Abese suresi Mekkeyi mükerreme döneminde nazil olmuştur. Abese suresi kırk iki ayetten meydana gelir. Abese fiilinin masdarı olan abs, "hoşnutsuzluk sebebiyle yüzdeki ifadenin değişmesi, yüz ekşitme, surat asma ve kaş çatma" gibi manalara gelir. Abese suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri nasıldır? Abese suresini okumanın fazileti nedir? İşte Abese suresi hakkında bilgiler...

Abese suresi Türkçe anlamı
Bismillahirrahmanirrahîm.

1. (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.

2. Kendisine o ama geldi diye.

3. Resulüm! Ne bilirsin, belki o (senden öğrendikleriyle) temizlenecekti.

4. Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti.

5. Kendini sana muhtaç görmeyene gelince,

6. İşte sen ona yöneliyorsun.

7. Oysa ki sen onun (müslüman olmayıp) temizlenmemesinden sorumlu değilsin.

8. Fakat sana koşarak gelen yok mu?

9. Ki o, korkar durumdadır.

10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.

11. Hayır! Öyle yapma. Çünkü o (Kur'an) bir öğüttür.

12. Dileyen ondan öğüt alır.

13. O, çok şerefli sayfalardadır.

14. Yüceltilmiş ve tertemiz kılınmıştır.

15. Katip (melek) lerin elleriyle (yazılmıştır).

16. Ki o katipler kıymetli ve güvenilirdirler.

17. Kahrolası insan! Ne kadar da nankör!

18. Onu yaratan hangi şeyden yarattı?

19. Onu nutfeden (spermadan) yaratıp (merhalelerden geçirerek) şekil verdi.

20. Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırdı.

21. Sonra onu öldürür ve kabre koyar.

22. Daha sonra dilediği zaman onu tekrar diriltir.

23. Hayır! Doğrusu insan, henüz Allah'ın emrettiğini yapmadı.

24. İnsan yediğine bir baksın!

25. Doğrusu biz suyu bol bol indirdik.

26. Sonra toprağı iyice yardık.

27. Orada taneler (hububat) bitirdik.

28. Üzümler ve yoncalar.

29. Zeytinler ve hurmalar.

30. İri ve sık ağaçlı bahçeler.

31. Meyveler ve çayırlar.

32. Kendinize ve hayvanlarınıza rızık olması için.

33. Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman!

34. Kişi o gün kardeşinden kaçar.

35. Anasından ve babasından.

36. Karısından ve oğullarından.

37. O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.

38. O gün bir takım yüzler vardır, parıl parıldır.

39. Gülmekte ve sevinmektedirler.

40. O gün bir takım yüzler vardır, üzerini toz kaplamıştır.

41. Karanlıklar örtmüştür.

42. İşte kafirler, facirler bunlardır.

Abese suresi okunuşu
Bismillahirrahmanirrahîm
1. Abese ve tevella.

