0

Her seçim sonrası attığımız başlık bu.

Böyle buyurdu halk.

Seçimin galibi hangi parti olursa olsun başlık aynı olacaktı. Seçmenin tavrı; "ama, fakat, lakin" demeden saygı ile karşılanmalı, ders olarak ilkokuldan itibaren eğitimin parçası olmalı, bir kültür olarak içselleştirilmeli. Seçim kültüründen nasibini almamış, "kazansalarda yönettirmeyiz" diyen, "benim oyum çobanın oyuyla bir mi" diyen, az gelişmiş beyne sahip bireyler ve kurumlar zamanla buna alışacaklardır.

Bir seçim daha bitti ve Kanada'da Liberal Partinin yaptığı süprizi Türkiye'de Ak Parti yaparak yüzde 50'ye yakın bir oy oranıyla kaldığı yerden devam edecek. Benim aslında 7 haziranda beklediğim, fakat her ne olduysa 1 Kasım'a sarkan bir sonuç bu. Bu sonuç bize tekrar şunu hatırlattı ki Ak Parti 2030 yılına kadar hükümet olmaya devam edecek. (Belki bir gün iktidar bile olurlar.) 2030 yılına kadar hükümet olacaklar çünkü diğer partilerin seçim sonuçlarından ders almaya niyetleri yok. Seçim kaybetmek epidemik bir hal aldı bu partiler için. Oysa bu köşeden defalarca "seçim nasıl kazanılır" ayrıntısıyla anlattık. 7 Haziran öncesi dinler gibi oldular aslında. CHP ve MHP seçim stratejisini "yobazlar geliyor rejim elden gidiyor" üzerine kurmadı. Çocukça da olsa, üzerinde akademik olarak çalışılmamış da olsa projeler koydular ortaya. Kürt, Alevi, Azınlıklar konusunda çözümlerini halka sunmasalar da sessiz kalarak en azından takoz çıkışlar yapmadılar. Farklı kesimlerden kişilere vitrinde de olsa yer açtılar. HDP ilk kez Türkiye partisi olma hedefini ortaya koydu. Bu anlamda söylemlerini barış üzerine bina etti. Yıllarca alışık olduğumuz, CHP geleneğinden kopup gelmiş kadrolarının yanına toplumun farklı kesimlerinden kişileri de monte etti. Kemalist Ertuğrul Kürtçü'nün yanında Kürdistan İslami Azadi Hareketi'nin adayı Adem Geveri biraz eğreti durdu ama olsundu. Toplum bunada razıydı. Yeterki barış olsun, bu kasvetli hava dağılsındı. 7 Haziranda Ak Partiyi 8 puan aşağı çekerek ciddi bir başarı gerçekleştirdiler. Fakat 7 Haziran seçimlerinin ertesinde fabrika ayarlarına dönerek halkta bir hayal kırıklığı yarattılar. Bu süreçte aslında hiç değişmediklerini, tekçi, çatışmacı, dayatmacı anlayışı terketmediklerini sadece Ak Partiyi aşağı çekmek için rol yaptıklarını üstüne basa basa ifade ettiler. Başka bir seçenek bırakmadılar, seçmen istikrara ve barışa dönüş yaptı. Umudumuzu kaybetmiş değiliz. Belki bu hezimetten sonra değişmeye, fakat sözde değil özde değişmeye karar verirler..

Seçim kazanmanın 6 yolu

1-Sizden olmayanlardan nefret etme hastalığından kurtulmak en başta yapılması gereken şey. Psikolojik tedavi süreci başlatılabilinir.

2-"Ayy ben çok modernim, çağdaşım" saçmalıklarını çöp tenekesine atın. Çağdaşlık, modernlik kavramlarını kim uydurmuşsa size büyük kazık atmış. Çok modern, çağdaş sandığınız şeylerin karşılığı 9 bin yıl öncede vardı. Sizin ileri düzey beyninizin yeni üretimleri değil bunlar. Alkolik kafanızın bugüne ait olduğunu sanıyorsunuz ama bundan 4 bin yıl önce de Sümeristan'da bir meyhanede birasını yudumlayanlar vardı. Yani biraz tarih okuyun derim.

