0
Cuma'dan devam…
Dedik ki, Araplar Osmanlı'ya en sadık millet olmuştur ve bunun en büyük delili de son döneme kadar asla en küçük bir isyan hareketi içine girmemişolmalarıdır. Oysa buna mukabil, aynı dönemlerde, Osmanlının İslamlaştırdığı Balkanlarda yüzlerce isyan hareketine rastlıyoruz. Bırakın Balkanları, Anadolu başta Celali isyanları olmak üzere yüzlerce Türk kökenli isyana sahne olmuştur. Ne diyeceğiz o zaman?
"Hain Araplar" diyen hastalıklı zihniyetin diline doladığı en büyük olay 20. asırda gerçekleşmiştir. Gaflet, dalalet ve ihanet derecesinde Yahudi ve Alman kuklası olan İttihat ve Terakki tarafından Mekke Emiri yapılan Şerif Hüseyin 'in ihaneti doğrudur. Ancak bu ferdidir, bir ailenin tasarrufudur ve asla kardeşArap halklarının tamamını bağlamaz. Hele hele bu ihanet hadisesinden 100 yıl sonra dünyaya gelen masum Arap çocuklarını hiç bağlamaz.
Öncelikle şunu çok iyi bilmeliyiz ki, bir şahsın, ailenin ve zümrenin yapıp ettikleri yüz milyonlarca nüfusa sahip bir millete izafe edilemez.Celali isyanlarını hatırlayalım. Bu isyanlar, başında bulunan Celal isimli alevi bir şahsa atfen Celali olarak isimlendirilmişlerdir. Şimdi Osmanlı Devleti'ne karşı yüzyıllar önce gerçekleştirilen bu isyanlardan ötürü bugünkü Anadolu Alevi toplumunu "Hain Aleviler" diye yaftalayacak mıyız? Bundan da öte, İstiklal Savaşımız esnasında biz Yunan ile savaşhalinde iken, Konya, Yozgat, Bolu ve Düzce'de çıkan isyanlardan ötürü, bugün kalkıp: "Hain Yozgatlılar, Hain Konyalılar, Hain Bolulular, Hain Düzceliler, nihayet hepsi de Türk oğlu Türk oldukları için Hain Türkler" mi diyeceğiz? Bu ne kadar sefil, sefih, seviyesiz, genellemeci ve indirgemeci bir yaklaşım olur…
Arapların I. Dünya savaşına girdikten sonra, İttihat ve Terakki'nin yıkıcı güruhunun elinde iradesiz bir oyuncak haline gelen Sultan Reşat tarafından ilan edilen ve aslında Halife iradesinden daha çok Alman menfaatlerini temsil eden "Cihad Fetvası"na uymadıkları da atılan iftiralar arasındadır. İftiradır, zira Mısır'da, Hindistan'da bu fetvaya uyulmuş, yine bir Arap memleketi olan Libya'da İtalyanlara karşı vatan savunması halinde iken fetvayı işitir işitmez İstanbul'a gelen Şerif Ahmed es-Sünusü, Patagonyalı mıydı, Laponyalı mıydı, yoksa Arap mıydı?
Halifenin fetvasına gönüllü olarak icabet eden birçok Arap da görülmüştür ki, bunlardan teşekkül eden iki tabura bizzat Mustafa Kemal Paşa kumanda etmiştir. Mustafa Kemal'in Trablusgarp Savaşı'nda Arap askerlerle bir enstantanesi hala dün gibi zihnimizdedir.
Yine I. Dünya Savaşı'nın en canlı direnişve mücadelesine sahne olan Çanakkale Harbi'ne kısaca bir bakın. Şehitlikleri bir gezin bakayım ne göreceksiniz? Bingazi'den, Halep'ten, Şam'dan, Kudüs'ten, Kahire'den, İskenderiye'den, Mekke'den, Medine'den gelerek Hilafet için savaşan yiğitler Arap değil miydi?Peki, bu ana kuzusu binlerce Müslüman Arap kardeşimiz gelip Türk vatanının işgalden kurtulması için şehadet şerbetini içerken, Siyonist Yahudiler ne yapıyordu dersiniz? Onlar da Çanakkale'de bize kasteden düşman ordularının içine iliştirilmişkatır birlikleriyle harim-i ismetimizi çiğnemeye çalışıyorlardı.
Ucuz ve tadı kaçmışbir sakız gibi her türlü belgeden yoksun ve maksatlı biçimde ağızdan ağza aktarılarak çiğnenen "Hain Araplar" sakızını ve İslam kardeşliğini zedeleyen bu çirkin iftirayı zihinlerden ve yüreklerden atmak zorundayız. Hattı zatında, Hain Araplar tanımlamasının en büyük amacı aziz milletimizi ırken Arap olan Fahr-i Kainat Efendimiz'den (sav) soğutmak, son tahlilde de ümmet bilincini zedeleyerek İslam'dan uzaklaştırmaktır. Bu bakımdan içimizdeki asıl hainler, "Hain Araplar" iftirasını atanlardır.
Suriye ve Mısır başta olmak üzere Tanca'dan Sana'ya kadar uzanan tüm Arap coğrafyasında gelişen son olaylar göstermiştir ki; Türk ve Kürd Arapsız; Araplar da Türkler ve Kürdlersiz hiçbir şey yapamaz. İstiklal şairimiz merhum Mehmed Akif Ersoy, bu hususu bir şiirinde veciz ve manzum bir biçimde bakın nasıl ifade etmiş:
Türk Arapsız yaşamaz. Kim ki "yaşar" der delidir!
Arabın, Türk ise hem sağgözü, hem sağelidir.
Veriniz başbaşa, zira sonu hüsran-ı mübin
Ne Hılafet kalıyor ortada, billahi ne din!
"Medeniyyet!" size çoktan beridir dişbiliyor,
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Bizim coğrafyamızda yegane kurtuluş ve çözüm, ancak Müslüman Türk, Kürd, Arap ve Acem milletlerinin yekvücut olarak hareket etmeleri ve behemehal tefrikalardan uzaklaşmalarıyla mümkündür. Aksi halde, maalesef ve mateessüf; Şam, Kudüs, Kahire, İstanbul, Rasulayn, Gazze, İskenderiye ve Reyhanlı daha çoook ağlamaya devam edecek.
İKİ DOĞU ve İKİ BATI'nın Rabbine emanet olun...