0
Kına yakabilirler. Çözüm süreci bitmiş. Öyle söylüyor çözüm sürecini bitirmek için elinden geleni ardına koymayanlar. Tanımasak, kasılmalarına bakıp insiyatiflerinin olduğunu bile düşüneceğiz hani. Türk ve Kürt ittifakının yeniden inşası için hiç emek sarfetmeyenler bugün çok mutlular.
Önce şunu söyleyeyim; çözüm sürecinin bitirilmesinde tetikçilikten başka bir rolünüz yok beyler. Gladyo, New York'un gökdelenlerinden karar aldı siz de bu kararı uygulamak için epeydir uğraş sarfediyordunuz ve görünürde bu süreci durdurmayı başardınız, "ma bi xêr be". Görünürde diyorum çünkü bütün afra tafranıza rağmen çözüm süreci, birlik projesi, Kürt-Türk ittifakı, AK Parti ya da HDP'nin değil, Türk ve Kürt halkının omuzlamasıyla yürüyordu. Siz ise bütün iş bilmezliğinizle, Kürt meselesindeki cahilliğinizle, kabalığınız ve görgüsüzlüğünüzle sürekli köstek oldunuz. Başlatmadığınız barışı bitirmek gibi bir hakka sahip değilsiniz. Türk ve Kürt halkı bu bayrağı yerde bırakmaz onu da bilesiniz.
Tarih, aklı selimler için her zaman yol göstericidir. Kürt meselesinde söz sahibi olmak isteyenler Mahabat Kürt Cumhuriyeti'nin akibeti konusunda akademik bir titizlikle bilgilenme çabasında olmalı. ABD'nin, daha doğru ifadesiyle doların ve eksik altının sahipleri olan Gladyo'nun "Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını tanıyoruz" demesi, İngiltere ve Rusya derin devletlerinin, 1946'da "İran'ın Kürtlere karşı meşru müdafaa hakkını tanıyoruz" demesiyle birebir aynı. Oysa İngiliz ve Rus derin devleti, İran'ın enerji kaynaklarına konmak için Kürtlere epey gaz vermişti. İran Başbakan'ı, Rusya'ya gidip Bolşeviklerin isteklerini kabul edince, ne Kürt kaldı ne de Kürdistan.
Washington'da yemekli toplantıya davet edildikleri için mutluluktan havaya uçanları, "biji Obama" diye slogan atanları (bu arada sıkı solcularımızın birden sıkı Amerikancı olma hızına saştım kaldım doğrusu, bir de seçim döneminde Kürtçülerimizin MHP ile bile kuzu sarması olma hızı var!) epey de uyardık fakat dinletemedik. Washington'daki yemeğin mutluluğu ile gözleri birşey görmez olmuştu. Hazretleri aynen şunu söylüyordu "ABD bağımsız bir Kürdistan için bizi destekleme kararı aldı bundan sonra sırtımız yere gelmez!.."
Vay be!....
Hangi ABD? Sağlık, eğitim, ulaşım, çöp toplama gibi hizmetleri veren ABD mi, yoksa paranın ve eksik altının sahibi olanların ABD'si mi?
Sakın paranın sahipleri tarafından atanan zavallı Obama'dan aldık bu sözü demeyin. Adama bir yerleriyle gülerler. Yeni başlayanlar için hatırlatayım —özellikle Kürt hevallerim için—, John Kennedy'nin suikastle öldürülmesinden sonra hiç bir ABD başkanı seçimle iş başına gelmedi. Çünkü seçimle iş başına gelenler Federal Reserve Bank'a kafa tutmak gibi kötü alışkanlıklara sahiptiler. (Erdoğan de Merkez Bankası'na kafa tutuyor)
Paranın ve eksik altının sahipleri yani kısaca Gladyo için Türkiye'nin yeri ayrıdır. Bir kere Türkiye NATO ülkesi. Boru değil, NATO! İkincisi Türkiye Cumhuriyeti devleti bizzat Gladyo tarafından kuruldu, daha doğru ifadesiyle belirlenen şartlara uyması koşuluyla kurulmasına izin verildi. Bu anlamda Türkiye, ABD ve İsrail'in 100 yıllık müttefikidir. Gelelim can alıcı soruya: Gladyo Türkiye'yi mi yoksa Kürtleri mi tercih eder?
Gladyo için Kürtler, Selahattin Demirtaş değil Selahaddin Eyyubi'dir. Sen ne kadar aksini ispatlamak için kırk takla atsan da, içindeki kriptolarla kültür değişimi çabalarında bulunsan da Gladyo'nun hafızasına kazınan budur. Gladyo için Kürtler, Erdoğan gibi oyun bozanlık yapanlara karşı kullanmak için elde tutulan iyi bir kart olmaktan öte bir şey ifade etmez. İşte tam da bu yüzden ülkenin iç savaşın eşiğine geldiğini gören ve mecburen Gladyo ile anlaşmak zorunda kalan Erdoğan'ın girişiminden sonra Kürtleri yüz üstü bırakıverdi, sizin yanlışlıkla ABD, benim ise New York'ta, paranın sahipleri Gladyo dediğim yapı. Kimse Erdoğan'a kızmasın. Tam 13 senedir yalvardı size Türk-Kürt ittifakını kurmak için. Gelin bu coğrafyada birlikte yükselelim yoksa birlikte batacağız diye epey mücadele etti. Siz ise hep kaleşnikoflarla cevap verdiniz. Buyrun "Türkiye'nin meşru müdafa hakkı" hayırlı olsun size, tepe tepe kullanın. Türkiye Kandil'i bombalıyor diye göbek atan mainstream medya size de yuh olsun. Neyin karşılığında Kandil'i bombalama izni aldın bir bilsen...
