Gazze’de soykırım yapmayı sürdüren terör örgütü İsrail’in Suriye’yi de hedef alması, bölgedeki dengeleri altüst ediyor. ABD ve Batı’nın koşulsuz desteğini arkasına alan işgalci İsrail’in Ortadoğu’da yeni cepheler açma çabası, sadece Filistin’i değil, tüm bölgeyi tehdit ediyor. Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkileniyor? Yeni bir savaş mı kapıda? Bu soruları, Siyaset Bilimci Dr. Ali Demirdas’la konuştuk.

Bolu'daki otel faciasında gelişme! 9 bürokrat için karar verildi
Bolu'daki otel faciasında gelişme! 9 bürokrat için karar verildi
İçeriği Görüntüle

NETANYAHU PAÇASINI KURTARMAYA ÇALIŞIYOR

Terörist İsrail’in Gazze’de yaklaşık 2 yıldır sürdürdüğü saldırıların ardından şimdi de Suriye’yi hedef alması nasıl okunmalı? Dürzilerin İsrail’in taşeronluğunu yapması Suriye’de bir iç karışıklığı tetikler mi?

İsrail, Şam’a saldırısını Dürzileri koruma amacıyla meşrulaştırmaya çalışsa da, asıl amaç Netanyahu’nun yolsuzluk davasının önceki gün yapılacak olmasıydı. Ancak saldırılar nedeniyle duruşma ertelendi ve Netanyahu, geçici de olsa hedefine ulaştı. Bombalamanın birkaç binayla sınırlı kalması, bu saldırının stratejik bir çıkar amacı gütmediğini gösteriyor. Öyle ki, ABD Kongresi’nden bazı üyeler, saldırının devamının İsrail için “intihar” olacağını dile getirdi. İsrail’in bir diğer vekili olan YPG’nin sessizliği, bu saldırının stratejik kazanım amacı taşımadığını teyit ediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın YPG’yi uyarması da dikkat çekici! Dürziler, YPG’nin aksine silahlı bir güç değil. Bu nedenle lokal birkaç olay dışında Suriye’de ciddi bir iç karışıklık tetiklemeleri olası değil. Kaldı ki, Dürzilerden daha güçlü durumda olan Esad rejimi artık Akdeniz kıyısına sıkışmış durumda ve etkisiz hale getirilmişti.

İSRAİL’İN KAYIPLARI BÜYÜK

İsrail’in bu yayılmacı ve saldırgan tutumu, bölgesel güvenlik dengelerini nasıl etkiler? Ortadoğu’da yeni bir savaşın habercisi mi?

Netanyahu’ya kalsa savaşı tüm bölgeye yaymak ister ama bunu Amerika olmadan başaramaz. Trump yönetimindeki ABD’nin ise ne bölgesel bir savaş başlatacak mecali ne de kamuoyu desteği var. Ortadoğu’da topyekûn bir savaş, ABD’de hükümetin çökmesi anlamına gelir. Son İran saldırısında bile hem ABD hem İran son derece temkinliydi. Ayrıca İsrail, Gazze’de büyük askerî kayıplar verdi. Yeni bir cephe açması şu an için imkânsız. Lübnan ve Suriye’ye kara harekâtı yapamamasının temel nedeni de Gazze’deki büyük kayıplar. Cephenin dışında bile her gün intihar eden İsrail askerlerinin sayısı artıyor. Dolayısıyla İsrail’in bölgeyi ateşe atması şu an için düşük bir ihtimal.

İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırılarının zamanlaması neye işaret ediyor? Şam’ın ötesinde asıl hedef Türkiye mi?

Netanyahu’nun “Osmanlı’nın dirilmesine izin vermeyeceğiz” sözleri, İsrail’in asıl rakibinin Türkiye olduğunun açık bir göstergesi. Aslında Türkiye-İsrail mücadelesi çoktan başlamış durumda. PKK’ya silah bıraktırılması, YPG’nin Suriye ordusuna entegre edilme çabaları, İsrail’le yürütülen dolaylı mücadelenin bir parçası. Kısa vadede Türkiye ile İsrail arasında doğrudan sıcak çatışma beklemiyorum ancak ilerleyen süreçte bu durum kaçınılmaz olabilir. ABD iç siyasetinin dış politikada zayıflık göstermesi ve İsrail’in iç politik baskılarla hareket etmesi bu süreci tetikleyebilir. Unutulmamalı ki Yahudi inancına göre Süleyman Mabedi’nin yeniden inşası için tanınan süre 2027 Ekim’inde doluyor.