2. En caihul'a'ma.

3. Ve ma yudriyke le'allehu yezzekka.

4. Ev yezzekkeru fetenfe'ahuzzikra.

5. Emma menistağna.

6. Feente lehu tesadda.

7. Ve ma 'aleyke ella yezzekka.

8. Ve emma men caeke yes'a.

9. Ve huve yahşa.

10. Feente 'anhu telehha.

11. Kella inneha tezkiretun.

12. Femen şae zekerehu.

13. Fiy suhufin mukerremetin.

14. Merfu'atin mutahheretin.

15. Bieydin seferetin.

16. Kiramin bereretin.

17. Kutilel'insanu ma ekferehu.

18. Min eyyi şey'in halekahu.

19. Min nutfetin halekahu fekadderehu.

20. Summessebiyle yesserehu.

21. Summe ematehu feakberehu.

22. Summe iza şea enşerehu.

23. Kella lemma yakdı ma emerehu.

24. Felyenzuril'insanu ila ta'amihi.

25. Enna sabebnelmae sabben.

26. Summe şakaknel'arda şakkan.

27. Feenbetna fiyha habben.

28. Ve 'ineben ve kadben.

29. Ve zeytunen ve nahlen.

30. Ve hadaika ğulben.

31. Ve fakiheten ve ebben.

32. Meta'an lekum ve lien'amikum.

33. Feiza caetissahhatu.

34. Yevme yefirrulmer'u min ehıyhi.

35. Ve ummihi ve ebiyhi.

36. Ve sahıbetihi ve beniyhi.

37. Likullimriin minhum yevmeizin şe'nun yuğniyhi.

38. Vucuhun yevmeizin musfiretun.

39. Dahıketun mustebşiretun.

40. Ve vucuhun yevmeizin 'aleyha ğaberetun.

41. Terhekuha kateretun.

42. Ulaike humulkeferetulfeceretu.

Abese suresi tefsiri

1-10 ayetleri

Hz. Peygamber putperest önderlerin ikna edilmesi halinde onları izleyen halkın İslam'ı daha kolay benimseyecekleri düşüncesiyle onlarla da meşgul oluyordu. Böyle birine yaptığı konuşmanın ortasında yanlarına gelen bir amanın zamansız sorularından rahatsız olarak yüzünü ekşitmiş ve ona cevap vermemişti. Bunun üzerine Allah Teala, resulünü sitemli bir ifadeyle uyardı; onun, kimlere verilecek emeğin daha verimli olacağını kesin olarak bilemeyeceğini, topluluğun ileri gelenlerinden de sorumlu olmadığını bildirdi. Bundan etkilenen Hz. Peygamber'in, daha sonra zaman zaman Abdullah'ı gördüğünde, "Kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı şahsa merhaba!" diyerek ona iltifatta bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu vb. bazı iltifatlarının yanında, iki defa gazaya çıktığında yerine Medine'de kalanlara namaz kıldırmak üzere Abdullah'ı görevlendirdiği de rivayet edilmiştir (Zemahşerî, IV, 217).

Birkaç ayette Hz. Peygamber'in "zelle" denilen bazı hataları hatırlatılmış ve düzeltilmiştir (mesela buna yakın bir uyarı örneği için bk. Tevbe 9/43). Ancak bunlar içinde nisbeten sert bir üslûp taşıyan tek öğüt ve uyarı konumuz olan ayetlerdedir. Bu ayetler, vahyin objektifliğini ve peygamberin insanlığa kendi istek ve düşüncelerini değil, ilahî vahyi tebliğ ettiğini, ayrıca onun bir ilah gibi yanılgısız sayılmaması gerektiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bunun kadar önemli bir husus da Resûlullah'ın, kendi tutumunu eleştiren bu ayetleri, en ufak bir kaygı ve komplekse kapılmadan halka okuması, duyurmasıdır. Bu da onun davetindeki samimiyetini, hakikat sevgisini ve üstün ahlakını gösterir.

"Kendini her şeye yeterli gören" diye çevirdiğimiz 5. ayet Mekke'nin ileri gelen zenginlerini ve kabile reislerini ifade eder. Bunlar mal ve adamlarının çokluğu sebebiyle büyüklük taslayarak inkarcılıkta devam ediyor, Allah ve peygamberinin kendilerine doğru yolu göstermelerine ihtiyaçlarının olmadığını söylüyorlardı. Allah korkusu ile huzuruna gelen ama ise Kur'an'ın nuruyla aydınlanarak cehaletten kurtulmak ve günahlardan arınmak istiyordu.

11-12 ayetleri

Şevkanî, 11. ayetin başındaki "hayır!" uyarısının açılımını şöyle ifade eder: Artık bundan sonra böyle hatalar yapma; zengine dönüp onunla ilgilenirken fakire ilgisiz kalma (V, 443). Aynı ayette birer öğüt olduğu bildirilen "bu ayetler" ifadesiyle sûrenin başındaki uyarıcı ve eğitici on ayetin veya sûrenin tamamının kastedildiği anlaşılmaktadır. "Dileyen ondan öğüt alır" mealindeki 12. ayette ise şu iki noktaya dikkat çekilmiştir: a) Bu uyarı, yalnız Resûlullah'a değil, onun şahsında bütün ümmetine ve insanlığa yöneliktir. b) Uyarıyı dikkate alıp yanlışını düzeltmek de hiçe sayıp hatalarında ısrar etmek de insanın kendi iradesine bağlıdır, sonucunu da buna göre alacaktır.

13-16 ayetleri

Mukaddes sayfalar"dan maksat Kur'an'ı içeren sayfalardır; Kur'an ilim ve hikmet ihtiva eden ilahî bir kelam olduğu için Allah katında şanı yüce ve değerlidir. Mukaddes sayfalardan maksadın "levh-i mahfûz" veya "önceki peygamberlerin kitapları" olduğunu söyleyenler de vardır (bk. Şevkanî, V, 444; ayrıca krş. A'la 87/18-19).

"Seçkin ve erdemli elçiler" diye tercüme ettiğimiz sefere (tekili: sefîr) kelimesini müfessirler, "yüce Allah'tan Hz. Peygamber'e vahiy getiren melekler, kulların amellerini yazan melekler (kiramen katibîn), kitapları okuyanlar (kurra), Kur'an'ı yazan sahabîler" gibi farklı anlamlarda yorumlamışlardır (Şevkanî, V, 444). Kelimeyi, "peygamberler, Kur'an'ı melekût aleminde kaydeden ve koruyan melekler" olarak anlamak da mümkündür.

