Türkiye, Suriye’nin yeniden inşasında kritik bir aktör rolü üstlenirken, bölgedeki istikrarı sağlamak için yeni diplomatik hamleler geliştiriyor. Yeniden göreve gelen ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası politikada yarattığı belirsizlik ise, 2025’te hem önemli sınamalar hem de yeni fırsatlar doğuruyor. Ankara Hacı Bayram Üniversitesi öğretim üyesi ve dış politika uzmanı Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın ile Türk dış politikasının 2025 yılındaki en önemli gündem maddelerini konuştuk.

Nilhan


'Lider diplomasisi çok daha etkin bir rol oynayacak'


Siz tabi ki lider diplomasisi denilince Türkiye’de akla gelen isimlerin başında geliyorsunuz. Trump ise lider imajına belki de yakın tarihte hiç olmadığı kadar önem veren bir lider. Biz ise Sayın Cumhurbaşkanımız gibi lider diplomasisinin modern öncülerinden birine sahibiz. Sizce lider diplomasisi, önümüzdeki belirsiz dönemde nasıl bir rol oynayacak?


Trump da aslında lider diplomasisi anlamında öne çıkabilecek isimlerden birisi. Özellikle Trump’ın güç noktasında algılayışı karar verme süreçleri çerçevesinde baktığımızda farklı bir lider ama güce önem veren ve sadece kendi mevkidaşıyla karar alma sürecinde etken rolü oynamak isteyen bir lider olduğunu da görmek lazım. Dolayısıyla Amerikan Başkanının yeni döneminde aslında tüm ülkelerle olan ilişkilerinde lider diplomasisi çok daha etkin bir rol oynayacak. Türk-Amerikan ilişkileri çerçevesinde de temel sorun alanları var hepimizin malumu F-35. Terörle mücadele konusunda görüş ayrılıkları F-16 meselesi Biden döneminde kısmi olarak çözülmüştü zaten. F-35 programı meselesi bence henüz çok belirsiz ama öncelikle hem Suriye ile ilgili olduğu için hem de bölgeyle ilgili olduğu için terörle mücadele konusu daha öncelikli bir gündem maddesi olacağını düşünüyorum. Bunun ötesinde Trump’ın tabii iş adamı bir geçmişinin olmasıyla da birlikte ticari ilişkiler konusunda iki ülkenin bence yüksek potansiyeli var yeni dönemde. Pozitif iş birliği alanı olarak ama Rusya-Ukrayna Savaşı gibi konularda da Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı olan görüş çerçevesindeki barış arayışı perspektifi de bir başka işbirliği alanı olarak karşımıza çıkabilir. Şunu da söylemek lazım, karar alma noktasında son karar noktasında ben de iki liderin arasında iyi bir lider diplomasi gelişeceğini düşünenlerdenim. Önümüzdeki süreç ve belki yeni değişecek olan bölgesel ve küresel dinamikler bu meselenin daha somutlaşması açısından da önemli olacak.


'Gazze'de kalıcı bir barış kolay gözükmüyor'    


Gazze malumunuz hepimizin, insanlığın kanayan yarası. Geçtiğimiz hafta bölgede bir ateşkesin başlaması hepimize bir umut ışığı oldu, ancak Netanyahu yönetimi bu kez de Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Sizce yakın gelecekte İsrail’in saldırılarını durdurmanın bir formülü bulunabilir mi? Türkiye olarak bu konuda katkımız daha ne olabilir?


Maalesef yakın dönemde şu anda ateşkes devam ediyor ama kalıcı bir barış için çok kolay bir konjonktür gözükmüyor. Bu noktada zaten Türkiye hâlihazırda Filistin diplomasisini yürütmeye devam ediyor. İki devletli çözümü hem uluslararası platformda hem ikili ilişkiler çerçevesinde. Belki şöyle söylemek lazım, bu sürecin içerisinde Türkiye’nin oynayacağı en önemli rollerden bir tanesi, ateşkes sağlıkla devam ederse ateşkesin birinci ve ikinci aşamaları tamamlandıktan sonra geçilebilirse üçüncü aşamada barış görüşmeleri bağlamında ve şu anda da ateşkesin sürmesi konusundaki varlığı çok kritik bir rol oynuyor. Bunun ötesinde ortada uzun vadeli tüm politikalarda Türkiye’nin Filistin diplomasisi zaten malumunuz olduğu üzere iki devletli çözüm ve bununla ilgili de ciddi anlamda batılı ülkelerle beraber de önemli bir konsorsiyum olduğunu düşünüyorum ben. Çok taraflılık açısından da 7 Ekim öncesine kıyasla 7 Ekim sonrası iki devletli çözüm gerçekten birçok ülke tarafından da benimsenmeye başladı. Bu da uluslararası sistemin değişimi açısından oldukça kritik.