Erdoğan, Kenan Evren'den bile kötüymüş
13 sene önce AK parti hükümeti kurulduğunda dünyanın dört bir tarafında ciddi destek bulmuştu. Bu destekler arasında dikkat çekici olanlar vardı. Mesela Gladyo "bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler" diyordu. Ülke içerisinde başını Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlerin çektiği, aralarında Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Murat Belge gibi liberal sol isimler (Liberalizme bulanmış Kemalizm) vardı. AKP hükümetinin süresi uzadıkça bu kesimde garip bir sıkıntı başladı. Bir şeyden rahatsız oldukları açıktı. Ben, özgürlükler konusunda AK Parti hükümetinin aşırı temkinli adımlar atmasıdır bunun nedeni diye düşünüyordum. Yanılmışım. Çünkü sivil hükümetin özgürlükler konusunda gerçekleştirdiği hamleler arttıkça bu arkadaşlar sevinecekleri yerde savaş baltalarını gömdükleri yerden çıkartmanın gayretine girdiler. Ve geldiğimiz noktada uluslararası Gladyo ile birlikte sivil hükümete taarruz halindeler. Bunca zamanlık Kürdüm, Kürtçülükle, Kürt milliyetçiliğiyle suçlandığım çok olmuştur, Kürt meselesinde atılan adımlar benim gibi bir Kürtçüyü bile memnun ederken Altan kardeşlere, Çandar'lara, Belge'lere ne oluyor anlamakta güçlük çektim. Hayır, ranttan falan da yararlanamadık henüz. Aydın Doğan'lardan, Fethullahçı'lardan, Koç'lardan, Eczacıbaşı'larından bize sıra gelmedi bir türlü. Maşallah servetlerine servet kattılar AK Parti döneminde... Ahmet Altan'ın Nazlı Ilıcak'la yaptığı TV programında "Kenan Evren dönemi bile bundan iyiydi" demesi, Süleyman Demirel'e övgüler yağdırmasıyla gerçek açığa çıktı. Bunlar aslında sivil hükümeti hiç sevmemişler. Sundukları destek Gladyo'nun destek amacıyla aynı.
Liberalizm yerini Faşizme terkeder çok çabuk
Ortadoğu'da yükselen özgürlükçü damarın mevcut diktatörler ve generaller eliyle bastırılmasındansa iktidara getirilmesine izin verilmeliydi (Asıl iktidar değil elbette). Nasıl olsa bunlar bir avuç yobaz takımı, ne ekonomiden anlarlar, ne yönetimden. Üç sene içerisinde herşeyi ellerine yüzlerine bulaştırır, halk illallah eder ve çeker giderler, biz de kaldığımız yerden devam ederiz düşüncesindelerdi. İtiraf etmeliyim ki benim de AK Parti hükümetinden bir umudum yoktu. Fakat o dinciler, yobazlar 13 senedir yönetiyorlar ve ekonomide kendilerinden öncekileriyle kıyaslanamayacak başarı sağladılar. Kürt meselesinin çözümünde kendilerinden öncekileriyle kıyaslanamıyacak ölçüde ilerleme kaydettiler. Kürtler cumhuriyet tarihinde sahip olmadıkları haklara sahipler bugün. Eğitim, sağlık, ulaşım, alt yapı konusunda herkesin kabul ettiği bir başarı düzeyini yakaladılar. Ve seçim üstüne seçim kazanıyorlar. Öyleki AK Parti yüzde 41 oy aldı diye diğer partiler kutlamalar düzenliyorlar. Kanada'da Stephen Harper'in Conservative partisi yüzde 39 ile tek başına hükümet oysa.
Sivil hükümetin seçimle işbaşından uzaklaşacağı ümidini kaybettikleri için yüzlerindeki liberal demokrat maskeyi çıkartılar. Gezi türü faşist ayaklanmalara güzellemeler yaptılar BBC, CNN eşliğinde. Askeri bir darbeye de hiç yok demeyecekler yeterki bu hükümet gitsin. Gitsinde yerine birini getirebilecek kapasiteniz de yokmuş, onuda gördük...Söylenmese eksik kalırdı
"Radeya basîretê yê girseyê sîqilandî; di wê civatê de dikeve asteke bi qasî ferdê herî nezan"
"Kışkırtılan kitlenin basiret derecesi, o topluluktaki en cahil ferdin seviyesine kadar düşer" - Gustave Le Bon-