0
Nereye gitsem her yerde siyaset konuşulduğunu görüyorum. Önce meclis başkanı kimin olacağı idi konu. Neyse ki seçildi de ondan kurtulduk. Şimdi ise hükümet nasıl kurulacak sorusu sohbet konusu ediliyor.
Gazetelere bakıyorsunuz haber ve manşetlerde bu konu çok yer işgal ediyor. Yazarlar da genelde bu mevzuyu işliyorlar. "Bu parti şununla olmaz, şu parti diğer partiyle koalisyon yaparsa biter" gibi yorumlar, matematik hesaplar gırla gidiyor.
Gazetelere bakmayın diyeceksiniz, internet haber siteleri ve sosyal medya da aynen böyle. Hadi onlara da bakmayalım, televizyonları açtığınızda hemen her kanalda koca adamlar da benzer tartışmalar içerisindeler. Öyle hararetle münakaşa ediyorlar ki sanki hükümeti kendileri kuracaklar.
Halbuki Cumhurbaşkanımızın en çok milletvekili çıkaran parti liderine hükümeti kurma görevi vermesine daha günler var. Sanki onların dediğine göre kabine yapılanacakmış havasındalar. Konuştukça konuşuyorlar.
Topluluğa girdiğinizde hemen soru geliyor, "Sizce hükümeti kim kuracak?"
Sonra başlanıyor ihtimaller sıralanmaya ve lüzumsuz saatlerce konuşmaya.
Düne kadar meclis başkanı kimin olacağını konuşuyor, tartışıyor, okuyor, dinliyorduk. Ne kadar gereksiz vakit geçirdiğimizi, çenemizi boşuna yorduğumuzu anladık.
Günler sonra da hükümet kuruluna veya tekrar seçim kararı alınınca koalisyon hesaplarıyla boşuna dertlendiğimizi anlayacağız.
Yarabbi ne kadar politik bir toplum olduk böyle? Politik oldukça ülkedeki gerginlik de artıyor, tansiyon yükseliyor çünkü.
Herkes vazifesini yapsa, ülkeyi idare etmeyi de seçtiğimiz politikacılara bıraksak ne kadar güzel olur. Yapacak o kadar çok işimiz var ki…
SÜLEYMAN DEMİREL'LE BİR HATIRA
1990'lı yıllardı. Görev yaptığım Bezmialem Vakıf Gureba Hastanesi'nde yeni binaya taşınmıştık ancak resmi açılış töreni yapılmamıştı.
Açılışa zamanın başbakanı Süleyman Demirel'in geleceği ilan edildi.
Demirel konuşmasında belli ki hastane idaresince eline tutuşturulan kağıttan hastanenin problemlerini, eksiklerini, aksayan yönlerini okumaya başladı. Okurken cümlelerin başına "biliyoruz ki" kelimesini ekliyordu.
Yani hastanenin bu sorunları bulunduğundan haberi olduğunu vurguluyordu.
Elindeki notu okuduktan sonra, "Merak etmeyin, hepsini kısa sürede halledeceğiz" diye ekledi.
Evet, hastanenin problemlerine vakıftı ve hemen çözecekti. Söylediği, vaat ettiği buydu.
Ancak Demirel daha sonra yıllarca başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yaptı ve Vakıf Gureba Hastanesi ile hiç ilgilenmedi.
"İktidar ne verirse ben 5 fazlasını vereceğim" zihniyeti onundu. Bol keseden söz verir, sözünde durmaz politikacı tipinin örneğiydi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın ise söz verdi mi takip eden ve sözünü senet kabul eden devlet adamı olarak milletimizin kalbinde taht kurması boşuna değildir.