Bu süreçte ABD ve Batı’nın İsrail’e koşulsuz desteği ne gibi jeopolitik sonuçlar doğurabilir?

İngiltere dışında İsrail’e aktif lojistik destek veren bir Avrupa ülkesi yok denebilir. İspanya ve İrlanda fiili ambargo hazırlığında. ABD’nin koşulsuz desteği ise Amerikan iç siyasetinin gidişatına göre zayıflayabilir.

OSMANLI DÜZEYİNDE BİRLEŞME ŞART

Bölge ülkelerinin sessizliği ya da yetersiz tepkileriyle birlikte Arap dünyasındaki parçalanmışlık, bu sürece nasıl zemin hazırlıyor?

Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır prensipte İsrail’i destekliyor. Ancak İsrail, İran meselesini yeniden gündeme getirirse - ki bu çok olası- Körfez ülkelerinin pozisyonu zorlaşır. Bu da Filistin davası açısından olumlu bir gelişme olabilir. İslam dünyasının birleşmesi ancak Osmanlı düzeyinde bir girişimle, Türkiye öncülüğünde mümkün. Bunun ilk adımlarını Suriye, Libya ve Somali’de görüyoruz. Ancak bu birlikteliğin sağlanması için 1930 sonrası kurulan Arap krallıklarının yönetimlerinin değişmesi gerekiyor. İlginç bir şekilde, bu tür fikirsel girişimler son dönemde Müslüman olmuş Batılılardan geliyor.

TÜRKİYE İÇİN TEHDİT İÇERİDEN

Türkiye açısından bakıldığında, İsrail’in Suriye saldırıları ne tür güvenlik riskleri doğurabilir? Türkiye bu gelişmelere ne kadar hazırlıklı?

Açıkçası Türkiye için güvenlik tehdidi dışarıdan değil, içeriden geliyor. “Suriye’de ne işimiz var?” diyen zihniyetin, son Şam saldırısında dolaylı veya doğrudan İsrail’i destekleyen açıklamaları, Türkiye’nin Suriye’de daha büyük adımlar atmasının önünde bir engel oluşturuyor. Bu engelin nasıl aşılacağı ise başlı başına bir tartışma konusu.

İSRAİL BELASINI ARIYOR

Türkiye’nin Gazze konusundaki diplomatik söylemleri, İsrail’in genişleyen saldırılarına karşı sahada fiilî adımlara dönüşebilir mi?

Selçuk Bayraktar’ın “İsrail belasını arıyor” şeklindeki sözleri, Türkiye’nin sahada da İsrail’le karşı karşıya gelmeye hazırlandığının bir göstergesi. Elbette son söz Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’ın. Batı basınında Türkiye’nin Suriye’de üs kuracağı sıkça yazıldı ancak henüz somut bir gelişme yaşanmadı. Bu son saldırılardan sonra Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığının artacağını düşünüyorum. Artmalı da!

İsrail’in bölgedeki bu saldırganlığı, Türkiye’nin dış politikasında yeni kırılmalar ya da yön değişikliklerine yol açar mı?

Bu son saldırı, doğal olarak Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla odaklanmasına neden olacak. Ancak asıl yön değişikliğinin Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) içinde gerçekleşme ihtimali yüksek. Maddi destek açısından Körfez ülkelerine yönelen HTŞ lideri Colani, güvenlik gerekçesiyle Türkiye’yle daha yakın ilişkiler kurmak isteyebilir. Aynı gün BAE lideri Bin Zayed’in Ankara’da bulunması da tesadüf değildir.

İSRAİL SALDIRGANLIĞI SÜRER

Terörist İsrail’in bu saldırgan tutumu nereye kadar devam edecek?

“Netanyahu giderse İsrail saldırganlığı sona erer” düşüncesi bana göre hatalı. İsrail, Gazze’de açıkça soykırım yapmasına rağmen ciddi şekilde yıprandı. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiler. Dahası, Netanyahu giderse yerine gelmesi muhtemel Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi isimler ondan çok daha radikal ve saldırgan. Dolayısıyla Netanyahu kalsa da gitse de İsrail’in saldırganlığı sürecek gibi görünüyor.

Kaynak: Haber Merkezi / Özlem Doğan