Nasıl ki surelerin meallerine bakarken iniş sebeplerinin de bilinmesi de gerekiyorsa tefsirini bilmekte hepsinden daha faziletli ve Kur-an'ı anlamak ve anlatmak istediğini öğrenmek açısından o kadar önemlidir. Bu yeni başlayacağımız tefsir bölümünde 114 surenin de yapılan tefsirlerini sizlere sunmaya çalışacağız. Duha Suresinin tefsiri nedir? İşte mübarek Müslümana yol gösterici Kur-an'daki Duha Suresinin tefsirini haberimizde okuyabilirsiniz
Kadir Suresi 1. 3. ayet
Yemin olsun, kuşluk vaktine;
Duha kelimesi "kuşluk" anlamına gelmekle birlikte çoğu müfessirler, 2. ayetteki "gece"nin alternatifi olarak burada bütünüyle gündüz vakti için kullanıldığı kanaatindedirler. İbn Âşûr'a göre ise kelime burada da kuşluk vaktini ifade etmekte olup bununla tıpkı kuşluk vakti güneş ışığının yeryüzünü bütünüyle kaplaması gibi vahiy ışığının da dünyaya inip aydınlatmaya başladığına imada bulunulmuştur. 2. ayetteki gece karanlığı da Hz. Peygamber'in bu vakitte evinde veya Kabe çevresinde sesli olarak Kur'an'ı okuduğu, müşriklerin ise onu gizlice dinledikleri vakit olup bundan dolayı bu iki vakit üzerine yemin edilmiştir. Yeminin amacı putperestlerin artık Hz. Peygamber'e vahyin gelmez olduğu, Allah'ın onu terkettiği iddialarının gerçekle ilgisinin bulunmadığını kesin bir dille belirtmektir (XXX, 394-395).
Kadir Suresi 4. 5. ayet
Elbette işin sonu senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır.
Rabbin sana mutlaka lutuflarda bulunacak, sen de memnun olacaksın.
"İşin sonu" diye çevirdiğimiz ahiret ile "öncesi" diye çevirdiğimiz ûla kelimelerinin buradaki anlamları konusunda iki yorum yapılmıştır: a) Senin bundan sonraki hayatın bundan önceki hayatından daha güzel ve başarılı olacak, özellikle peygamberlik görevinin sonu başlangıcından daha verimli olacak, b) Ebedî olan ahirette cennetteki hayatın geçici olan dünya hayatından daha güzel olacak. Bize göre, –bu ayetlerin inmesine sebep olan putperestlerin, "Artık Muhammed'e vahiy gelmiyor; Allah onu unuttu" gibi sözler söyleyerek (Buharî, "Tefsîr", 93) Peygamber'in sonunun geldiğini, davasının fiyasko ile biteceğini ummaları karşısında– Allah Teala, resulünün sonunun gelmesi şöyle dursun, bundan sonraki hayatının, peygamberlik faaliyetlerinin ruhanî tekamülünün öncekinden daha verimli, daha başarılı olacağını müjdelemiştir.
Kadir Suresi 6. 8. ayet
O seni yetim bulup barındırmadı mı?
Seni yol bilmez halde bulup yol göstermedi mi?
Ve seni yoksul bulup zengin etmedi mi?
Hz. Peygamber, annesi ona hamile iken babasını, altı yaşında iken de annesini kaybetmiş; önce dedesi Abdülmuttalib'in, onun ölümünden sonra da amcası Ebû Talib'in himayesinde yetişmiştir. Ebû Talib, yeğeninin peygamberliğini kabul ettiğini açıkça ilan etmemekle birlikte düşmanlarına karşı onu korumuştur. Fakat Ebû Talib ve Hz. Peygamber'in eşi Hatice vefat edince müşrikler ona karşı saldırılarını arttırmışlardı. Bu sûrede Allah, o güne kadar peygamberine verdiklerini hatırlatarak teselli etmiş, geleceğinin daha iyi olacağını da müjdelemiştir.