3- Yaşam tarzlarına sözde değil özde saygı gösterin. Kendi yaşam tarzınızı harikulade görmeniz başkaları tarafından da öyle görüldüğü anlamına gelmez. Herkesin yaşam tarzı önemlidir, ciddiye alınmalı, rahatsız edilmemeli. Unutmayın bir yaşam tarzı yok ki en az 6 bin yıllık geçmişi olmasın.

4- Tarihinizle yüzleşin. Gidin bin yıl önceki tarihizle yüzleşin demiyoruz. 80 yıllık tarihinizi masaya yatırın yeter. İttihatçı beyler, bayanlar! Dersim dağlarında mağaralarda fare zehriyle öldürdüğünüz Alevi kadınlarının, çocuklarının hesabını vermeden seçim kazanma derdindesiniz. Çorum'un, Maraş'ın, Sivas'ın hesabını vermeden taç giyme hevesindesiniz. Evet Dersim katliamanı da, Maraş, Çorum, Sivas katliamını da siz İttihatçılar, yani bugünün CHP'si MHP'si ve bu gelenekten kopup gelen bir kısım HDP'si yaptı.

5- Ortaya projelerinizi koyun. Ben bir seçmenim ve projelerinizi görmek istiyorum. "Başkası ne veriyorsa ben 10 fazlasını veriyorum" türünden enayi avlama projeleri değil. Üzerinde düşünülmüş, çalışılmış, akademik pojeler.

6-Seçimden birinci çıkamayan siyasi partilerin liderleri istifa etmesini öğrenmeliler. Seçimi kaybedip hala koltuğunda kalmayı başarabilen genel başkan aslında kronik yenilgilerin altyapısını hazırlıyor. Üç seçim, sayın Kılıçdaroğlu'na, sayın Bahçeli'ye, sayın Demirtaş'a oy vermeyen seçmen bir sonraki seçimde niye oy versin ki?

Yeni anayasa nasıl yapılmaz?

12 Eylül askeri darbesi ürünü olan mevcut anayasanın değişmesi gerekiyor. Bu anayasanın değişmesi için yazılı olan kanunları aşmak gerektiği gibi yazılı olmayan kanunları da aşmak zorunlu. Yazılı kanunları değiştirme emareleri belirdiği an yazılı olmayan kanunlar karşınıza Faşist gezi ayaklanması, mehdinin savcılar ordusunun kurguladığı yolsuzluk operasyonları olarak çıkar. Bütün bunlara rağmen bu anayasa değiştirilebilinirdi. En azından referanduma getirilebilinirdi. İçinde olduğunuz şartlar ortadayken meclis çalışması ile anayasayı değiştireceğiz diyemezsiniz. Varlıklarını mevcut anayasaya borçlu CHP ve MHP ile uzlaşarak yeni bir anayasa yapmak mümkün değil. Sürekli anayasadan şikayet edip sonra CHP ve MHP ile iş tutan (nasıl salladık ama!) HDP ile Anayasa'yı değiştirmek imkansız. Burhan Kuzu'ya dünyanın en iyi Anayasasını yazdırsanız da bu partilerle sonuca varmanın imkan dahilinde olmadığını gördük. Özgürlükçü bir anayasa nasıl ve kiminle yapılamaz biliyoruz artık.

Bundan 3 sene önce de söylediğimiz gibi bu meclis yeni anayasa falan yapamaz. Çünkü memnun değilmiş gibi yaparak aslında yüreklerinin derinliklerinde bu anayasadan memnun olan partiler bu işin önünde engeller.

Meclis yapamıyorsa yapacak olan sivil toplum kuruluşlarıdır. İnsan hakları dernekleri, sendikalar, işadamları dernekleri gibi kurumlar bir araya gelir yeni bir anayasa çalışması yaparlar ve sivil hükümet bunu meclise sunar. Mazlum-Der'in ve insan hakları derneğinin hazırladığı anayasaya kim karşı çıkabilirki? Karşı çıkan, seçmenin karşısına nasıl çıksın?

Söylenmese eksik kalırdı

"Şoreşgerî ne a çekan, derkirina qanûnan e"

"Devrim silahların değil, yasaların patlamasıdır" - Saint Just -