Mısır'da milyonların meydanları doldurup şanlı bir devrime imza atmasının arifesinde Cüneyt Özdemir Bodrum'un barlarında, Gümüşlük'ün şapelinde kafa bularak Taksim fantezilerini konuşan mutlu azınlığın Gezi direnişine her hali ile zorlama olduğu anlaşılan bir güzelleme döktürüyor:

Aman da bu tuzu kuru, mutlu ve de umutlu kesim nasıl da "korku duvarını aşmış!" -alkolün dumanladığı kafalarla Bezmialem Camiinin halısı üzerinde diyagonal hamleler yaparak mı aştılar acaba?- Bunlara "nasıl da bir cesaret, bir cesaret gelmiş!"; Bangır bangır "techno müzik çalan bu barlarda dans etmek yerine nasıl da bağıra bağıra Gezi olaylarını konuşuyorlarmış; eğlence, yerini (nasıl da) muhabbete bırakmış!"

Cüneyt'ciğimiz "Bodrum'un merkezinde Barbeast adlı mekandadır... Saatler gece yarısını geçmektedir. Elektronik müzik dünyasının ünlü dj'lerinden U.F.U.K. bangır bangır müzik çalmaktadır. Bir grup genç ayakta müziğin ritmi ile sallanmaktadır. Başka bir grup, masalarda hararetli bir şekilde bir şeyler konuşmaktadır."

Sevgili Cüneyt (herhalde yüzünde umut dolu tebessümler olduğu halde, şöyle usulca) "bir sandalye çekip bunların o yüksek gürültü altında ne konuştuklarına kulak kabartmıştır…." A! O da ne?... Cüneyt bir kısmı "ayakta ritimle sallanmakta olan" bu bar muhabbetçilerinin "Hararetle birbirlerine Gezi Parkı sırasında yaşadıklarını anlattıklarını görüp şaşırmıştır..."

Aman Allahım! Cüneyt "Bir başka masaya yaklaşmıştır da, orada da Gezi sırasında kurulan barikat anıları karşısına çıkmamış mıdır!…"

Cüneyt'in "sahnenin ortasında sallanan ünlü isimlerin nerede ise tamamını Gezi eylemlerinde görmüşlüğü vardır."... Ama Allah var, bu barda gezi muhabbeti yapan o ünlülerin "Çok da eğleniyor havaları yoktur." (Cüneyt burada eğlencenin aslında yanlış olduğunu demeye getirip bir kesimi de yemliyor gibime geldi. Biz sazanız ya!)

Cüneyt'çiğim yazısının sonlarına doğru büyük hakikati bakın nasıl da gözlerimizin önüne seriveriyor: Meğerim "Gezi eylemleri bugüne kadar eşine benzerine rastlamadığı (nasıl da) ilginç bir dayanışma, paylaşma alanı açmış." da bundan haberimiz yok! Ve nihayet tarihin seyrini değiştirecek büyük devrimin (!) ayak seslerini duymamızı sağlayacak son hükmünü veriyor: "Eğer bir gece kulübünde techno müzik çalarken millet -Millet mi? Hani nerde?- dans etmek yerine bağıra bağıra hala Gezi olaylarını konuşuyorsa, henüz Gezi olayları bitmemiş tam tersi daha yeni başlıyor demektir."

Breh breh! "Şimdilik konuşup tartışan, olan biteni birer tatlı anı olarak anlatan, ama bir adım sonrasına dair kafalarında bir fikir bulunmayan" bu bar muhabbetçisi Gezi eylemcileri ne de dilaver imişler ve üstüne üstlük nasıl da "üzerinde şimdilik ok bulunmayan gerilmiş bir yaya benzemektelermiş" -Cüneyt buraya uygun bir smiley yerleştirmeliydi- de hiç haberimiz yokmuş!

Yapma Cüneyt, din kardeşiyiz! Böylesine gündüz gözü rüya mı görülürmüş? Böyle Temmuz'un ortasında kardan adam, pamuktan aslan mı yapılırmış? Hava gazından tayyare mi olurmuş!

Bilmez misin ey Cüneyt, gündüz görülen böylesi rüyalara uzmanlar malihülya diyorlar?

Hem bilmez misin ki, kardan adamın ömrü güneşin yüzünü gösterdiği ana kadar; pamuktan aslanın vadesi ise hakikat kıvılcımının çaktığı zamana kadardır. Bu güneş Tahrir'i de, Gezi'yi de ışığa boğacak Adeviye meydanında doğmuş; bu kıvılcım dünyanın her köşesinden alemlerin Rabbi'nden başka efendi kabul etmeyen on milyonlarca insanın kalbinden fışkırarak tarihin vadisinde akan bir sele dönmüştür. Her ne kadar Taksim'i gerçek anlamda bir yangın yerine döndüren vandalları sevimli gösterip, "Hele de Temerrüd gibi masum bir imza kampanyasıyla küçücük başlayan bir hareketin yangın yerine çevirdiği Mısır örneğini görünce" diyerek o büyük seli gizlemeye çalışsan da…

Gel Cüneyt'çiğim, yüreğinde var olduğuna inandığım hakikat arayışının sesine kulak ver de; yalana, talana, çapula, vandala, mandala arka çıkmanın ağır günahına ortak olma!

Muhabir: Yazar Silinmiş