Ahiret dünyadan sonra gidilecek son ve asıl mekanımızdır. Ebedi alemin adıdır. Ahiret hayatının 12 evresi vardır. Bunlar; Ba's (Diriliş), Havz Haşr ve mahşer, Peygamber Efendimiz'in şefaati, Sema ehlinin yeryüzüne inmesi, Cenab-ı Hakk'ın tecellî etmesi, Hesapsız cennete girecek olanlar, Hesapsız cehenneme girecek olanlar, Amel defterlerinin açılması, Hesap, Mizan, Sırat. Peki Ahirette Kimler hesapsız cehennem girecek? Kuran'ı Kerim hesapsız cehenneme girecekler için ne söylüyor? İşte ayrıntılar...
HESAPSIZ CEHENNEM'E GİRECEK OLANLAR
Cenab-ı Hakk'ın ilahî af ve mağfiretinin bir tecellîsi olarak hesapsız bir sûrette Cennet'e gireceklerin yanında, bir de hesaba çekilmesine bile gerek duyulmadan Cehennem'e atılacak olanlar vardır.
Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet günü Cehennem'den boyun (şeklinde bir ateş parçası) çıkar. Onun, gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili vardır. Şöyle der:
‒Ben üç sınıf kişiyi (alıp Cehennem'e atmak üzere) vekil tayin edildim:
Bütün inatçı, zorba ve zalimler, Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet edenler ve bir de sûret (el ile çizilen resim ve heykel) yapanlar.
Cehennem'den çıkan boyun şeklindeki ateş parçası, bunları söyledikten sonra, tıpkı kuşun susam tanelerini yerden toplaması gibi onları saflar arasından tek tek alıp Cehennem'e atar.
Âyet-i kerîmede ifade buyrulduğu üzere, o dehşetli kıyamet gününde;
"Haydi, ayrılın bugün ey mücrimler!" (Yasîn, 59) hitabı gelecektir ki, burada zikredilen "mücrimler" ifadesinden maksat; mütekebbirler, Allah'ı inkar edenler, münafıklar ve müşriklerdir. İşte bu dört grup kimse, Cehennem'den hiç çıkamayacak olanlardır.
İsmail Hakkı Bursevî, bu ayet-i kerîmeye dair şu îzahlarda bulunmaktadır:
"Allah Teala Mahşer'de ve yeniden diriltilme sırasında mü'minin yüzünün ak, kafirin yüzünün siyah olmasıyla; mü'minin kitabının sağından, kafirin kitabının solundan verilmesiyle; mü'minin sevap mîzanının ağır, kafirin hafif gelmesiyle; mü'minin nur, kafirin zulmet içinde olmasıyla; mü'minin ayağının Sırat'ta sabit, kafirin ayağının Sırat'tan kaymasıyla ve daha diğer hususlarla (mutlaka) mü'minin kafirden ayrılacağına işaret etmektedir."
Nitekim bu hakikat, bir diğer ayet-i kerîmede şöyle ifade edilmektedir:
"O saat (kıyamet) geldiğinde, işte o gün (mü'minlerle kafirler) birbirlerinden ayrılırlar." (er-Rûm, 14)
Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle demiştir:
"Dünyada beraber bulunmuş olsalar da kıyamet gününde (mü'minler, kafirlerden) mutlaka ayrılacaklardır. Mü'minler, a'la-yı illiyyîn (yani yücelerin yücesin)de, kafirler ise esfel-i safilîn (yani aşağıların aşağısın)da olacaktır. Biri vuslat mertebesinde, diğeriyse firkat derekesinde bulunacaktır. Vuslat mertebesinde olan, muhabbet tahtında; firkat derekesinde olan ise mihnet ve sıkıntı hasırı üzerindedir. Birincisine türlü türlü sevap, diğerine ise çeşit çeşit ceza vardır. Topluluğun biri devlet ve saadete ermiş, naz ve nîmet içindedir; diğer topluluk ise ayrılık ateşinde erimektedir." (Rûhu'l-Beyan, c. 15, sf. 35)
Cehenneme Kaç Kişi Girecek?
Yine Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Cehennem'e atılacakların sayısı hakkında da şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet günü ilk çağrılacak kişi Âdem -aleyhisselam-'dır. Zürriyeti ona arz edilip birbirlerini görürler. Onlara:
‒Bu, babanız Âdem'dir.» denilir.
O gün çağrıldığında Âdem -aleyhisselam-:
‒Buyur, emrine amadeyim, Sana severek itaat ediyorum (ya Rabbi!)» der.
Allah Teala ona:
‒Zürriyetinden Cehennem'e gidecekleri çıkar!» buyurur.
Âdem -aleyhisselam-:
‒Ya Rab! Ne kadarını çıkaracağım?» der.
Allah Teala:
‒Her yüz kişiden doksan dokuzunu çıkar!» buyurur."
Sahabîler büyük bir korku içerisinde:
"‒Ya Rasûlallah! Yüzde doksan dokuzumuz alındığında, bizden geriye ne kalır?!" dediler.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"‒Benim ümmetim, diğer ümmetler içinde siyah öküzün üzerindeki beyaz bir kıl gibidir!" buyurdular. (Buharî, Rikāk, 45)
Benzer bir hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz ashab-ı kirama şöyle buyurmuşlardır:
"Allah Teala:
‒Ey Âdem!» buyurur.
Âdem -aleyhisselam- hemen:
‒Buyur, emrine amadeyim, Sana severek itaat ediyorum, bütün hayırlar Sen'in elindedir (ya Rabbi!)» der.
Allah Teala:
‒Ateşe girecekleri insanların arasından çıkar!» buyurur.
Âdem -aleyhisselam-:
‒Ya Rab! Ateşe gönderileceklerin miktarı ne kadardır?» diye sorar.
Allah Teala:
‒Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu!» diye cevap verir.
İşte o an, küçücük bir çocuğun bile korkudan bir anda ihtiyar haline gelivereceği,[38] bütün hamile kadınların çocuklarını düşüreceği vakittir. O vakit insanları sarhoş gibi görürsün, halbuki onlar hiç de sarhoş değildirler, lakin Allah'ın azabı çok şiddetlidir."
Bu haber ashab-ı kirama çok ağır geldi:
"‒Ya Rasûlallah! Bu (binde bire giren) kişi hangimizdir?" diye sordular.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"‒Size müjdeler olsun! Ye'cûc ve Me'cûc'den bin kişi, sizden bir kişi!" buyurdular.
Sonra da:
"‒Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki ben sizlerin Cennet ehlinin üçte biri olmanızı kuvvetle ümid ediyorum!" buyurdular.
Bunun üzerine ashab-ı kiram, Allah'a hamd etti ve tekbir getirdi. Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz devamla:
"‒Nefsim (kudret) elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, ben sizlerin Cennet ehlinin yarısı olmanızı kuvvetle ümid ediyorum. Çünkü diğer ümmetler içinde sizin misaliniz, siyah öküzün derisi üzerindeki beyaz bir kıl gibidir veya merkebin ayağındaki mühre gibidir." buyurdular. (Buharî, Rikāk, 46)