"Seni yol bilmez halde bulup yol göstermedi mi?" diye çevirdiğimiz 7. ayeti bazı müfessirler, "Resûlullah küçük iken Mekke vadilerinden birinde yolunu şaşırıp kaybolmuştu. Allah onun dedesine gelmesini sağladı" şeklinde yorumlarken, bazıları da "Resûlullah amcası Ebû Talib'le birlikte Suriye'ye giderken yolda kaybolmuştu, Allah'ın yardımıyla amcasını buldu" demişlerdir (Ebû Hayyan, el-Bahru'l-muhît, VIII, 486, Beyrut 1983). Buna benzer başka yorumlar da olmakla birlikte bunlar ayetin amacına açıklık getirici nitelikte görünmemektedir. Bizim de katıldığımız müfessirlerin çoğunluğunun yorumuna göre ise bu ayette Hz. Muhammed'in peygamberlikten sonraki dönemiyle önceki dönemi arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır. Nitekim o peygamber olmadan önce de başta putperestlik olmak üzere kendi toplumunda hakim olan inanç ve yaşayışın yanlışlığını, insanın varlık amacına yakışmadığını görüyor, bu gidişi asla beğenmiyordu; ama onların bundan nasıl kurtulacaklarını da bilmiyordu. Âyetteki deyimiyle bu konuda "yol bilmez bir halde" idi. İşte yüce Allah Kur'an'ı göndererek onu bu durumdan kurtarıp yolunu aydınlattı; ona hem varacağı hedefi hem de o hedefe nasıl varacağını öğretti (Razî, XXXI, 215-216; Elmalılı, VIII, 5900-5901).
Hz. Peygamber Kureyş'in soylu bir ailesine mensup olmakla birlikte yetim ve himayeye muhtaç olarak büyümüştü; çocukluğu ve gençliğinin ilk yılları yoksulluk içerisinde geçmiş, daha sonra gerek kendisinin ticarî faaliyetleri gerekse zengin bir tüccar olan Hz. Hatice ile evlenmesi ve eşinin tüm servetini onun yönetimine bırakması neticesinde fakirlikten kurtulmuştur. Ancak buradaki zenginleştirmeyi, Allah Teala'nın resulüne gönderdiği vahiy ile onun ruh ve kalp dünyasını zenginleştirmesi, onu hem kendisini hem insanlığı aydınlatabilecek zenginlikte hakikatlere mazhar kılması şeklinde anlamak da mümkündür. Bazı müfessirlere göre 8. ayette, onun hayatındaki bu gelişme hatırlatılarak kendisine bu imkanları sağlayan Allah'ın ona darılmasının, kendisini terketmesinin söz konusu olamayacağı bildirilmiştir (bk. Abduh, s. 112; Elmalılı, VIII, 5902).
Kadir Suresi 9. 11. ayet
O halde sakın yetimi ezme!
El açıp isteyeni de sakın boş çevirme!
Rabbinin lutuflarını şükranla an.
Cahiliye döneminde yetimlerin, yoksulların hakları gözetilmez, malları ellerinden alınır, kendilerine zulmedilirdi. Buna göre 9-10. ayetlerin ana hedefi Resûlullah'ın şahsında bütünüyle toplumun dikkatini bu iki temel ahlakî ve sosyal problem üzerine çekmek ve bunları çözüme kavuşturmaktı. Bunun yanında, daha özel olarak Resûlullah'a mazhar olduğu anılan ihsanlar karşısında şükür mahiyetinde bazı görevleri hatırlatılmaktadır. Burada sıralanan görevlerin, 6-8. ayetlerde Hz. Peygamber'e bahşedildiği bildirilen ilahî lutuflarla alakalı olduğu görülmektedir. Buna göre Allah onu yetim iken korumuştur; o da yetimi incitmemeli, himaye etmelidir. Allah ona ne yapacağını bilmez iken yol göstermiştir; o da kendisine bir şeyler sorup aydınlanmak isteyeni geri çevirmemelidir. Allah onu yoksulken zengin kılmıştır; o da kendisinden yardım isteyeni azarlamamalı, gereken yardımı yapabildiği kadar yapmalıdır. Şükürle ilgili bu özel görevler örnek olarak sıralandıktan sonra sûre bu konuda "Rabbinin lutuflarını şükranla an" şeklindeki genel ve kuşatıcı bir buyrukla tamamlanmıştır. Bazı müfessirler buradaki "nimet" kelimesini "Kur'an, peygamberlik, bu sûrede Resûlullah'a lutfedildiği bildirilen şeyler" gibi değişik manalarla açıklamışlarsa da bunu, Resûlullah'ın hayatı boyunca mazhar olduğu maddî ve manevî bütün lutuflar, nimetler olarak anlamak sûrenin amacına ve ayetlerin akışına daha uygun düşmektedir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber'in hayat hikayesi onun eşsiz ahlakını açıkça göstermektedir ve bu ayetlerde söz konusu edilen uyarılara onun herhangi bir davranışı sebep olmuş değildir. Kur'an'ın irşad ve eğitimde kullandığı üslûp gereği burada onun şahsında bütün insanlığa hitap edilmektedir.





