşulabilir. Neticede telefon numarası sahibi olmak için de kimlik ve ikamet bilgileri gerekiyor.

Ama bu düzenleme yapılsa bile bu şartın koşulmadığı başka ülkeden alınan hesaplarla aynı operasyonlar devam edecektir.

Bu nedenle sosyal medya konusunda küresel bir çalışma yapılmalı.

Türkiye’den erişim yasağı getirilmesi bu şirketlerin gözünü korkutabilir ama bu platformların iyilik için de kullanılmasının önüne geçilmiş olur.

Önümüzdeki hafta bu konuda TBMM’ye yasal bir düzenleme geleceği bilgisini aldım.

Bana göre sosyal medyada yaşananlar hukuki değil etik nedenlerle ortaya çıkan sorunlardır.

Toplumun iyi örneklerle bu konuyu kendi içinde çözmesi en doğrusu olacaktır.