0

"Eğer kazanırsak (herkesin kazanma standartları farklı) seçim temiz geçti, halk seçimini yaptı, seçmen bilinçlendi. Eğer kaybedersek (herkesin kaybetme standartları da farklı) seçimlere hile karıştı, çöplerde oy pusulaları bulundu, elektirikler kesildi, halk cahil, benim oyumla çobanın oyu bir mi sayılacak? Kazanırsak herşey güllük gülistanlık, kaybedersek iç savaş çıkartırız."
Yukarıda yazılanlar seçim kültürünü bir türlü içine sindirememiş, az gelişmiş kafa yapısının yada aslında herşeyin farkında olup, maksadı üzüm yemek değil bağcıya dalmak olan hinlerin durumunu açıklamakta. Şundan emin olunki seçim sonuçları Ak Parti lehine gelişirse postalcı ve paralelci gazeteler ve televizyon kanalları manşetlerini şimdiden hazırlamış bulunmakta; "Seçime hile karıştı, sokağa dökülün!" Postalcıların ve paralelcilerin tabanının sokağa dökülmesinin bir halta yaramadığı "Gezi" isimli Faşist ayaklanmasında görüldü. Sokağa dökülmesi iş yapacak olanlar biz Kürtler. Fakat ortalama Kürdün aklından geçen şu "13 sene öncesine kadar kimliğim ve dilim yasaktı. 1 milyon kanal içinde benim dilimi adam yerine koyup günde bir saat Kürtçe yayın yapan bir tek TV kanalı yoktu. Tam tersine, bugün "PKK sakın silahları bırakmasın" diyen Aydın Doğan'ın postalcı basını "Kürtçe diye bir dil yoktur" diye zırvalıyordu. Ana dilimde eğitim veren okul zaten benim için hayaldi. Kimliğimin, dilimin önündeki yasağı kaldıran, 24 saat Kürtçe yayın yapan beş TV kanalını açan, Kürtçe eğitimi başlatan, üniversitelerde Kürtçe Enstitüleri kurup her sene yüzlerce Kürtçe öğretmeni yetiştirmesini şağlayan bir hükümete karşı faşistlerle birlikte neden hareket edeyim ki? Oyumu HDP'ye de versem, AKP'ye de versem bana bunca iyiliği yapan sivil hükümete nankörlük edip faşistlerle iş tutmam, sokağa dökülüp iç savaş hayalleri kuranlara malzeme olmam." Evet ortalama bir Kürdün bilinçaltındaki duygular böyle. Tabi bahsettiklerim Kürdüm diye ortalıkta dolanan kriptolar değil. Evde başka pazarda başka olmaktan, içlerine atmaktan verem olanlar, kanser olanlar... Artık gerçek kimliğinizle yaşamaya çalışın birazda... Hükümette CHP yada MHP yok. Günde 10 kez küfrettiğiniz Tayyip kaldırdı tüm yasakları. Bu ülkede kimse Ermeniliğinden, Rumluğundan, Süryaniliğinden, Ezidiliğinden, Yahudiliğinden dolayı ezilmiyor, kodeslere atılmıyor artık. Okullarınız açık , ibadet yerleriniz yeni Türkiye anlayışının güvencesi altında.Yıllarca CHP MHP içinde kripto yaşadınız, şimdi Kürtler içinde kripto yaşamaya çalışıyorsunuz… (Bu arada Kazım Karabekir'in orduya soktuğu 3000 Ermeni subayını da birileri gündeme getirse artık. Hani bize Türkçülük satan Ermeni general kardeşlerimiz…)

Bir ülke kriptolarla ayakta kalamaz. Özgürlükler hem individuallar hem de devletin bekası için yaşam gıdasıdır. Birileri size devlette yasakları tavsiye ediyorsa bilinki sizi çökertecek gizli bir ajandası vardır. Ne kadar özgürlük o kadar güçlü ülke... Seçme ve seçilme hakkı insanlığın keşfettiği en kıymetli hazinelerden. Hangi ülkede olursak olalım seçmenin gerçekten özgür iradesiyle seçim hakkını kullandığı tartışılır bir mesele.
Örneğin ABD'de Cumhuriyetçilerin de, Demokratların da adayı Gladyo tarafından seçilir halka sunulur. Halk özgür tercihini yaptığını sanır oysa kazanan sonuç itibariyle Gladyo'nun adayıdır. Başkan adaylarının Gladyo tarafından belirlendiği, senatonun Gladyo tarafından şekillendiği, yerel ve mainstream medyanın Gladyo'nun elinde olduğu -bir hukuk ülkesi olduğu kabul edilen- ABD'de durum bu iken, yok trafolara kedi girdi, yok çöplerde oy pusulaları bulundu, Kürdistanda seçmenlere baskı yapıldı türünden yaygaralarla kimsenin ama kimsenin kazanacağı bir şey yok. Özellikle biz Kürtler'in... Easy, calm down! Kazanımlarına sahip çık. Kürt düşmanlarıyla kol kola girip kazacağın tek bir şey yok.

