İslam'da namazın, namaz kılmanın ve namaza devam etmenin önemi nedir? Namazın önemiyle ilgili ayet ve hadisler nelerdir?
Namazın önemini anlatan hadisler ve hadislerin açıklaması...
1- Ümmü Seleme validemiz şöyle der:
"Resûlullah Efendimiz'in son vasiyetlerinden biri şu oldu:
«Aman namaza dikkat ediniz! Aman namaza dikkat ediniz! Emriniz altındaki kişilerin haklarına riayet ediniz!»
Peygamber Efendimiz bu sözleri o kadar çok tekrarladı ki, mübarek lisanı söyleyemez hale gelince, bunları içten içe tekrar etmeye başladı." (Ahmed, VI, 290, 315. Ayrıca bkz. Ebû Davûd, Edeb, 123-124/5156; İbn-i Mace, Vasaya, 1; Beyhakî, Şuab, VII, 477/10542)
2- Ebü'd-Derda (r.a.) anlatıyor: Canımdan çok sevdiğim Resûlullah, bana şu tavsiyede bulundu:
"Param parça edilsen, ateşlerde yakılsan bile, sakın hiçbir şeyi Allah'a şirk koşma! Hiçbir farz namazını da kasden terk etme! Kim namazı bile bile terk ederse, o kişi Allah Teala'nın himayesinden ve hıfz u emanından uzak kalır." (İbn-i Mace, Fiten, 23)
HADİSLERİN AÇIKLAMASI
Namaz İslam'ın en önde gelen şiarıdır. Müslüman ile gayr-i müslimi ayıran alamet-i farikadır. O halde namaza ehemmiyet vermek ve ona büyük bir azimle devam etmek lazımdır. Bunun için Resûlullah, son vasiyetlerinden biri olarak namaz üzerinde ısrarla durmuştur.
NAMAZIN ÖNEMİNİ ANLATAN AYETLER
Bu durum, Allah'a kulluğun temeli ve en açık ifadesi olan namazın, ne kadar büyük bir ehemmiyet taşıdığını açıkça gözler önüne sermektedir. Namazın önemini vurgulayan ayet-i kerimelerde şöyle buyrulur:
"Namazı dosdoğru kılınız, zekatı hakkıyla veriniz, rükû edenlerle beraber rükû ediniz!" (Bakara 2/43)
"Âilene namazı emret! Kendin de ona sabırla devam et!.." (Taha 20/132)
"Nefsini kötülüklerden arındıran, Rabbinin ismini zikredip namaz kılan, felaha erer." (A'la 87/14-15)
CEHENNEME DÜŞEN İNSANLARIN İTİRAF ETTİĞİ İLK GÜNAH
Yüce Rabbimiz, namazın titizlikle muhafaza edilmesini ve hiç fütûr gösterilmeden devamlı bir şekilde eda edilmesini ister.[1] Namaz hususunda gevşek davranan kullarını ise azarlayarak acı bir azab ile uyarır:
"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar, (gafletle kılarlar.)" (Maûn 107/4-5)
"Defteri sağdan verilenler cennetler içindedirler. Günahkarlara: «Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?» diye uzaktan uzağa sorarlar. Suçlular derler ki: «Biz namaz kılanlardan değildik, fukaraya yemek yedirmezdik, batıla dalanlarla birlikte dalardık, ceza gününü de yalanlardık. Biz o hal üzereyken ölüm gelip çattı." (Müddessir 74/39-47)
Burada, Cehenneme düşen insanların îtiraf ettiği ilk günah, namazı terk etmeleri olmuştur. Sonra diğer günahlar gelmektedir. Bu, dikkat edilmesi gereken mühim bir husustur.
Resûlullah de namazın ehemmiyetini anlatmak maksadıyla şöyle buyurmuştur:
"En hayırlı ameliniz, namazdır…" (Muvatta', Taharet, 36)
"Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da abdesttir." (Tirmizî, Taharet, 3/4; Ahmed, III, 340)
Allah Resûlü, namaz kılmanın kendilerine ağır geleceğini söyleyen inatçı Sakîf Kabilesi'nin temsilcilerine:
"Rükûsuz (namazsız) bir dinde hayır yoktur" buyurmuştur. (Ebû Davûd, Harac, 25-26/3026)
KIYAMET GÜNÜ KULUN HESABA ÇEKİLECEĞİ İLK AMEL
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz'in bildirdiğine göre:
"Kıyamet günü kulun hesaba çekileceği ilk amel, namazdır. Eğer kul, namazlarını Allah'ın istediği şekilde eda etmiş ise, felaha erer ve maksûduna nail olur. Namazlarını eda etmemiş veya gafletle kılmışsa, kaybeder ve hüsrana uğrar. Şayet farzlarından bir şey noksan olursa, Azîz ve Celîl olan Rabbimiz:
«Kulumun nafile namazları var mı, bakınız?» buyurur. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra kul diğer amellerinden de bu minval üzere hesaba çekilir." (Tirmizî, Salat, 188/413; Nesaî, Salat, 9/462. Bkz. Ebû Davûd, Salat, 144-145/864)
Namazın ibadetler içindeki mevkîi ve ehemmiyeti o derece yüksektir ki, hastalık, yolculuk vb. fevkalade durumlarda bile terk edilmesine izin verilmemiş, buna karşılık edası hususunda bazı kolaylıklar sağlanmıştır.