17-23 ayetleri

Burada "Kahrolası o insan!" şeklindeki yergi ifadesiyle genel olarak insanlığın değil, Hz. Peygamber'le yaptıkları tartışmalarda yeniden dirilmeyi inkar eden putperestlerin, bir rivayete göre özellikle Ebû Leheb'in oğlu Utbe'nin kastedildiği belirtilmektedir. Âyetlerde gerek söz konusu kişiye gerekse yeniden dirilmek konusunda tereddüdü olan herkese, insanın hiç yokken varlık alanına nasıl çıkarıldığı hatırlatılmakta, böylece insanlar düşünme ve inanmaya teşvik edilmektedir. "Sonra ona yolu kolaylaştırdı" mealindeki ayeti müfessirler "Ana rahminden çıkmayı kolaylaştırdı" veya "Hayır yahut şer yolunu seçme imkanı verdi" şeklinde yorumlamışlardır. Taberî ayetin bağlamını dikkate alarak birinci yorumu tercih etmiştir (bk. XXIX, 35). Ancak bize göre ikinci anlam, yani insanın iyilik-kötülük, iman-inkar, doğru-yanlış şeklindeki alternatifler arasında seçim yapma gücüne sahip varlık olarak yaratılması daha çok hatırlatılmaya değer bir lutuftur; dolayısıyla ayetin bağlamına da daha uygundur. Çünkü bu özelliğiyle insan dünyadaki diğer bütün yaratılmışlardan üstün ve seçkin kılınmıştır. Bu gerçek yanında, insanın bir gün ölüp kabre konduktan sonra Allah'ın dilediği bir vakitte tekrar diriltileceğini hatırlatan 21-22. ayetler ile Allah'ın buyruklarına uymayanları kınayan 23. ayetten şu sonuç ortaya çıkmaktadır: Allah insana iyilik ve kötülük yolları arasında seçim yapma imkanlarını bahşetmiş, dolayısıyla ona ihtiyacı olduğu kadar özgürlük alanı açmıştır. Bu özgürlüğe sahip olması ona Allah'ın buyruklarını yerine getirme sorumluluğu yüklemektedir. Nihayet insan, bir gün bu hayatı terkedecek ve özgürlüğünü doğru kullanarak sorumluluklarını yerine getirip getirmediği konusunda hesap verecek, karşılık görecektir.

24-32 ayetleri

Yukarıda 18-20. ayetlerde insanın var oluşu ve mahiyetine ilişkin ilahî lutuflar özetlenmişti; burada ise onu çevreleyen ve varlığını sürdürmesi için gerekli ve faydalı olan haricî nimetlerin başlıcaları hatırlatılmaktadır. Bu hatırlatmanın amacı da hem muhatabı Allah'ın kudretinin büyüklüğü hakkında bilgilendirip iman etmesini veya inancını güçlendirmesini sağlamak hem de onu bu lutuflarından dolayı Allah'a minnet ve şükran hisleriyle ibadet etmeye, buyruklarına göre yaşamaya yöneltmektir.

33-42 ayetleri

Kıyamet ve ahiretten bir kesitin son derece canlı bir tasvirini veren sûrenin bu son ayetleri, dünya hayatının geçici zevk ve tasalarını aşıp varlığının anlamı, değeri, amacı ve akıbeti üzerine düşünebilme seviyesine ulaşmış her insanı sarsıcı gerçeklerle yüzyüze getirmektedir. Kıyamet gününde evrende meydana gelecek olan olaylar korkunç sesler çıkaracağı için ona 33. ayette "sahha" adı verilmiştir. O gün geldiğinde aralarında akrabalık bağı bulunanların birbirinden kaçışının sebebi çeşitli şekillerde izah edilmiştir: a) Kıyamet olayları herkesi dehşete düşüreceği için o ortamda insanların birbirini düşünmeleri mümkün değildir; herkes kendi başının derdine düşer; b) Akrabalıktan doğan haklarını isteyecekleri endişesiyle insanlar birbirinden kaçarlar; c) Kişi, akrabaları onun içinde bulunduğu sıkıntılı durumu görmesin diye onlardan kaçar; d) İnsan, akrabasının içinde bulunduğu kötü durumu görmesine rağmen onlara yardım edemeyeceğini ve başlarına gelenlere engel olamayacağını bildiği için kaçar (Şevkanî, V, 446). Bir önceki sûrede (Naziat 79/8-9) kıyamet ve mahşerin dehşetinden dolayı bütün kalplerin korkudan neredeyse yerinden oynayacağı, gözleri korku bürüyeceği bildirilmişti. Abese sûresinin bu son ayetlerinden anlıyoruz ki inkarcı ve isyankarların korku, kaygı ve perişanlıkları devam ederken, müminlerin, durumları aydınlanınca kalplerindeki korku ve kaygının yerini ferahlık ve sevinç alacak, bu sevinç yüzlerine yansıyacaktır.

Tekvir suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri

İnfitar suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri

Mutaffifîn suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri

Muhabir: Yazar Silinmiş