Duha Sûresi, Mekke döneminde inmiştir. Sûre, 11 ayettir. Duha, kuşluk vakti demektir. Dûha Sûresi, Mushaftaki sıralamada doksan üçüncü, iniş sırasına göre on birinci sûredir. Peki Duha Suresi neden indirildi? Duha Suresi'nde ne anlatılmaktadır? Duha Suresi'nin okunuşu, anlamı ve tefsiri nasıldır? İşte Duha Suresi hakkında bilgiler…

DUHA SURESİ'NİN TÜRKÇE OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahim,
﴾1-3﴿ Ved duha. Vel leyli iza seca. Ma veddeake rabbuke ve ma kala.
﴾4﴿ Ve lel ahıratu hayrun leke minel ûla.
﴾5﴿ Ve le sevfe yu'tîke rabbuke fe terda.
﴾6﴿ E lem yecidke yetîmen fe ava.
﴾7﴿ Ve vecedeke dallen fe heda.
﴾8﴿ Ve vecedeke ailen fe agna.
﴾9﴿ Fe emmal yetîme fe la takher.
﴾10﴿ Ve emmas saile fe la tenher.
﴾11﴿ Ve emma bi ni'meti rabbike fe haddis.

DUHA SURESİ'NİN ANLAMI

Rahman ve Rahîm olan Alla'ın adıyla,
﴾1-3﴿ Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
﴾4﴿ Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.
﴾5﴿ ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!
﴾6﴿ O, seni bir yetim iken barındırmadı mı?
﴾7﴿ Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?
﴾8﴿ Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi?
﴾9﴿ Öyle ise, sakın yetime kahretme (onu horlama)!
﴾10﴿ El açıp isteyeni de azarlama!
﴾11﴿ Ve fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat!

DUHA SURESİ HAKKINDA BİLGİLER

Dûha Sûresi'nin Nüzûlü

Dûha Sûresi, Mushaftaki sıralamada doksan üçüncü, iniş sırasına göre on birinci sûredir. Fecr Sûresi'nden sonra, İnşirah Sûresi'nden önce Mekke'de inmiştir. Rivayete göre Fecr Sûresi'nin inişinden sonra öncekine nisbetle daha kısa bir süre vahiy kesilmiş, müşrikler bu olayı kullanarak Hz. Peygamber'e, "Herhalde rabbin sana darıldı ve seni terketti" demişlerdi. Bu sözlerden dolayı Hz. Peygamber'in duyduğu üzüntü üzerine bu sûre inmiştir (Taberî, XXX, 148).

Bizim iniş sıralamasında esas aldığımız bu rivayet dışında, Duha sûresinin iniş tarihine dair başka rivayetler de vardır: 1. İlk vahiyden (Alak ve Müddessir Sûrelerinin ilk ayetlerinden) sonra uzunca bir süre vahiy kesilmiş, tekrar başladığında ilk olarak Duha Sûresi gelmiştir. 2. Necm Sûresi'nde geçen "Cebrail"i bütün azametiyle görme ve ona iyice yaklaşma" sonucu Hz. Peygamber'de oluşan heyecan ve sarsıntı yatışsın diye bir süre vahiy kesilmiş, sonra Duha Sûresi gelmiştir (İbn Kesîr, VIII, 287-288, 445-446; Şevkanî, V, 378). Vahyin makul sebeplerle kesilip araya fasılaların girmesi her seferinde muhaliflerin dedikodu yapmalarına vesile olmuş, Allah da resulünü teselli etmiştir.

Dûha Sûresi'nin Adı/Ayet Sayısı

Sûre adını 1. ayetinde geçen ve "kuşluk vakti" anlamına gelen duha kelimesinden almıştır. Ayrıca "Ve'd-duha" adıyla da anılmaktadır (Buharî, "Tefsîr", 93; İbn Âşûr, XXX, 393).

Dûha Sûresi'nin Konusu

Müşriklerin üzücü söz ve davranışlarına karşı bir teselli olmak üzere Hz. Peygamber'e, yüce Allah'ın himayesi sayesinde çocukluğundan itibaren nice güçlükleri aşarak bugünlere geldiği hatırlatılmakta ve kendisinin de yetime, yoksula iyi davranması emredilmektedir.

DUHA SURESİNİN TEFSİRİ

1, 2. Yüce Allah, kuşluk vaktine yani gündüzün, güneş yükseldiği ilk vaktine ve iyice karardığı ve varlık alemindeki her şeyi örttüğünde geceye yemin etti. Buyurdu ki: "Kuşluk vaktine ve kararan geceye yemin ederim" İbn Abbas şöyle der: "karanlığıyle geldi" demektir. İbn Kesîr de şöyle der: Bu, Yüce Allah tarafından kuşluk vaktine ve onda yaratmış olduğu aydınlığa; kararıp sakinleştiğinde geceye yapılan bir yemindir. Bunlar, Yüce Allah'ın gücünü gösteren apaçık bir delildir.

3. Ey Peygamber! Rabbin seçtiği andan beri seni bırakmadı. Sevdiği andan bu yana senden nefret etmedi. Bu, "Rabbi onu bıraktı" diyen müşriklere verilmiş bir cevaptır. Bu aynı zamanda yeminin de cevabıdır.

4. Ey Peygamber! Âhiret yurdu, senin için bu dünya hayatından daha hayırlıdır. Çünkü ahiret ebedî, dünya geçicidir. Bunun içindir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi: "Ey Allah'ım! Âhiret hayatından başka hayat yoktur."

