0
"Ya hepimiz delilik şerbetinden içip delireceğiz ya da Kemalist, Kürt, cemaatçi, milliyetçi, muhafazakar, demokrat, solcu, sağcı bir araya gelip bu deliliğin daha da yayılmasını önleyecegiz."
Böyle diyor romantik Faşist, sevgili Ahmet Altan.
Ben bir Kürdüm; benden Kemalistlerle el ele verip, yüzde 52 oy olan bir bir cumhurbaşkanını ve yüzde 50 oy almış, 25 milyon seçmeni ve de 10 milyon kayıtlı üyesi olan siyasi bir partinin kurduğu hükümeti devirmemi istiyor.
Vay be!
1925 "Şark Islahat Planı" ile benim kimliğimi, dilimi yasaklamış bir parti (tek parti, hatta hiç parti) ile kolkola girip sivil hükümete haddini bildirecekmişim.
Çok geçmeden, 1936'da Dersim'e girip, mağaralara sığınan Alevi yaşlıları, kadınları, çocukları fare zehri ile öldüren bir grubun günümüz takipçileri ile birleşip Tayyib'e kafa tutacakmışım.
Sevgili Altan'ı kıracak değilim, dediğini yapacağım. Celladımla biraraya gelip Tayyib'i devirmek için elimden geleni yapacağım.
Fakat önce benim de sayın Ahmet Altan'dan bir ricam olacak. Lütfen şu sorunun cevabını bir zahmet versin.
Tayyib'i ne gerekçe ile devireceğim?
Onun dedelerinin 80 sene yasakladığı dilimi yasak kapsamından çıkardığı için mi?
Onun dedelerinin yok saydığı kimliğimin önündeki engeli kaldırıp "Kürtler vardır ve Türklerle birlikte bu ülkenin aslı unsurlarıdır" dediği için mi?
Kürtçe yayın yapan televizyonlar, radyolar, Kürtçe eğitim veren okullar açtığı için mi?
Bugün benden biraraya gelmemi istediği faşist partinin yok olmakla karşı karşıya bıraktığı Kürtçemi Türkiye'nin ikinci resmi dili haline getirdiği için mi?
Celladımla bir araya gelmemi isteyecek kadar haddini aşan bu adam ne yenip içmektedir? Bak merak ettim şimdi!
Alkolün beyin hücrelerini yavaş yavaş öldürdüğünü ve bu hücrelerin yenilenmesinin mümkün olmadığını söylüyor doktorlar.
Celladımla işbirliği yapmamı isteyecek kadar küstahlaşabilece
Ben bıraktım…
Size de şiddetle tavsiye ederim Sayın Altan.
Kalan beyin hücrelerinizi muhafaza edin bari.
Binali Yıldırım'a oynamak
Önce, Tayyib'in kuklası diye kılçık atacaklar…
Özgürlük yok yaygaraları arasında köşelerinde, karakatürlerinde
İşte bütün bunları yapan bir "cumhurbaşkanı ile başbakanın arasını bozma lobisi" var Türkiye. Sürekli işbaşındalar. Kabul etmek gerekiyor ki bu lobi bugüne kadar iyi performans gösterdi. Yeni başbakan bu lobinin yeni kurbanı olmaz umarım. Bu kez şaşırtın bizi...
İttihatçıların cinayetlerini ben mi savunacağım?
Almanya Federal Meclisi Ermeni soykırımını tanımış. Basınımız, hükümetimiz, siyasi partilerimiz epey tepkili.
Milliyetçi Hareket Partisi "Ak Parti gereğini yapmalı" demiş. Cumhuriyet Halk Partisi de farklı düşünmüyor.
Onlar böyle düşünebilir normaldir. Çünkü varsa bir Ermeni soykırımı suçlusu bizzat kendileridir de ondan. Yani İttihat ve Terakki Cemiyetinin günümüz uzantıları. Farklı formlarda kendini yaşatabilmiş cemiyet…
Sağolsunlar Ermeni soykırımı mevzusu Gladyo'nun çizgiden çıkan Türkiye'li devlet adamlarını terbiye etmek için kullandığı klasik argümanıdır.
"Kendi arabamı, uçağımı, silahımı üreteceğim sana bağımlı olmaktan kurtulacağım" dersen dosyayı çekmecesinden çıkarır. Afrika'da "dünya beşten büyük" dersen, Gladyo Ermeni dosyasını mecliste görüştürür. Sen geri adım atarsan Ermeniler onların umurunda bile değildir, dosyayı çekmeceye geri koyarlar. Geri adım atmazsan mecliste kabul ettirir…
Tezgah apaçık ortada.
İttihatçılar bu cinayetleri işlediler, Gladyo bizden diyetini istiyor bugün.
"Bana ne!" diyemezsin, "gidin hesabını Kemal Kılıçdaroğlu'nda
Yeni Türkiye eski Türkiyenin bütün günahları ile er yada geç karşılaşacaktır. Zaten bu sorunlar bugünler düşünülerek dizayn edildi.
Yeni Türkiye eski Türkiye'nin müdafasına mı soyunacak, yoksa bu sorunları farklı bir yöntemle mi çözecek?
Eski Türkiye'nin müdafaası intihar olur.
Çözüm için yöntemler mevcut fakat kadrolar yetersiz. Çünkü bugünkü hükümeti kuran kadrolar, ve entellektüelleri bu sorunlar konusunda ciddi çözümler üretmekten ısrarla uzak durdular. İçlerinden bir tek cesur adam çıktı "siyasi hayatıma mal olsa da bu sorunları çözmek için mücadele ederim" dedi.
Fakat bir tek Tayyib'le olmuyor işte.
Söylenmese eksik kalırdı.
"Îfadeya ku xwe di ruyê mirovekî de dide der, kincê ku mirov girtibe ser xwe girîngtir e."
"Bir insanın yüzünde taşıdığı ifade , sırtında taşıdığı elbiseden mühimdir."
-Dale Carnegie-