Yurt gazetesinden Derya Demir (22.07.2012) ve Akşam gazetesinden Şenay Yıldız'ın (20.08.2012) Aydın Boysan'la yaptıkları röportajlar, bir Türk aydının karmaşık ruh dünyasını yansıtması açısından ibret vericidir. Bir taraftan "Türkiye'de konfor ilerledi ama medeniyetin ruhsal yönleri toplumumuzda perişanlaşmakta" ve buna bağlı olarak da "birlikte yaşamanın edebinin ve ahlakının bozulduğunu" söyleyeceksiniz diğer taraftan da medeniyetimizin ve ahlakın özü olan dinin temellerini sarsacak karmaşık düşünceler dillendireceksiniz. İşte size bir Türk aydının dünya görüşlerini yansıtan birkaç başlık:

Bayram ve Din İlişkisi

Aydın beyin dünyasında bayramın artık bir anlamı yok. 'Bayram gelse de gelmese de bana ne. Benim günlerim hep birbirine benziyor' diyor. Ama çocukken severmiş bayramları. Neden mi? Tatil olduğu için, okul olmadığı için ve harçlık aldığı için. Ama her Türk aydınında olduğu gibi yine de bir sitem duyabilirsiniz bayramların anlamını yitirdiğine dair. "Şimdi kimse birbirine gitmiyor yahu! Bir de bayramın anlamını bir kenara attılar, tatil fırsatı diye kullanıyorlar. Bayram geliyor, bakıyorsun herkes bir tarafa kaybolmuş…Koptuk. Bayram ziyaretleri toplumumuzun alışkanlıkları içinde saygıdeğer bir hal idi. O yok artık". Neden bir Türk aydını bayramın gerçek anlamının dinde olduğunu bir türlü kabullenemez? Dinî duyguları bayramdan tecrit ederseniz ister istemez bayramlar da tatile dönüşür. Hem dinî bayramları sekülerleştireceksiniz hem de bayramlardan anlamlı bir şey bekleyeceksiniz. Hiç olur mu? Aydın bey; seküler bayramlar böyle olur. Neden bayramlara farklı manevî anlamlar yüklemek istersiniz ki? Yakışır mı bu bir çağdaş aydına?

Ruh, Ölüm ve Ahiret İlişkisi

Bizim aydınımızın kafası hakikaten zıtlarla dopdoludur. "Ölüm Ona Yakışmıyor" yazımda da ifade ettiğim gibi bizim aydınlarımız hem ahirete inanmaz hem de her ihtimale karşı yine de "yok olduktan sonra da yaşamak isterim" der. 92 yaşına ulaşmış olan Aydın bey de öldükten sonra şimdiye kadar yazmış olduğu 40 kitabıyla hatırlanmak istiyor. Kitapları topluma fayda sağlaması halinde belki ölümünden sonra da sadaka-i cariye hükmüne geçer. Ancak bazı kitapları "rakı içme adabı" ve dolayısıyla günaha azmettirici nitelik taşıması ile ilgili olduğu için ahiret boyutuyla risk taşıyabilir. "Rakıda 70. senem ve elhamdülillah iyiyim" tespitinde bulunan Aydın bey, inşallah ahirette de bu şükrün karşılığını görür. Aydın bey; dindar bir aileden gelir."Benim babamın babası kadı, annemin babası hacıydı" sözleri buna teyittir. Ama buna rağmen Aydın bey dindar olmadığı gibi ölümden sonraki hayata da pek inanmaz. Onun için ne cehennemden korkar ne de cennet umudu besler. Tipik bir Türk aydını ölüm ve ruh hakkında ne düşünür acaba? İşte size en aydınlatıcı görüş: "Bu dünya bitecek, ruh da yok olacak. Son diye görüyorum ölümü…Vücutla beraber ruh da bitiyor".

