Sırat köprüsü nedir? Hadislerde sırat köprüsü nasıl anlatılıyor? Bu yazımızda sırat köprüsü hakkında her şeyi bulabilirsiniz. İşte hadisler ışığında sırat köprüsü hakkında bilgiler..
Sırat, kıyamet gününde Cehennem ateşi üzerinde kurulan köprünün adıdır. Bütün insanlar bu köprüden mecburî bir sûrette geçecektir. Bu geçişler de o kimsenin dünyada iken sahip olduğu îman derecesine ve yapmış olduğu amellerin keyfiyetine göre gerçekleşecektir. Bu sebeple kimilerinin ayakları altında bu köprü o kadar incelecektir ki, üzerinden geçen, onu -meşhur tabiriyle- kıldan ince, kılıçtan keskince görecektir. Kimilerinin ayakları altında ise genişleyecek, o da rahat bir şekilde üzerinden geçerek Allah Teala'nın kendisi için hazırladığı nîmetlerin bulunduğu Cennet'e kavuşacaktır.
SIRAT KÖPRÜSÜ'NDEN KİMLER GEÇECEK, KİMLER GEÇMEYECEK?
Cehennem ehli ise Sırat'ı geçmeye çalışırken ayakları kayacak ve Cehennem'e yuvarlanacaklardır.
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'ın naklettiğine göre bir defasında bazı insanlar:
"‒Ya Rasûlallah! Kıyamet gününde biz Rabbimiz'i görecek miyiz?" diye sordular.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bu suale şu soruyla mukabelede bulundular:
"‒Önünde hiçbir bulut yokken Güneş'i görmek için itişip kakışarak bir sıkışıklığa ve zarara uğrar mısınız?"
Sahabîler:
"‒Hayır, ya Rasûlallah!" dediler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz tekrar:
"‒Önünde hiçbir bulut yokken ayın on dördüncü gecesi Kamer'i görmek için itişip kakışarak bir sıkışıklığa ve zarara uğrar mısınız?" diye sordular.
Sahabîler:
"‒Hayır, ya Rasûlallah!" deyince Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle devam ettiler:
"‒İşte şüphesiz sizler kıyamet günü Cenab-ı Hakk'ı böyle rahat bir şekilde göreceksiniz. Allah Teala bütün insanları bir araya toplar ve:
«–Kim, neye taptıysa onun peşinden gitsin!» buyurur.
Bunun üzerine dünyadayken Güneş'e tapanlar Güneş'in ardına, Ay'a tapanlar Ay'ın peşine düşer, tağutlara tapanlar da onların ardına takılıp (Cehennem'e) giderler. Yalnız bu ümmet, içinde münafıkları da olduğu halde yerinde kalır. Allah Teala onlara, evvelce tanıdıklarından farklı bir sûrette tecellî edip:
«Ben sizin Rabbiniz'im!» buyurur.
Onlar (Rab'lerini o tecellî ile tanıyamadıkları için):
«–Sen'den Allah'a sığınırız! Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır, (yerimizden ayrılmayız). Rabbimiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız!» derler.
Allah Teala onlara bu defa da tanıdıkları sûrette tecellî edip:
«–Ben sizin Rabbiniz'im!» buyurur.
Onlar da:
«–Sen bizim Rabbimiz'sin!» der ve O'na tabî olurlar.
Bundan sonra Cehennem Köprüsü kurulur. Ümmetini onun üstünden en evvel geçiren ben olurum. O gün rasûllerin duaları; «اَللّٰهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ: Allah'ım, selamet ver, selamet ver!» şeklindedir.
Sırat Köprüsü'nde saʻdan dikenlerine benzer birçok çengel vardır. Sizler saʻdan dikenlerini gördünüz mü?"
Sahabîler:
"‒Evet, gördük ya Rasûlallah!" diyerek cevap verdiler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz sözlerine devamla şöyle buyurdular:
"‒İşte bu çengeller, saʻdan dikenlerine benzerler. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını Allah Teala'dan başka kimse bilemez. İşte bu çengeller, insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli sebebiyle helak olur, kimi yere serilip (günahı nisbetinde) yara aldıktan sonra kurtulur…" (Buharî, Rikāk, 52)
Sırat Köprüsü, bütün insanlık için tek geçiş yeridir. Bu sebeple mü'min-kafir herkes oraya varacaktır. Ancak kamil mü'minler, ayet-i kerîmede ifade buyrulduğu üzere, o gün korkutulmayacak,[3] oradan selametle geçeceklerdir. Günahkar mü'minler ise, günahları nisbetinde sıkıntı çekeceklerdir.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün Hazret-i Hafsa -radıyallahu anha-'nın yanında:
"–İnşaallah ağacın altında bey'at eden Ashab-ı Şecere'den hiç kimse Cehennem'e girmeyecek!" buyurmuşlardı.
Bu söz üzerine aklına bir soru takılan Hafsa Validemiz:
"–Peki ya Rasûlallah, Cenab-ı Hak; «İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere herkes mutlaka Cehennem'e varacaktır.»[4] buyuruyor. Bu nasıl olacak?" diye sordular.
Fahr-i Kainat Efendimiz:
"–Allah Teala şöyle de buyurdu." diyerek bir sonraki ayeti tilavet buyurdular:
"Sonra müttakî olanları kurtarırız da zalimleri orada dizüstü bırakırız." (Meryem, 72) (Müslim, Fedailü's-Sahabe, 163)
Böylece Cennet ehli için "Cehennem'e varmak"tan maksadın, Sırat'tan geçerken Cehennem'in üstünden geçmek manasına geldiğini, yoksa içine girmek demek olmadığını îzah etmiş oldular.
