Ramazan ayı, bir ibadet, yardımlaşma ve dayanışma ayı olduğu kadar, aynı zamanda kendine özgü bir kültürü olan farklı bir aydır. Bütün İslam coğrafyasında Müslümanlar bir ay boyunca oruç tutar, sahur ve iftar açarlar; ancak bunların hiçbirinde birbirinin aynı uygulamalar yoktur. Sahur ve iftarın saatleri ayrı olduğu gibi mevsimine göre kimi yerde oruç on iki saat, kimi yerde on beş saat, hatta kutuplarda neredeyse yirmi dört saate yakın oruç tutulur. Bunlar, iklim ve coğrafyayla ilgili hususlar olmakla birlikte bir ay boyunca iftar ve sahur sofralarında bulunan yemekler, tatlılar, iftariyeler de farklıdır. Bunların yanında oruç ayını bir kültür ayına dönüştürmek de söz konusudur ve güzel ülkemizin de kendine özgü bir takım gelenekleri bulunmaktadır.
Ülkemiz genelinde ortak gelenekler arasında Ramazan ayında çifte minareli camilerin iki minaresi arasına kurulan mahyalar kurulması, sahur vaktinde davul eşliğinde maniler söylenmesi, yıl boyunca her yemeğin sonunda tatlı bulunmazken Ramazan ayı boyunca iftarda mutlaka tatlı yenilmesi, her camide teravih kılınması, Kur’an’ın gönderilmeye başlandığı ay olması sebebiyle camilerde mukabele okunması, teravih sonrasında sohbet meclislerinin kurulması gibi uygulamalar vardır. Ancak bunların yanında bir de her şehrin kendine özgü gelenekleri vardır ve bu gelenekleri en fazla yaşatan şehirlerden biri de Erzurum’dur. Çünkü her ne kadar eskisi gibi tat veren Ramazanlar ve bayramlar geride kaldıysa da yine de Erzurum, geleneklerine bağlı bir şehirdir.
Eskilerin bir sözü vardır: “Şerefül mekân, bilmekîn”, yani mekânlar o mekânlarda oturanlarla şeref kazanır. Erzurum Ramazanlarını kendine has hâle getiren de şehrimizin sakinleridir. Ancak bu şehrin kötü bir kaderi vardır ki o da büyük şehirlere doğru olan göçtür. Gerek büyük şehirlere gerekse vakti gelenlerin ahiret yurduna göç etmeleri sebebiyle Erzurum’un eski geleneklerini bilen ve yaşatanların sayısı her geçen gün azalmaktadır. Buna rağmen yine de eskiyi yaşatanlar sayesinde Erzurum, geleneklerine bağlı bir şehir olma özelliğini kaybetmiş değildir. Hâlen bu geleneklerin devam ettirildiği özel aylardan biridir Ramazan.
Erzurum’da Ramazan sevinçle beklenir ve karşılanır, hem de gelmesinden on beş gün önce. Evlerle camiler temizlenir, dükkânlar Ramazan’da en çok satılan gıdalarla doldurulur. Bundan yirmi otuz sene öncesinde tüm lokantalar, Ramazan dolayısıyla tadilata alınır ve kapalı tutulurdu. Şimdilerde ise gündüzleri yine kapalı ama iftar ve sahur için açık tutuluyorlar; çünkü yeni moda, lokantada iftar etmek. Gördüğüm kadarıyla da iftar saatlerinde bütün lokantalar tıklım tıklım dolmakta. Gün boyu açık olan yerler ise alış veriş merkezlerinin zincir restoranları. Sözünü ettiğim eski yıllarda Erzurum henüz AVM’lerle tanışmadığı için lokantalar kapalıyken şehirlerarası otobüs terminalinde bulunan lokanta açık olur ve Erzurum’a gelen yolcular burada yemek yiyebilirlerdi.
Eski yıllarda Erzurum’da iftar ve sahur vakitlerinde Erzurum Kalesi’nden top atılırdı. Top atışını daha iyi duyabilmek için biz çocuklar evimizin kapısının önünde top sesini bekler, atılır atılmaz da içeri koşar ve hep birlikte iftarımızı açardık. O yıllarda topun atılışını sağlayan bir imam olduğunu “ERZURUM’DA RAMAZAN” kitabımı yazarken yaptığım araştırmalar sırasında öğrenmiş ve kitabıma da yazmıştım. Öğrendiğim bu bilgiye göre bundan yaklaşık elli altmış yıl önce iftar ve sahur vakitleri takvimlerden öğrenilebildiği gibi şehrin muvakkitliğini İhmal Camii’nin imamı Mehmet Efendi yaparmış. O yıllarda çocuk olduğumuz için bu bilgiyi öğrenememişim. Mehmet Efendi, az çok vakit tayin etme işlerinden anladığı için iftar vakti yaklaşınca caminin damına çıkar (bu cami eskiden kubbeli değildi, şimdi ise sade bir çatı ile kaplı vaziyettedir) ve elindeki aletlerle vaktin geldiğini belirleyince, Erzurum Kalesi’ndeki top ateşleyiciye bir işaret gönderirmiş. Kalede bekleyen belediye personeli de işareti alır almaz hazır vaziyetteki topu ateşleyip herkesin iftarını açmasını sağlarmış.
Top atılır atılmaz minarelerden de ezan sesleri yükselir, biz çocuklar da eve girip ezanın okunduğunu müjdelerdik. Top atma geleneği aşağı yukarı otuz senedir kaldırıldı. Bir ara topu hatırlatan bir patlama yapıldıysa da topun tadını vermediği için o da iptal edildi. Belki top atışlarının kaldırılmasında Erzurum Kalesi’nde yıllardır yapılan kazı çalışmalarının da etkisi olmuştur.
Top atışlarına rağmen bir klasik de TRT radyosundaki iftar programını dinlemek ve nihayetinde orada okunan ezanla iftar açmaktı. Top sesine rağmen radyo daha muteber kabul edilirdi.
Erzurum’da Ramazan gelenekleriyle ilgili bazı değişiklikler oldu ama değişmeyen bir şey var ki iftar saatinde cadde ve sokakların eskisi gibi bomboş olmasıdır. (Devam edecek)