12 Eylül öncesi "Türk Solu", Türkiye'yi "Sovyet" yapmaya koyulmuştu.
Türkiye'yi Komünist yapıp "Nirvana"ya ereceklerdi.
Kemalizm "Türk Solu"nu kesmemişti.
"Türk Solu"na göre bitişiğimizdeki Rus halkı mutluluktan uçuyordu! Biz de o mutluluktan pay almalıydık!
Geri zekalı(!) Türk Halkı, bir türlü komünist olmuyordu! O halde zorla komünist yapılmalıydı!
Bu amaçla, bir sürü (DEV-GENÇ, TİKKO, TKP, MLKP, DHKP-C, PKK v.s.) örgüt kurup anarşi ve teröre koyuldular, kurtaracakları halkı öldürmeye başladılar.
Bütün bunları yaparken "Tam Bağımsız Türkiye" diye haykırıyorlardı.
Oysa; Sovyetler Birliği'ne komşu komünist ülkelerden bağımsız kalabilen tek ülke yoktu.
Polonya'dan Bulgaristan'a, Kazakistan'dan Azerbaycan'a kadar hepsi Rusya'ya "Sovyet" olmuş, bağımsızlıklarını kaybetmişlerdi.
Eğer "Türk Solu" başarabilseydi, 80'lerin başlarında Komünist ve tabii ki Rusya'ya Sovyet olacaktık. Böylece birkaç yıl sonra çöküp tarihe gömülecek tükenmiş komünist sisteme son katılan uyanık(!) ülke durumuna düşecektik.
Bizim "Türk Solu" işte böylesine sivri zekalı, böylesine basiretsizdi.
Ve...
1985'lerde Gorbaçov düdüğü çalıp "Komünizm bitti" dedi.
Rus halkı, bizim avanakların zannettiğinin aksine mutluluktan uçmuyordu, aç ve perişandı, komünizm zaten içten içe çürümüş, çökmüştü.
"Türk Solu" işte buydu!
Çökecek sisteme Türkiye'yi sürüklemek için 12 Eylül öncesi 5 bin gencimizi katlettiler.
Türkiye'nin 40 yıllık belası PKK'yı da bu sivri zekalar başımıza bela ettiler.
Güya Kürt halkını tramplen olarak kullanıp Türkiye'yi komünist yapacaklar, hem Türkleri, hem Kürtleri kurtaracaklardı!
Dev-Genç'in yönetim kurulunda, Deniz Gezmiş, Apo, Mahir Çayan birlikteydiler.
PKK 40 bin cana, 400 milyar dolar paraya mal oldu, hala da olmaya devam ediyor.
***
12 Eylül ve politikacılar...
12 Eylül 1980 darbesinde Konya'da II. Ordu'da yedek subaydım.
Darbe gecesi, yani 11 Eylül'ün son saatleri ile 12 Eylül'ün ilk saatlerinde -daha darbe açıklanmadan saatler önce- Konya'da sol ve sağdan 500 elebaşı derdest edilip evlerinden alındılar, bir askeri birlikte tutuklandılar.
Bunlar genellikle topluma önderlik yapabilecek kimselerdi.
Darbe hazırlıkları ağustos ortası itibarı ile başlamıştı, ama bir teftiş hazırlığı havası verilmişti. Öyle ustaca hareket ettiler ki ordu içinde bile kimse yapılanların bir darbe hazırlığı olduğunu anlayamadı.
Darbeden önce devlet öylesine laçkalaşmış, otoritesini öylesine kaybetmişti ki; caddede sırtımda üniformam olduğu halde, sol bir militan yolun ortasında gelip bana omuz atmıştı.
O dönemin politikacıları göz göre göre darbe geldiği halde, Güneş Motel rezaletlerini, "kadayıfın altı henüz kızarmadı" laubaliliklerini sürdürüyorlardı.
Meclis'te erken seçim görüşmeleri tiyatroya çevrilmiş, erken seçim sabote edilerek engellenmişti. Ağustos'ta erken seçim kararı alınsa darbe olamayacaktı.
7-8 aydan beri Cumhurbaşkanı seçilemiyordu.
Günde ortalama 20 kişi öldürülüyordu,
Ekonomi dibe vurmuştu, zaruri ihtiyaç maddelerinin tamamı karaborsaya düşmüştü.
Darbe tabii ki suçtur, asla mazur görülemez.
Ama o devir politikacıları da o darbeciler kadar suçludurlar.
***
PKK, Karadeniz'e neden yükleniyor?
Alman Vakıfları başta olmak üzere, misyoner kılıklı Haçlı-Emperyalist casuslar, gazeteci, arkeolog, doğa gönüllüleri kılığında Doğu Karadeniz'de PKK benzeri bir kargaşa çıkarmak için derinden derine çalışıyorlar.
Bir süre önce Artvin'de bir hidroelektrik santral için oltaya gelmiş avanak sol çevrelerle birlikte çıkardıkları kargaşa bunun bir provası idi.
PKK, Haçlı-emperyalist patronlarının emirleriyle, Karadeniz'i istikrarsızlaştırmak, sonra da Sultan Fatih'in tarihe gömdüğü Rum Pontus'u diriltmek üzere Doğu Karadeniz'e sürekli yükleniyor.
Ancak halk şiddetle karşı koyuyor, Haçlılar ve PKK zemin yakalayamıyor.
Özellikle bizim nadan sol çevrelere çok odaklanmak gerekiyor. "Bergama" benzeri ahmaklıkları tekrarlayabilirler.
Bunlar, vaktiyle oralarda "Terzi Fikri" rezaleti çıkarmışlardı.