"Cemaatler ancak parçalıyor" başlıklı yazımda Furkan Vakfı'na ait bir müntesibin vakfın toplantılarına getirilen salon yasağı konuşmasından yola çıkarak, cemaatlerle ilgili parodi türü bir yazı kaleme almıştım. Yazıda ilgili Vakfın müntesibinden yola çıkarak "bilgi-mantık" temelinden yoksun sadece "duygusal" anlamda insanların bazı cemaatlere kaydığını ve "geleneksel din anlayışı"na saplanarak içtihat kapısının kapalı kalmasına neden olup, durağanlaştıklarını belirtmiştim.
Yazıda ilgili vakfa özel tek bir eleştiri dahi bulunmazken, cemaatten aldığım olumsuz dönütler üzerine bu yazıyı açma ve gönül alma sadedinde "Cemaatler dışa dönük olmalı" yazısını kaleme almıştım. Yazının içeriğinde cemaatlerin en çok eleştirildiği yönleri yazmama rağmen bu konuya hiç değinmeyen Vakfın kurucularından Alparslan Kuytul "Hırsızlık yaptığı iddia edilen bakanların, yüce divana gönderilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" konu başlıklı Youtube'de de yayınlanan benimde haberdar olmam için şahsıma gönderilen video-sohbetinde yazı başlığımdan hareketle kendilerine tashihi özür sadedinde bir açıklama yapmamı istemiş.
Öncelikle Kuytul bilmeli ki, kamera karşına geçmiş, dini konular dışında siyasetten ekonomiye varıncaya kadar her konuda ahkam kesmeye başlayan bir kimsenin "dokunulmazlık-eleştirilmezlik" zırhı medya sathında yoktur, olamaz da... Kamera karşısına geçen veya bir şekilde toplumun sorunlarına el atan biri olma sadedinde kendinize bir yer tutmuşsanız; her atılan taşın peşinden koşmayacak, her atılan gülünde haklılığınızın bir payandası olduğunu düşünmeyeceksiniz.
Kuytul, Sünnetullah'a aykırı olarak hamama girip terlemeden çıkmak arzusunda ise kendisini ve başkalarını çok üzer. Kuytul, benden cevap beklediği video kaydında dahi yaptığı siyasi yorumlarla ne büyük gaflara imza attığını ve siyasette ne kadar acemi olduğunu fark edemiyor. Fark edemiyor çünkü bu tür teşkilatlarda liderler, "kendilerini eleştiren, geliştiren ve gerçekleri yüzlerine haykıran özel insanları" bir şekilde tard ettikleri için "yapılmayan eleştiriler" ile "kendilerini masum görme psikolojisi" içinde kırdıkları cevizlerden habersiz yol alıyorlar. Bu nedenle benim yaptığım eleştiri ve Ak Partinin konferans yasakları karşısında bir an dünyayı başlarına yıkılmış zannedip karşıdakinin kendisiyle aynı doğrultuda yaptığı hizmeti görmeyerek Kabilce bir tavırla Habillere saldırmayı ve yok etmeyi kendilerine görev biliyorlar.
Kuytul ve benzeri kimseler, Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bilgi, beceri ve samimiyetini ispat etmiş insanlara akıl verirken devlet mekanizmasının nasıl çalıştığını bilmeden oturdukları yerden ahkam kesip "Yaramaz çocuk! Biz sana daha önce dedik ama laf dinlemiyorsun" mealinde sözlerle parmak sallayarak "şartlanmış bellekle dünyayı algılayan müntesiplerine" ne kadar akıllı olduklarını göstermek isterler.
Hele dört bakanın yüce divana gitmesi gerektiğini söylediği konuşmasında Kuytul'un "Mahkeme varken soruşturma komisyonları da ne oluyor?" sözleri karşısında asıl olmaması gereken "Anayasa Mahkemesi"ni yüceltmesi tam bir cambazlık örneği... Bir taraftan seçim sistemi ve siyasi partileri Peygamberi metoda aykırı görerek reddedecek, diğer taraftan 82 darbe Anayasasına göre kurulmuş ve kararları çoğunlukla siyasi olan bir mahkemeyi adaletin biricik mercii olarak göreceksiniz.
Kuytul'un seçim sistemi ve siyasi partilerle ilgili açıklamaları zaten akıllara zarar. Bu güne kadar Müslümanları siyasetin dışında tutup, devlet kadrolarında yer almaması için uğraş veren Siyonist medya ağzıyla konuşması tam bir facia. Siyasi partilere yaptığı eleştirinin dayanağı ise siyasi partilerin peygamberi metoda aykırı olması, o dönemde böyle bir uygulamanın olmayışı imiş. Güya "İslami duyarlılığa sahip partiler mevcut sistemin açıklarından faydalanarak iktidara geliyor ve rejime rağmen İslami uygulamalar yapmakla Kemalistlere karşı hile içinde bulunarak" yalancı, hilekar, üç kağıtçı oluyorlarmış.
Bu mantıkla "Harbin hile olduğunu" söyleyen Hz.Peygamber demek ki ümmetini yalancılığa üç kağıtçılığa teşvik etmiş oluyor. İslam'da belirli bir yönetim şeklinin olmadığını beyefendi bilmiyor olamaz ama maksat Müslümanlar aleyhine ortalığı karıştırmak…
Alparslan Kuytul, sağlam bir İslami eğitim almadığından olsa gerek bulduğu her şeyi tutarsızca Peygamberi metoda indirgeyerek çoğunlukla sübjektif değerlendirmeler yapıyor. Peki gerçek Alparslan Kuytul'un dediği gibi mi? Elbette değil. İslam'da iman ve ibadet taabbudidir(değişmez) lakin muamelat(fıkıh) Müslümanların maslahatına uygun olarak duruma göre değişebilir.
Bununla ilgili sahabe hayatından birçok örnek saymak mümkün. Mesela Kur'an, Peygamberimiz hayatta iken kitap haline getirilmemiş, Hz.Ebu Bekir döneminde yapılan içtihatla kitap haline getirilmişti. Peygamberimiz dönemindeki evlenme-boşanma hukuku Hz.Ömer'in içtihadıyla değişti ve devam etti.Peygamberimizce Cuma namazının farzı, hutbeden önce kılınırken Emeviler döneminde hutbe sonrasına alındı ve bu uygulama hala devam ediyor. Peygamberimiz döneminde Zekat memurlarca toplanırdı. Bu uygulama Hz.Osman dönemi içtihadıyla kaldırılıp herkesin vicdanına bırakıldı. Peygamberimiz hayatta iken müstakil hapishane uygulaması yoktu fakat Hz.Ali dönemiyle başlayan müstakil hapishaneler Hz.Ömer döneminde kurumsallaştı.
