Buruc suresi Kuranı Kerim'de 85. sıradadır. Buruc suresi Mekke döneminde nazil olan surelerdendir. Buruc suresi 22 ayeti kerimedir. Buruc suresinde Kuranı Kerimin üstünlüğü anlatılmaktadır. İşte Buruc suresi hakkında bilgiler ile Buruc suresinin okunuşu ve anlamı...
Kur'an-ı kerîmin seksen beşinci sûresi.
Bürûc sûresi Mekke-i mükerremede nazil olmuştur (inmiştir). Yirmi iki ayet-i kerîmedir. Bürûc, burçlar demektir. Sûre, ismini birinci ayet-i kerîmede geçen bürûc kelimesinden almıştır. Sûrede; Allahü tealanın azameti (büyüklüğü), Kur'an-ı kerîmin şer efi, üstünlüğü, mü'minler (inananlar) hakkında Allahü tealanın vaadi, kafirler (inanmayanlar) hakkında tehdidi ve geçmiş kavimlerin halleri bildirilmektedir. (Razî, Hüseyn Vaiz-i Kaşifî)
BURUC SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ
Büruc 1 (Mealleri Karşılaştır): Ves semai zatil burûc(burûci).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْبُرُوجِ
Burçlarla dolu göğe andolsun,
Büruc 2 (Mealleri Karşılaştır): Vel yevmil mev'ûd(mev'ûdi).
وَٱلْيَوْمِ ٱلْمَوْعُودِ
Va'dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,
Büruc 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve şahidin ve meşhûd(meşhûdin).
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
(3-5) Şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü'minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir.
Büruc 4 (Mealleri Karşılaştır): Kutile ashabul uhdûd(uhdûdi).
قُتِلَ أَصْحَٰبُ ٱلْأُخْدُودِ
(3-5) Şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü'minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir.
Büruc 5 (Mealleri Karşılaştır): Ennari zatil vekûd(vekûdi).
ٱلنَّارِ ذَاتِ ٱلْوَقُودِ
(3-5) Şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü'minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir.
Büruc 6 (Mealleri Karşılaştır): İzhum aleyha kuûd(kuûdun).
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
(6-7) O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Büruc 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve hum ala ma yef'alûne bil mu'minîne şuhûd(şuhûdun).
وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِٱلْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ
(6-7) O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Büruc 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma nekamû minhum illa en yu'minû billahil azîzil hamîd(hamîdi).
وَمَا نَقَمُوا۟ مِنْهُمْ إِلَّآ أَن يُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَمِيدِ
(8-9) Onlar mü'minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye layık Allah'a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.
Büruc 9 (Mealleri Karşılaştır): Ellezî lehu mulkus semavati vel ard(ardı), vallahu ala kulli şey'in şehîd(şehîdun).
ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ
(8-9) Onlar mü'minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye layık Allah'a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.
Büruc 10 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne fetenul mu'minîne vel mu'minati summe lem yetûbû fe lehum azabu cehenneme ve lehum azabul harîk(harîkı).
إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُوا۟ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا۟ فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ ٱلْحَرِيقِ
Şüphesiz mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.
Büruc 11 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne amenû ve amilus salihati lehum cennatun tecrî min tahtihel enhar(enharu), zalikel fevzul kebîr(kebîru).
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْكَبِيرُ
İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.
Büruc 12 (Mealleri Karşılaştır): İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun).
إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ
Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.
Büruc 13 (Mealleri Karşılaştır): İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu).
إِنَّهُۥ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ
Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.
Büruc 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu).
وَهُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلْوَدُودُ
O, çok bağışlayandır, çok sevendir.
Büruc 15 (Mealleri Karşılaştır): Zul arşil mecîd(mecîdu).
ذُو ٱلْعَرْشِ ٱلْمَجِيدُ
Arş'ın sahibidir, şanı yüce olandır.
Büruc 16 (Mealleri Karşılaştır): Fa'alun lima yurîd(yurîdu).
فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ
Dilediğini mutlaka yapandır.
Büruc 17 (Mealleri Karşılaştır): Hel etake hadîsul cunûd(cunûdi).
هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ٱلْجُنُودِ
(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd'un haberi sana geldi mi?
Büruc 18 (Mealleri Karşılaştır): Fir'avne ve semûd(semûde).
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ
(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd'un haberi sana geldi mi?
Büruc 19 (Mealleri Karşılaştır): Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin).
بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى تَكْذِيبٍ
Hayır, inkar edenler, hala yalanlamaktadırlar.
Büruc 20 (Mealleri Karşılaştır): Vallahu min veraihim muhît(muhîtun).
وَٱللَّهُ مِن وَرَآئِهِم مُّحِيطٌۢ
Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır.
Büruc 21 (Mealleri Karşılaştır): Bel huve kur'anun mecîd(mecîdun).
بَلْ هُوَ قُرْءَانٌ مَّجِيدٌ
Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur'an'dır.
Büruc 22 (Mealleri Karşılaştır): Fî levhın mahfûz(mahfûzın).
فِى لَوْحٍ مَّحْفُوظٍۭ
O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz'da)dır.