SIRAT KÖPRÜSÜ HİKAYESİ
Mevlana Hazretleri de Mesnevî'sinde, dünyada iken takva üzere yaşayıp îman-ı kamil üzere vefat eden salih mü'minlerin Sırat'taki halini mecazî bir üslûb ile şöyle hikaye etmektedir:
"Mü'minler Mahşer'de diyecekler ki:
«–Ey melekler! Cehennem herkesin, bütün insanların müşterek bir yolu değil miydi?»[5] Mü'minlerin de kafirlerin de uğrayıp geçecekleri bu yolda biz ne duman gördük, ne de ateş!.. İşte burası Cennet; eman yurdu, emniyet yeri. Peki, o korkunç geçit, o felaket uğrak nerede kaldı?»
Melekler onlara diyecekler ki:
«–Hani geçerken filan yerde gördüğünüz o yemyeşil bahçe var ya! Cehennem, o korkunç azap yeri, o şiddetli ceza mahalli işte orasıydı. Ama size bağlık, bahçelik, ağaçlık bir yer göründü.
Uğraştığınız, mücahede ettiğiniz ibadet ve iyiliklerle, Allah rızası uğrunda onun ateşini söndürdünüz. Alev alev yanan şehvet ateşiniz, takva yeşilliği ve hidayet nûru oldu.
Hiddet/öfke ateşiniz; sabırla, müsamaha ile, yaptığınız iyiliklerle hilm haline geldi. Bilgisizlik karanlığı da takva yolundaki gayretlerinizle bilgi oldu.
Hırs ve cimrilik ateşiniz, cömertliğe çevrildi. Diken gibi olan hasediniz, gül bahçesine döndü. Siz, Allah rızası için, daha dünyada iken ateşlerinizin hepsini birer birer söndürdünüz. Ateş gibi nefsi, gül bahçesi haline getirdiniz; oraya vefa tohumunu ektiniz.
Hak davetçisi olan Peygamber'in davetine uydunuz; nefs cehennemine su döküp ateşini söndürdünüz. İşte bu yüzden Cehennem size yemyeşil ve türlü nîmetlerle dolu bir gül bahçesi oldu.»"
SIRAT KÖPRÜSÜ'NDEN NASIL GEÇİLECEK?
Diğer taraftan Cennet ehli, Sırat'tan geçerken amelleri nisbetinde bir hıza sahip olacaklardır. Nitekim Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"İnsanlar Cehennem'e gelirler, sonra amellerine göre oradan geçerler: Onların ilk grubu şimşek hızıyla geçer. İkinci grup rüzgar gibi geçer. Sonra at süratiyle, at binicisi süratiyle, sonra yaya koşusuyla, sonra da yaya yürüyüşüyle geçer." (Tirmizî, Tefsîr, 19/3159)
İnsan, Sırat'ın üzerinde ne kadar çok kalırsa o kadar Cehennem ateşinin harareti, dumanı, kötü kokusu ve kötü manzaraları ile azaba maruz kalır. Bundan daha kötüsü de her an Cehennem'e düşme korkusu içinde dehşetli anlar yaşar. Bu sebeple insan oradan ne kadar hızlı geçerse o kadar selamet içinde olur.
Yine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"…Sırat'tan ilk geçenleriniz şimşek hızıyla geçerler… Sonra rüzgar gibi, sonra kuşun uçuşu ve bir adamın hızla koşması gibi geçerler. Onları bu şekilde amelleri geçirir. Bu esnada sizin Peygamber'iniz de Sırat'ın başında durur ve devamlı olarak;
«Ya Rabbi, selamet ver, selamet ver!» der.
İnsanların amelleri kendilerini Sırat'tan geçiremez hale gelinceye kadar bu durum böyle devam eder. Hatta bir kişi gelir, yürümeye güç yetiremez de sürünerek gitmeye çalışır. Sırat'ın iki tarafında asılı çengeller vardır. Bunlar emrolundukları insanları yakalamakla vazifelidirler. İnsanların bir kısmı bu çengeller tarafından tırmalanmış ve yaralanmış vaziyette kurtulur, bir kısmı da Cehennem'e atılıverir." (Müslim, Îman, 329)
Dolayısıyla dünyada işlenen her bir günah, aslında Sırat'ın yanlarına asılan büyük bir çengel demektir. Hatta Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buna misal olarak, "emanet" ile "akrabalık bağı"nın gönderilerek Sırat'ın sağ ve solunda duracaklarını ve dünyada iken haklarını îfa etmeyenlerle mücadele edeceklerini haber vermişlerdir.[6] Burada "emanet" ile "akrabalık bağı"nın bilhassa zikredilmesi, ehemmiyetlerinin büyük, ihmal edenlerinin de çok olması sebebiyledir.
Sırat Köprüsü'nde, Peygamber Efendimiz gibi mü'minlerin dilinde de hep aynı dua vardır. Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Sırat Köprüsü'nde mü'minin şiarı; «رَبِّ سَلِّمْ سَلِّمْ : Ya Rabbi, selamet ver, selamet ver!» duasıdır." buyurmuşlardır. (Tirmizî, Kıyamet, 9/2432)
Peygamber Efendimiz'in Sırat'ın başında durması ise şefaat içindir. Nitekim diğer bir hadîs-i şerîflerinde:
"…Sonra köprü Cehennem üzerine kurulur ve şefaat için izin verilir…" buyurmuşlardır. (Müslim, Îman, 302)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları





