Din; kadını ve erkeği eşit görür! Bu maksatla Kuran "Ey kadınlar!" ya da "Ey erkekler!" diye değil; "Ey insanlar… inananlar!" diye hitap etmektedir. Sadece Kuranda geçen 'miras hukuku' bahsini bu fikre muhalefet ederek öne sürenler hukuksal bir gözlem ve inceleme ile aslında ne kadar da mantıklı bir güzergah sunulduğunun farkına varacaklardır. Günümüzde de böyledir. Kadına kalan mal; otomatikman yeni eşe kalacağı için vefat eden eşi ya da ayrıldığı eşinin mal varlığı çocuğuna aktarılacak şekilde gerçekleşmez. Bu konunun detayları din fıkıhçıların ve günümüz avukatlarının konusu olsa gerek. Kadının toplumsal değerini istişare edelim istedik;

Tarihimiz ( Türk boyları - Osmanlı İmparatorluğu) kadına büyük önem vermişken; günümüzde olan yozlaşmada, geçmişimize haksız eleştiriler getirenler haksızlık etmiyor mu?

Şu var ki; her iki düşünce adına açımı genişlettiğimde, kadına dair atasözlerini gözden geçirdiğimde sosyal tarihimizi, toplumsallaşmanın merhalelerini, incelememiz gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü bu atasözleri tek kelime ile kadını 'mal' gibi ifade eden hatta kıymetini herhangi bir hayvan ile kıyaslayan atasözleri. Fakat bu atasözleri hangi atalarımıza ait; bunun altındaki sebeplere de bakmak gerekmez mi?

Örnekle;

"Erken kalkmayan avrat, söz dinlemeyen evlat, mahmuzla gitmeyen at; kapında varsa kaldır at."

"Kadının kucağından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin."

Türk coğrafyasının özellikle Osmanlılar döneminde ne kadar geniş topraklara sahip olduğunu düşünürsek. Bu topraklar içinde yaşayan her din ve kültürü de hesaba dahil edersek; atalarımızın portföyü oldukça geniş yer tutuyor. Bu sebepledir; atasözlerinin hem kültürümüze ve hem dini kimliğimize yakın olanlarını aktarmakta görev bizlere düşüyor.

Her söz atasözü olmamalı! Atasözü mü? ya da 'at sözü' mü? Seçicilik çok önemli. TV ye bakar gibi, at gözlüğü ile bakmamamız gerekiyor. Kadın kıymetlidir. Ancak önce duygu ve kıvrak zekasında taşıdığı şefkat haritası ile kıymet ve öneme sahiptir. Tam da bu yüzden çoğumuz; "yuvayı dişi kuş yapar!" bilincindeyiz.

Avrupa ve Türkiye'yi kadına bakış olarak kıyaslamaya çalışsak; her iki coğrafya adına olumlu ve olumsuz liste o kadar uzun ki;

Kadın Avrupa'da günümüzde hak ettiği yerdedir. Çünkü Avrupa siyasal anlamda 'ulusalcılık ve toplum' düşüncesine bizden çok daha önce geçmiştir. Eğitim tabanını bu bilinçle kurmuştur. Aile varsa toplum ve hiyerarşi korunabilir. Düzgün bir aile ise ancak eğitimli kadın ile mümkün olur.

Avrupa da günümüz kadını; toplumdaki yerini ve ailedeki duruşunu, hukukun ona sağlamış olduğu 'eğitim çeyizi' ile yaşamını ve maddi ve manevi destek alarak yaşar. Bu erkelerden çok daha fazla haklar içerir. Çünkü bu mantıkla neslin korunması ve çocukların kişisel sağlığı için kadının refahı çok önemlidir. Bir ailede sorun çıktığında konu ne olursa olsun. Kadın her zaman haklıdır. İş ve kariyer sahasında durum aynı orantıda değildir. İnsani haklar bağlamında değer görür. Aileyi ilgilendiren konularda kadın her zaman haklıdır!

Günümüz Türkiye'sinde kadın; sadece iş ve kariyer olarak değil, eğitimde, ailede maalesef hak ettiği değeri henüz bulamadı.

Halbuki evrensel değerler taşıyan ve son vahye sahip olduğumuz İslam dini aynı zamanda tarihi zenginliklerimiz olduğu halde hala yaman çelişkilerin yaşandığı bir toplum içinde yaşıyoruz. Bu çelişkilerin sebepleri ya da sonuçları medyada, basında daha büyük yer teşkil etmesi gerekir. Bu ülkede TV de ve basında siyasetten çok kadın haklarının konuşulmasında fayda var. Kadın haklarının sorgulanması ve var olan hakların denetimli yürümesini, sağlayacak olan hukuksal yaptırımlar değil de nedir?

Cenneti kadın kutsiyetinde ayaklar altına seren, öğreti ve örneğe sahipken; onun bu dünyasını cehenneme çeviren sebepleri göz ardı edemeyiz!

Muhabir: Yazar Silinmiş