Mezar ve Adap İlişkisi

Can Yücel'in mezarına şarap dökülmesini normal gören Aydın bey, kendi mezarlığına da içki dökülmesini ister. Ama tek tip içkinin dökülmesini yeterli görmez. "Bir gün rakı, bir gün şarap, bir gün votka, bir gün viski... Buradan sevenlerime duyurun. Farklı farklı içkiler olsun. Hep aynı içki olmaz. Ben zaten her gittiğim yerde oranın içkisi neyse, onu içerim". Bizim aydınlarımıza ölmeden önce açıkça soralım. Nasıl bir cenaze töreni istersiniz? Cenaze namazınız kılınsın mı kılınmasın mı? Madem ahiret inancınız yok o zaman sizin aydın görüşlerinize ve dolayısıyla rakı adabına uygun bir cenaze töreni tertiplensin. İslamcılar bile bu teklifinizi yadırgamazlar. İnsan nasıl yaşadı ise öyle bir cenaze merasimiyle uğurlanmalı ve öyle anılmalıdır. Bu sizin temel hakkınızdır.

Namaz ve Namus İlişkisi

Madem din, namuslu ve ahlaklı olmamızı istiyor o halde dini bütün bir insan olabilmek için beş vakit namaz şart mıdır? Çok mantıkî bir soru değil mi? Aydın beyin cevabı hazır. "Günde beş vakit namaz eskiden kılınıyordu. Dini şartları elemek lazım. 5 vakit namazı kaldırmak gerekir. Bugünün şartlarında uygulanması mümkün değil". Beyinlerde geçen fikir herhalde şu: Hayattan dini şartları bütünüyle yok etmek lazım. Bunlar düpedüz özel hayata bir müdahaledir. Oruç, namaz, zekat, haç gibi dinî vecibelerin yerine getirilmesi hem çok zor. Nefsime ve kaliteli bir yaşama zor gelen şeyler bunlar. Ben bunları yerine getiremiyorum, yerine getirmek de istemiyorum. Yobazların bunlara halen değer vermesi beni vicdanen rahatsız ediyor. Derhal kaldırılsın.

Ahlak ve Demokrasi İlişkisi

Aydın beyin ahlakı önemsemesi takdir edilmelidir."Türkiye ahlak açısından maalesef geriledi. Bunu yapan da demokrasidir ama rakının kalitesi de giderek iyileşti". Demek demokrasi, Türk toplumunun ahlakını bozuyor. Bin yıl düşünsem bu sonuca varamazdım. Belki kaliteli rakı içersek, böyle dahiyane fikirler aklımıza gelir. Aydın bey, ahlakın nasıl belirleneceği tabii ki bizden daha iyi bilir. "Ahlak, bilimsel gerçeklere göre şekillenmeli". Yani ahlakımızı aklımıza göre şekillendirebiliriz. Yobazlardan ahlak öğrenecek halimiz yok herhalde. Ahlakı yine süper beyinli aydınlarımız belirlemelidir. Aydınlarımız her şeyi daha iyi bilir.

Demokrasi ve Seçim İlişkisi

Herkese aynı şartlar altında seçme ve seçilme hakkının verilmesini yadırgıyor Aydın beyimiz. En az gelişmiş, en az okumuş insanlar mahalle muhtarını ancak seçebilmeli ama daha fazlasını hak etmiyorlar. Bir başka deyimle en çok gelişmiş ve en çok okumuş olan aydınlar, millet meclisini seçebilsin. Aptallar, cahiller, geri kalmışlar, yobazlar, köylüler sadece kendi muhitlerinde borularını öttürebilsinler. Çünkü onlar ahlaki ve medenî yönleriyle geri kalmış insanlardır. Ahlak ve bilgi açısından en parlak olan aydınlar, Türkiye'nin geleceğini belirlesin. Öyle "ipini koparan herkesin aynı şartlar içinde oy vermesi hakkaniyetli olmaz". Kişilerin bilgi ve kültür derecelerini yine aydınlar özel sınavlarla tespit etmelidir. Sınavda şöyle bir soru sorulabilir mesela: Rakı içmenin beş şartını sayınız? Hangileri vacip, hangileri müstehaptır? Bu soruya cevap veremeyen bir kişi, iki üniversite de bitirmiş olsa, yine cahil sayılmalı ve asla demokratik haklardan yararlanamamalıdır. Aydınlamaya bizim de bir katkımız olsun…

Muhabir: Yazar Silinmiş