5. Rabbin sana ahirette, razı oluncaya kadar sevap verecek, ikramda bulunacak, şefaat izni verecek ve razı olacağın diğer lütuflarda bulunacaktır. İbn Abbas şöyle der: "Rabbinin ona vereceği şey, razı oluncaya kadar ümmeti hakkında şefaat iznidir" Çünkü rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.) ümmetini hatırlamış, "Allah'ım! Ümmetim, ümmetim!" demiş ve ağlamıştır. Bunun üzerine Yüce Allah, kendisi daha iyi bildiği halde, Cebrail (a.s.)'e Muhammed'e git ve "niçin ağlıyorsun?" diye sor buyurdu. Cebrail (a.s) Rasulullah (s.a.v)'a geldi ve ona niçin ağladığını sordu. Rasulullah (s.a.v) da ona ne istediğini bildirdi. Bunun üzerine Allah Teala Cebrail (a.s)'e: "Muhammed'e git ve de ki: Ümmetin hakkında seni razı edecek ve üzmeyeceğiz" buyurdu. Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Her peygamberin kabul edilmiş bir duası vardır. Bütün peygamberler dualarını hemen yapmıştır. Ben ise duamı, kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım." Hazin şöyle der: En iyisi, ayeti zahiri manasına almaktır ki hem dünya hem de ahiret iyiliklerini kapsasın. Zira Yüce Allah dünyada ona, düşmanlarına karşı yardım ve zafer nasip etmiş, ona uyanları çoğaltmış, birçok fetih nasip etmiş, dinini yüceltmiş ve ümmetini, ümmet*lerin en hayırlısı kılmıştır. Âhirette de ona genel şefaati ve övülen makamı vermiştir. Bunların dışında daha birçok dünya ve ahiret nimetleri lutfetmiştir.
Allah, Peygamberine bu büyük vaadi verdikten sonra ardından, küçüklüğünde ona verdiği nimetleri hatırlattı ki, Rabbine şükretsin:

6. Ey Peygamber! Küçük iken sen yetim değil miydin? Allah seni amcan Ebû Talib'in himayesine vererek onun yanında barındırmadı mı? İbn Kesir şöyle der: Olay şöyle olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.v) annesinin karnında iken babası vefat etti. Sonra altı yaşında iken de annesi vefat etti. Bundan sonra Rasullulah (s.a.v), dedesi Abdulnıuttalib ölünceye kadar onun korumasında kaldı. Dedesi öldüğünde sekiz yaşında idi. O zaman amcası Ebû Talib onu koruması altına aldı. Kırk yaşının başlarında, Allah kendisine peygamberlik verinceye kadar amcası onu korumaya, yardım etmeye ve itibarını yükseltmeye devam etti. Ebû Talib kavmi gibi putlara tapıyordu. Bununla beraber Rasulullah (s.a.v)'a eziyet edilmesine engel oluyordu. Bütün bunlar, Allah'ın onu koruması, hıfzetmesi ve himaye etmesidir.

7. Seni şeriat ve dini bilmez bir halde bulup da, bunlan sana gösterip öğretmedi mi? Nitekim Yüce Allah mealen: "Sen kitapin nedir, iman nedir bilmezdin" buyurmuştur. Celaleyn yazarı şöyle der: Seni, şimdi içinde bulunduğun şeriattan habersiz bulup da onu sana gösterip öğretmedi mi? Bazılarına göre, Rasulullah (s.a.v) küçük iken, Mekke vadilerinden birinde yolunu şaşırıp kaybolmuştu. Allah onun, dedesine geri gelmesini sağladı. Ebû Hayyan şöyle der: Bunu, hidayetin mukabili olan dalalet manasına yorumlamak mümkün değildir. Çünkü peygamberler bundan korunmuşlardır. İbn Abbas şöyle der: Bu, Hz. Peygamber (a.s) çocuk iken, Mekke vadilerinden birinde kaybolmasıdır. Bir görüşe göre de, Rasulullah (s.a.v.) amcası ile birlikte Şam'a giderken yolda kaybolmuştur.

8. Seni fakir ve muhtaç bulup da, ticaret yollarını senin için kolaylaştırmak suretiyle, insanlara muhtaç olmaktan kurtarmadı mı?
Yüce Allah Peygamber (a.s.)'e verdiği bu üç nimeti saydıktan sonra, bunların karşılığında ona üç şeyi emretmek üzere şöyle buyurdu:

9. Yetime gelince onu ezip zorla malını elinden alma. Mücahid şöyle der: Onu ezip küçük düşürme. Süfyan da şöyle der: Malını telef etmek suretiyle ona zulmetme. Yani, yetime, merhametli bir baba gibi ol. Sen de bir yetim idin, Allah seni barındırdı.

10. İhtiyaç ve fakirlikten dolayı yardım isteyen dilenciye gelince, onu azarlama ve sert söz söyleme. Aksine ona ver veya güzel bir şekilde geri çevir. Katade şöyle der: "Yoksulu kibarca ve nazik bir şekilde geri çevir"

11. Allah'ın sana olan lütuf ve nimetine gelince, onu insanlara anlat. Çünkü nimeti anlatmak, onun için bir şükürdür. Âlûsî şöyle der: Sen yetimdin, şeriatı tanımıyordun ve fakirdin. Allah seni barındırdı, sana doğruyu gösterdi ve zengin kıldı. Bu üç konuda Allah'ın sana verdiği nimeti unutma. Binaenaleyh yetime şefkat göster, yoksul olup da yardım isteyene acı. Çünkü sen yetimlik ve fakirliği tattın. Rabbin sana doğru yolu gösterdiği gibi, sen de kullara doğru yolu göster.

İnşirah suresinin okunuşu, anlamı, fazileti ve tefsiri

Tin suresinin okunuşu, anlamı, fazileti ve tefsiri

Alak suresinin okunuşu, anlamı, fazileti ve tefsiri

Muhabir: Yazar Silinmiş