Peygamberimiz zamanında para karşılığında görevlendirilmiş din işleri gibi müesseseler yoktu. Hz.Ömer döneminde din işleri ile uğraşanlara devlet bütçesinden para verilmeye başlandı ve uygulama devam ediyor. Peygamberimiz döneminde düzenli ordu kurulmamışken, Hz.Ömer döneminde düzenli-paralı ordu sistemine geçildi. Buraya sığdıramayacağım sayısız peygamberi uygulama Hulefai Raşidiyn döneminde değişmiş ve şu an devam etmezken Kuytul hangi mantıkla seçim sistemi ve siyasi partiler yasasını peygamberi metotla kıyaslayabiliyor, anlaşılır gibi değil…
Kuytul'un rüyasında bile göremeyeceği uygulamaları Ak Parti on yılda hallediverdi ve Müslümanların birçok konudaki ıstırabına son verdi. "Söyleyin bana Ak Parti döneminde hangi haram kaldırıldı?" insafsızlığını yaparken başörtüsünün tüm okul ve devlet kadrolarında serbest bırakıldığını, tüm cemaatlerin bu dönemde soruşturmadan kurtulduğunu, İmam-Hatip okullarının sayısının arttırıldığını, Üniversitelere varıncaya kadar camiler yapıldığını, ecdat yadigarı çürümeye terkedilmiş cami-han-hamam-külliyelerin yurtdışına varıncaya kadar restore edildiğini, okullara mescit uygulamasının mecburi hale geldiğini, Kur'an-Siyer-Temel Dini Bilgiler dersinin okullara seçmeli konduğunu, Diyanet İşleri Başkanının protokolde 52.sıradaki yerinin 10.sıraya alınarak bakanların dahi önüne alındığını, Kur'an Kursları ve Hafızlık önündeki yaş sınırlaması engelinin kaldırıldığını, kendisi gibi cemaat müntesiplerinin tercihli olarak tüm devlet bürokrasisine atanmaya başlandığını, Müslüman ülkelere yapılan yardımda dünya rekoru kırıldığını, İsrail'in karizmasının çizildiğini, son Paris'teki saldırıda batının iki yüzlü tavrının ortaya konulması gibi saymakla bitmeyen onurlu uygulamaları görmemek için ancak Alparslan Kuytul gibi art niyetli olmak gerekir.
Peygamberi metotdan bahseden Kuytul bile bile Müslümanları tahrik edip "Ak Parti döneminde hangi haram kaldırıldı, söyleyin bana" derken bilmez mi ki Peygamberi metotta; ortam önce helallerin yaygınlaşması, Müslümanların yaşam ortamının hazırlanması, imanın kalplere yerleşmesi sonrası haramlar tedrici olarak uygulanır. Zina ve şirk dışında haramlarla ilgili ayetlerin Medine de gelmesinin hikmeti ne ola ki… Haramları önceleyerek tebliğ, Peygamberi metoda ve insan fıtratına aykırıdır, nefret ettiricidir ve insanların nefret duygularını galeyana getireceği için bu tarz bir tebliğ cahillikten değil de bilerek yapılıyorsa İslam düşmanlığıdır.
Hem sadece içki düzenlemesi ve kürtajın sınırlandırılması üzerine başlayan Gezi Parkı olayları ve benzeri olayların yaşandığı Suriye ve Mısır gerçeğini bilmezmiş gibi Kuytul'un milleti tahrik eden konuşmaları bir cemaat liderine yakışmamaktadır.
Kuytul, paralel cemaat ağzıyla "Ak Parti'nin cemaat düşmanlığı yaptığı" fitnesine çanak tutarken, bilmez mi ki devlet kadrolarına İslam aleyhtarları mı yoksa kendisi gibi cemaat müntesipleri mi alınmaktadır. Güya "Erdoğan her gün paralel diyormuş da (Hani çocuğuz ya!)ben de dahil millet cemaatlere düşman oluyormuş, cemaatler olmasın diyormuşuz."
Kuytul'un bu toptancı bakış açısını görünce Kemalistlerin sistemin her sembolüne ilişeni, "rejim düşmanı" ilan etmesi hatıra geliyor. Demek ki Kuytul'a göre cemaatleri eleştirince cemaat düşmanı, bilim adamını eleştirince bilim düşmanı, partileri eleştirince parti düşmanı, uydurma hadisleri tenkit edince İslam düşmanı olunuyor.
Hala geleneksel cemaat anlayışı içinde dünyaya kendi penceresinden nizam verme derdinde olan Kuytul ve benzeri cemaatlerin artık küreselleşen dünyada yerlerinin olmadığını ve farklı enstrümanlarla inananların karşısına geçmedikleri sürece İslam birliğine engel olduklarını bilmeleri gerekir. Kendilerini eleştirenleri "cemaat düşmanı" ilan eden Furkan Vakfı'nın önce "cemaatlerin içine düştüğü kısır döngü ve birbirlerine sırt dönmeleri" üzerine bir çalışma yapmaları, eleştirilere cevap yetiştirmelerinden daha hayırlı olacaktır.





