Namaz ergen ve aklı yerinde her müslümana farz olan bir ibadettir. Namaz kılmayan dünyada ve ahirette azaba uğrar. Namaz kılan kişler de bazen tembellik yapıp namazı terkedebiliyorlar. Peki Namazı terketmenin hükmü nedir? İşte Namazı terketmenin hükmü...
Namazı kılmamak dünya ve ahirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teala şöyle buyurur: "Sağ tarafın insanları cennet bahçeleri içindedir, suçlulara sorarlar: Sizi "Sekar" cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik ve düşkünleri doyurmazdık." (Müddessir, 74/40-43) "Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı bıraktılar, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tevbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar ise, cennete girerler ve hiçbir haksızlığa uğrattılmazlar." (Meryem, 19/59, 60.) "Vay o kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan haberssizdirler." (Maûn, 107/4, 5) Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Bilerek namazı terk eden kimseden Allah ve Rasûlü'nün zimmeti kalkar." (A. İbn Hanbel, V, 238, VI, 461 .) "Kim ikindi namazını terk ederse, ameli boşa gitmiş olur." (Buharî, Mevakît, 15, 34; Nesaî, Salat, 15) "Kim, önemsemeyerek üç cuma namazını terk ederse, Allah Teala onun kalbine mühür vurur." (Nesaî, Cuma, 2; Tirmizî, Cuma, 7; İbn Mace, İkame, 93)
Hanefîlere göre, tembellik yüzünden namazını terk eden kimse, namazı inkar etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkar, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye çağrılır, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrit edilir ve tedib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir.( İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, Mısır, t.y, I, 326 ; Şürünbülalî, Meraki'l-Felah, Mısır, 1315, s.60; Zühaylî, El-Fıkhu'lİslamî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, I,503) Hanefîler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, özürsüz namazını terk eden kimse, irtidat edenin durumu gibi İslam toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tevbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır.( İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Mısır, t.y, I, 87; Şirazî, Mühezzeb, Haleb tab'ı, I, 51; İbn Kudame, Muğnî, 3. baskı Kahire, t.y, II, 442-447; Zühaylî, age, I, 503, 504; Krş. Tevbe, 9/5; Buharî, Diyat, 6; Müslim, Kasame, 25, 26)
Namazını unutmak, uyuyup kalmak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; "Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın." (Ebû Davud, Salat, 11 ; İbn Mace, Salat, 10, Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazını vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cennab ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışındaki günahları dilerse affedebilir. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili çeşitli naslar vardır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında, dilediği kimseyi bağışlar." (Nisa, 4/48)
Ubade İbn Samit (r.a)'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: "Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teala cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar." 48 Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: "Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.
Bu duruma göre, farz namazların eksiğini sünnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Bu yüzden farz, vacip veya sünnet ayırımı yapmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi mü'minin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzûr ve manevi mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret yolculuğu için de en büyük azıktır.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, İslam İlmihali





