Bismillahirrahmanirrahim…
Sevgili mü’min kardeşlerim…
Allah bütün varlıkların ve insanların yaratıcısıdır ve Allah kullarına merhametlidir. Ama hem kâfir ve hem de zalim olanlar dünya ve ahirette belasını bulacak ve azaba uğrayacaklardır. İstisnaları bir tarafa Dünya ve İsrail Yahudileri kâfirleşip zalimleşti. Bu sebeple ceza dönemi arifesine girildi.


TEVRAT’I VE KUR’ÂN’I DİNLEYELİM:
Tevrat Tesniye Kitabının 28. Bölüm
20 “RAB’be sırt çevirmekle yaptığınız kötülükler yüzünden el attığınız her işte O sizi lanete uğratacak, şaşkına çevirecek, paylayacak. Sonunda üzerinize yıkım gelecek ve çabucak yok olacaksınız.
23 Başınızın üstündeki gök tunç, ayağınızın altındaki yer demir olacak.
25 “RAB sizi düşmanlarınızın önünde bozguna uğratacak. Onlara bir yoldan saldıracak, ama önlerinden yedi yoldan kaçacaksınız. Yeryüzündeki bütün uluslar için dehşet verici bir örnek olacaksınız.
26 Ölüleriniz bütün kuşlara, yabanıl hayvanlara yem olacak; onları korkutup kaçıran kimse olmayacak.


KUR’AN’IN ARAF VE İSRA SURELERİNDEN AYETLER:
“Rabbin, tâ Kıyamet Gününe kadar, kâfirleşip zalimleşen Yahudilerin üzerine mutlaka kendilerini çetin bir azaba koşacak kimseler salacağını da bildirmişti: doğrusu, senin Rabbin ceza vermekte çabuktur, ama O aynı zamanda çok esirgeyen, gerçek bağışlayıcıdır.” (Araf 167)


CEZA SADECE DÜNYADA DEĞİL
“Eğer iyilik yaparsanız, aslında kendinize iyilik etmiş olursunuz; kötülük yaptığınız takdirde de, yine ancak kendinize kötülük etmiş olursunuz. Fakat bir süre sonra, bu öğütleri unutacak ve ikinci kez geniş çaplı bir azgınlığa girişeceksiniz. Böylece ikinci vaadin gerçekleşme zamanı gelince, yine sizi cezalandırmak için, onurunuzu ayaklar altına alarak yüzünüzü karartacak, daha önceki işgal kuvvetlerinin girdikleri gibi yine Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya girip tüm kutsal değerlerinizi çiğneyecek ve ele geçirdikleri her şeyi tamamen kırıp geçirecek güçlü düşmanlar salacağız üzerinize.” (İsra 7)
*
“Kâfirlere şu gerçeği bildir: Yakında mağlup olacaksınız ve Cehennem’e sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yerdir!” (Âl-i İmrân 12)