Kürt anasını görmesin

Meşhur bir fıkra vardır; idam sehpasına götürülen Türk ve Kürde son istekleri sorulmuş, Kürd "son isteğim anamı görmek" demiş, Türkün ise son isteği "Kürt anasını görmesin" şeklinde olmuş. Bunu tüm Türklere genelleme yapmak yanlış olur fakat Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yetiştirilmek istenen Türk kişiliği böyle bir şey. Zaman gazetesi yazarı, tarihçi Mustafa Armağan yetiştirilmek istenen Türk kişiliği için iyi bir örnek. Tarihçiliğini Kürtleri yok yada tarihteki varlıklarını asgarîye indirmek için kullanan Armağan'a göre Kürtler'in Malazgirt Savaşı'ndaki rolü abartılıyormuş. (İlginçtir, Zaman gazetesi HDP'yi destekliyor, PKK silahı bırakmasın diyor) Sayın Armağan'ın iddasına göre "Alparslan'ın (ki asıl adı Muhammed'dir, nedense pek söylenmez. Yeterince Türk bulunmuyor mu?) ordusundaki Kürt sayısı 20 bin değil 10 bindir ve onlar da gönüllü katılmamışlardı. Kürt Mervani devletinin Sultanı Nizamüddin, sultanlığını Alparslan'a borçludur bu yüzden Bizans İmparatorluğu'nu dize getirmek için asker isteyen Alparslan'a asker vermek zorunda kalmıştır. Hatti esasında, Türklerin, Kürtlerin yardımına ihtiyacı yoktur. Türkler her şart altında Bizanslıları Malazgirt Meydanı'na gömerdi."

Böyle durumlar için söylenmiş müthiş bir Afrika atasözü vardır "aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkça avcılık öyküleri avcıları yüceltmeye devam edecektir." Kürtler kendi tarihlerini yazmadıkça bu öyküler Kürtleri yerin dibine batırmaya devam edecektir. Malazgirt savaşında Kürtlerin yeri bölümünü birde benden dinleyin...
Selçuklu hükümdarı Muhammed, Anadolu'ya geldiğinde burda yüzyıllardır yaşayan, adına Kürt denen bir halkla karşılaştı. Sultan Muhammed 200 bin kişilik Bizans ordusunu tek başına yenemiyeceğini anlayıp, savaş meydanlarında hünerleri, korkusuzlukları ve dürüstlükleri ile ünlü olan ve üstelik Türkler gibi Müslüman olan Kürtlerden yardım istedi. O dönemde başkenti Diyar-ı bekr olan Mervani isimli bir Kürt devleti bulunmaktadır. Mervani Devleti Sultanı Bizanslara karşı, Müslüman olan Türklerle işbirliği yapmayı kabul etti ve ordusunu Selçuklu ordusuyla birleştirdi. Kürtler'in tarihte eşi az görülen bir kahramanlıkla savaşması sonucu 50 bin Kişilik Türk ve Kürt ordusu, Bizans ordusunu bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'da Türk ve Kürt devri başladı. Alparslan bu savaş'ı Kürtler'in yardımı olmadan kazanamayacağını bir çok kez dile getirmiştir…
Şimdi, kaynağın nedir diye soracaklara peşinen söyliyeyim, "sizin bir kaynağınız mı varki benden kaynak istiyorsunuz?" Sizin kaynağınız neyse benim kaynağım da o; İbnü'l-Cevzi'nin kitabı "Mir'atü'z-zeman fi Tarihi'l-ayan".

Yıllardır siz sevgili Türkler, İngilizler, Almanlar, Araplar, Farslılar, Fransızlar uydurup duruyorsunuz şimdi kalkıp Kürtlere kaynak soruyorsunuz. Önce Osmanlıca'yı ve Arap alfabesini yasaklayıp insanların tarihle irtibatını kestiniz, yetiştirdiğiniz tarihçiler kütüphanelere girip halkın anlamadığı kitapları, Latin alfabesiyle çevirirken içinde Kürt kelimesi geçen kitapları ya yok ettiler yada içinden Kürt kelimesini çıkartarak çevirdiler.

Ve deniz bitti. Yalancı mumunuz 90 sene yanabildi.
Tarihe bir not düşeyim, bütün tarihçiler okusun, duysun; Anadolu ve Ortadoğu tarihi bundan sonra Kürtsüz yazılamaz... Her Türk kelimesinin yanına bir Kürt yazacağım haberiniz olsun... Türk sultanı Alparslan'ın Kürt Mervani sultanı Nizameddin ile yaptığı ittifaka sadık kalacağınızı umuyorum.

Söylenmese eksik kalırdı

"Di heman esmanê de difirin, lê dinya ya qelareşk û ya baz ji hev cuda ne"

"Aynı gökte uçarlar ama, kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır" -Muhammed İkbal-