NAMAZ KILMAYANIN AHİRETTE ÇEKECEĞİ AZAP
İkinci hadisimizde, namazı bilerek ihmal edenlerin, Allah'ın himayesinden çıkacağı bildirilmektedir. Böyleleri, dünyada tehlikelerle yüzyüze oldukları gibi ahirette de şiddetli bir azaba çarptırılırlar. Onların ahiretteki acı akıbetini Resûlullah şöyle tasvîr eder:
"Bu gece rüyamda iki melek gelerek beni kaldırdılar ve «haydi gidiyoruz» dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Yanı üzerine yatmış bir adamın yanına vardık. Başka biri de elinde kocaman bir kaya ile onun başında duruyordu. Kayayı, yatan adamın kafasına vurup eziyor, taş bir tarafa yuvarlanınca arkasından gidiyor ve taşı alıp getiriyordu. O gelinceye kadar diğerinin kafası da iyileşerek eski haline geliyordu. Adam, önce yaptığını aynen tekrarlayarak, yerde yatanın başını her defasında ezip duruyordu.
Yanımdaki iki meleğe:
«–Sübhanallah, bunların hali nedir?» diye sordum…
«–Anlatalım» dediler:
«–Kafası taşla ezilen adam var ya, o, Kur'an'ı öğrendiği halde onu terk eden ve uyuyarak farz namazın vaktini geçiren kimsedir..." (Buharî, Ta'bîr, 48; Cenaiz, 93)
Kur'an okuyarak onunla amel etme hususunda ağır davranan ve uykuya yenik düşerek yatsı ve sabah namazının vaktini geçiren kimselerin ahirette göreceği çetin azap, Peygamber Efendimiz'e rüyasında gösterilmiş, o da merhametle üzerine titrediği ümmetini îkaz buyurmuştur. Hiç şüphesiz, peygamberlerin rüyası haktır ve sadık rüyadır. Bu sebeple rüyaya istinaden anlattığı şeyler de aynen kabul edilmelidir.
Namaz kıldığı halde ihmalkar davrananların hali böyle olursa, ya hiç kılmayanların hali nice olur, bir düşünmek lazımdır?!
Hadis-i şeriften, ibadetlerin en şereflisini terk eden insanların, en şerefli azaları olan başlarıyla azap göreceği anlaşılmaktadır.
Âyet ve hadislerdeki bu îkazlar sebebiyle ashab-ı kiram, namaza çok ehemmiyet vermişlerdir. Mesela Hz. Ömer (r.a), valilerine şöyle yazmıştır:
"Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu ahkamına riayet ederek güzelce kılar ve vakitlerine dikkat ederse, dînini korumuş olur. Kim de namazı ihmal edip yitirirse, dînin diğer emirlerini daha çok ihmal eder." (Muvatta', Vukûtu's-Salat, 6)
Misver bin Mahreme (r.a) şöyle anlatır:
"(Hançerlendiği zaman) Ömer'in yanına gittim. Üstüne bir örtü örtmüşler, kendinden geçmiş vaziyette yatıyordu.
Yanında bulunan kişilere:
«–Durumu nasıl?» diye sordum.
«–Gördüğün gibi…» dediler.
«–Namaza çağırın! Onu namazdan başka hiçbir şeyle korkutup uyandıramazsınız!» dedim.
Bunun üzerine:
«–Ey Mü'minlerin Emîri, namaz!» dediler.
Hz. Ömer (r.a) hemen:
«–Evet, vallahi namazı terk edenin İslam'dan nasîbi yoktur» diyerek ayağa kalktı ve yarasından kanlar akarak namazını kıldı." (Heysemî, I, 295. Ayrıca bkz. Muvatta', Taharet, 51; İbn-i Sa'd, III, 35)
Bu misaller, dînin ihyasında namazın ne kadar ehemmiyetli bir yer tuttuğunu gözler önüne sermektedir.
Namaza önem vermek, dînin mahiyetini idrak ile doğru orantılıdır. Dînî şuurda azalma olduğunda, bu hemen namazdaki dikkat ve titizliğe yansır.
[1] Mearic 70/23, 34.