'Bahis' reklamları yasaklanacak
'Bahis' reklamları yasaklanacak
İçeriği Görüntüle


'Yeni bir Suriye'nin oluşumunda Türkiye'nin izleri olacak'   


Suriye’ye dönecek olursak, Suriye’deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani kısa süre önce Ankara’yı ziyaret ederek Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere çeşitli temaslarda bulunmuştu. Birkaç gün önce ise Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed El-Şara, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde resmi törenle karşılandı. Yeni Suriye yönetimiyle temaslarımız bugüne kadar hep olumlu bir seyir izledi. Sizce yeni Suriye yönetimi ile Türkiye arasındaki olumlu ilişkiler devam edecek mi?


Dünkü ziyaret gerçekten tarihi bir ziyaretti. Türkiye, 8 Aralık Şam devrimi noktasında en önemli aktörlerden bir tanesi. Hem devrimin gerçekleşmesi hem de bunun ötesinde buradaki sürdürülebilir politikaların ortaya konması ve Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye bu bağlamda en kritik rolü oynayacak ülke. Sayın Cumhurbaşkanı ile Ahmed El-Şara’nın toplantısından üç önemli başlık var bence. Bir, "Terörsüz Suriye" ifadesi. İki, fikir birliği noktasındaki söylemi. Üç, "Suriye’nin yanında olduk ve olmaya devam edeceğiz" ifadesi. Bence gelecek dönemin nasıl şekilleneceğini gösteriyor. Tabii bir de Türkiye’deki Suriyeli göçmenler ve geri dönüş meselesi var. Bu bence önümüzdeki aylarda biraz daha ön plana çıkacak konulardan bir tanesi ama her şekilde hiç şüphesiz, Türkiye Suriye’nin yanında. Enerjiden ticarete, ticaretten eğitime kadar yepyeni bir Suriye’nin oluşumunda Türkiye’nin izleri de muhakkak olacak.


2025’te yeni ticaret yolları konusunda önemli gündemler olacak   


Son olarak, Türkiye, dünyanın en büyük üçüncü diplomatik ağına sahip ve dış politika gündemi oldukça yoğun. 2025 yılında Türk dış politikasını hangi konuların meşgul etmesini bekliyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak dikkat etmemiz gereken, 2025’in bize sunabileceği potansiyel fırsatlar ve karşı karşıya bırakabileceği tehlikeler nelerdir?


Birçok gündem maddesi var; Suriye, Orta Doğu. Bunlar tabi ki temel başlıca alanlar ama bence bu sene ve önümüzdeki yılların en çok konuşulacak konularından bir tanesi Doğu Akdeniz jeopolitiği olacak. Hem enerji anlamında hem de KKTC’nin hakları anlamında. Bununla beraber bence yeni dönemde Türkiye’de özellikle aslında 2024’te ve 2023’te de farklı perspektiflerde gördüğümüz yeni ticaret yolları konusunda önemli gündemler olacak. Hem Irak hem Suriye’nin Şam devrimi sonrasında ortaya koyduğu politikalarla ve öte yandan da Kafkaslardaki Zengezur Koridoru çerçevesinde ticaret yollarının bölgenin jeopolitiğine etkisi bence Türk dış politikasının önemli alanlarından bir tanesi olacak. Tabii Trump dönemi başlı başına TürkAmerikan ilişkileri hem fırsatlar hem sınamalar getirmesi açısından yeni bir dönem. Burada da önemli gündem oluşturma potansiyeli var diyebilirim.

Kaynak: SÖYLEŞİ / RÜMEYSA GÜVEN BÜYÜK